Dünkü Referans gazetesine demeç veren Desan Tersanesi'nin sahibi ve AKP eski milletvekili Cengiz Kaptanoğlu, "Tersanelerde işçilerin ölmesini tabii ki istemeyiz, ama altın yumurtlayan tavuk da kesilmemeli. Gemi inşa gibi Türkiye'nin parlayan bir yıldızını söndürmek isteyenler var," demiş.
Kim bu kötü niyetliler diye uzun uzun düşünmeye gerek yok; aklıma gelen seçenekleri peş peşe sıralayayım:
İşçi ölümlerini gündemde tutan biz medya mensupları
Kan parası verilerek örtbas edilen işçi ölümlerini açık eden sendika yetkilileri
Tersanelerdeki eksiklikleri yerinde görmek için ısrar eden ancak bu hafta başına kadar içeri alınmayan sivil toplum örgütleri
Ve hatta belki de dikkatsizlik ederek denize düşüp ya da açıktaki elektrik kablosunun üzerine basıp ölen gariban işçilerin ta kendisi!
Ama Kaptanoğlu'nun kastettiği kötü niyetliler, kesinlikle taşeronlar olamaz. Onlar tersane sahipleri sıkıştığında günah keçisi olarak öne sürülürler; hepsi o kadar!
Taşeronlar olmazsa...
Nitekim Referans'taki aynı haberde bir tersane sahibi, baklayı ağzından çıkarmış: "Taşeronluk sistemi kalkarsa, Tuzla'da tersane kalmaz."
Çünkü Tuzla'da mühendis okurlarımdan günlerdir gelen e - posta mesajlarından da, Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin tespitlerinden de, bizzat tersane yetkililerinin, işçi ölümlerini tümüyle taşeronların üzerine yıkmaya çalışan suçlamalarından da anlaşılıyor ki, Tuzla tersanelerinin siparişlerde dünya 5'inciliğine ulaşmasının sırrı, yaratılan mühendislik harikalarında falan yatmıyor. "Sözde başarı"nın püf noktası, hep daha da ucuz işçi, daha da ucuz taşeron formülünde.
Mühendisin isyanı
Desan Tersanesi'nde uzun bir süre mühendis olarak çalışmış bir okurumun mesajından aktaracağım birkaç cümle, tersanelerin altın yumurtlayan tavuk olmayı sürdürebilmeleri için, işçilerin neden ölmeye devam etmeleri gerektiğini de sanırım açıklıyor:
"Tuzla tersanelerinde gemiler, yurtdışından getirilen gemi çizimleri aynen kopya edilerek yapılır. Burada herhangi bir mühendislik ve geliştirme yoktur. Gemilerin mekanik ve motor parçaları yurtdışından gelir. Tersanelerde yapılan ise, işin hamallık kısmı olan geminin dış gövdesi olup, bu da sadece ucuz işçiliğe bağlı bir unsurdur.
İşçinin tepesine bin, 16 saat çalıştır, parasını verme, köle gibi kullan... İşte size gururumuz TUZLA TERSANELERİ!
Sadece taşeron sisteminin avantajlarından yararlanarak ucuz işçi kullanılması, her türlü insani olmayan çalışma koşulları altında baskı, zorlama gibi yöntemlerle maliyetlerin düşürülmesi!
Hiç unutmuyorum; tarih 3 eylül 2007. Desan Tersanesi'nde 28 yaşındaki bir işçi kardeşimiz elektrik çarpması sonucu ölüyor. Ve orada üstü bir gazete kâğıdıyla örtülüp, müdür hiçbir şey olmamış gibi 'Hadi işinizin başına dönün' diyor."
Şimdi Çalışma Bakanlığı birkaç tersaneye kısmi kapatma ve para cezası kesti diye işçi ölümleri duracak mı? Bir süre durur ya da eskiden olduğu gibi kan parasıyla veya "sus" parasıyla gizlenir. Sonra bir gün yine bir yerlerden patlak verir.
Ya da işi kuralına uygun yapmaya kalkarlarsa gemilerin fiyatı yükseleceği için Tuzla, yabancılar açısından cazip olmaktan çıkıverir.