Dünya Bankası eski ekonomistlerinden İngiliz Nicholas Stern üç yıl önce
gürültü kopartan raporunda ne demişti? “10 yıl içerisinde acilen önlem
alınmadığı takdirde küresel ısınmanın dünya ekonomisine maliyeti 5.5 trilyon
Euro olacak.”
Küresel ısınma faktörüne, altyapı yetersizliği ve İstanbul Belediyesi’nin
büyük sorumsuzluğu eklenince sel felaketini yaşadık. Selin ekonomimize maliyeti,
300 milyon dolar ile 500 milyon dolar arasında hesaplanmış. İklim değişikliği
Türkiye’yi fena vurmaya devam edecek. Zira, Dünya Bankası’nın 5 Haziran Çevre
Günü’nde yayınladığı rapora göre, ısınma Türkiye’de daha hızlı. Kuşkunuz olmasın
seller yine yaşanacak.
İklim felaketlerinin maliyetlerini kaldırmaya gücümüz ne kadar yetebilir?
Değişmek zorundayız. Önce “günü kurtarma” peşindeki kafa yapımızı, sonra yaşam
tarzımızı, evlerimizi, sanayimizi değiştirmeliyiz. Daha düşük karbon salımı
anlamında olan “akıllı binaları”, “güneş panellerini” yazdığımda biliyorum
bazılarına fantezi olarak geliyor ama dünyanın gidişatı o yönde. Dünya nicedir
“düşük karbon ekonomisi”ni konuşuyor.
İklim Platformu kuruldu
TÜSİAD’ın geçen gün Tepebaşı’ndaki binasında ağırladığı, İngiltere Enerji ve
İklim Değişikliği’nden Sorumlu Devlet Bakanı Lord Hunt’ın ağzından bu kavramı
bol bol duyduk. Bir konuyu aydınlatmakta yarar var. Ankara’da çeşitli
bakanlıklarda temaslarda bulunan Lord Hunt neden İstanbul’da TÜSİAD’a uğradı?
TÜSİAD geçtiğimiz günlerde, kısa adı REC olan “Bölgesel Çevre Merkezi-Türkiye”
ile birlikte İklim Platformu’nu oluşturdu da ondan. REC çevreyle ilgili
uluslararası çalışmalar yapan, ABD, AB işbirliğiyle kurulmuş bir STK.
www.iklimplatformu.org adresinden
ulaşabileceğiniz İklim Platformu neyi amaçlıyor? Öncelikle “düşük karbon
ekonomisi”ne geçiş için iş dünyasına destek vermeyi. Örneğin, enerji yoğun
çalışan şirketlere “karbon salımını hesaplama yöntemlerini” öğretmeyi. Tabii,
özel sektörü aralık ayında, Kopenhag’daki İklim Zirvesi’ne hazırlamayı da
amaçlıyor. Zira diğer ülkelerde özel sektör hükümetle el ele hazırlanıyor
konferansa. Şu noktayı akılda tutmakta yarar var. İklim değişikliğiyle
mücadelede özel sektör en büyük oyunculardan biri.
Şimdi gelelim TÜSİAD’daki toplantıya. Genel Başkan Yardımcısı Ümit Boyner
tarafından ağırlanan Lord Hunt diyor ki, “İngiltere olarak Nabucco, Güney Akım
gibi enerji projelerine destek veriyoruz. Ama öbür yanda arz çeşitliliği
açısından yenilenebilir enerji de çok önemli”.
Ticaret sınırlanabilir
Avrupa Birliği’nin hedefi 2020 yılına kadar karbon salımını yüzde 20
azaltmak. İngiltere önüne daha da iddialı bir hedef koymuş. Sera gazlarını 2020
yılına kadar yüzde 34 azaltacak. Yenilenebilir enerji payını da yüzde 30
civarında çoğaltacak. Lord Hunt “Düşük karbon ekonomisine” ne kadar çabuk
geçersek küresel ısınmanın maliyeti o kadar az olur” diyor. İngiltere’nin
gelecekte “düşük karbon ekonomisine” geçmeyen ülkelerle ticareti
sınırlayabileceğini ima ediyor. Anlayacağınız durum ciddi. Avrupa’nın “karbon
vergisini” tartıştığı bir dönemde Türkiye tüm gelişmeleri yakından izlemek
zorunda.
Türkiye’de karbon salımını açıklayan şirket yok
Uzun ince bir yolun başındayız. REC-Türkiye direktörü Dr. Sibel Sezer
Eralp’in verdiği bilgiye göre, Türkiye’de şirketler karbon salımını açıklamıyor
henüz. Eralp “Şirketlerin bunu açıklamalarını istiyoruz. Bazılarının karbon
salımını hesapladıklarını biliyoruz. Ama açıklayan yok” diyor. Oysa dünyada özel
sektör bu konuda daha şeffaf olmaya doğru gidiyor. İklim Platformu, önümüzdeki
kasım ayında İstanbul’da büyük bir konferans düzenliyor. Konferansa, Türkiye’nin
önde gelen 100 kuruluşundan CEO ve genel müdürler davet edilecek. Oluşturulacak
çalışma gruplarında şu önemli konular masaya yatırılacak:
* Düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde finansal imkânlar. * Teknoloji
transferi. * Tedarik zincirinde karbon yönetimi. Yani ürünler tüketiciye en
düşük karbon salımıyla nasıl ulaşabilir meselesi.
Dr. Eralp, konferansta özel sektörün Kopenhag Zirvesi öncesi, küresel
ısınmaya karşı pozisyonunun ortaya çıkacağını söylüyor. Ben ise şunu merak
ediyorum: Kopenhag Zirvesi’nde, Kyoto sonrası için müzakere masasına oturacak
olan Türk Hükümeti özel sektör ile nasıl bir iletişim
içersinde?