Sönmez, olimpiyatın neden İstanbul ve Türkiye için “gereksiz, hatta bir tuzak” olduğunu yazdı.
“Devletin 20 milyar dolarlık kamu yatırımı harcaması demek olan olimpiyat yatırımcılığı, kül olmuş milyarlar demek aslında” diyen Sönmez, “Türkiye her yıl ancak 15 milyar dolarlık kamu yatırımı için bütçe, kaynak ayırabiliyor. Dolayısıyla, bırakın yeni büyük yatırımları, eldekini tamamlamak için en az 6-7 yıl ortalama 15 milyar doları bulması gerekiyor. Olimpiyatlara soyunmak demek, kamuya 20 milyar dolar için ortalığa düşmek ve faizine razı olmak demek” diyor.
Brezilya'da isyana işaret eden Sönmez, “Dünyanın en berbat gelir dağılımı eşitsizliği ortada iken 2014 Dünya Kupası ve 2016 Rio Olimpiyatı’nı üstlendiler diye. Peki Türkiye’de farklı mı gelir adaletsizliği? Tıpkısının aynısı…” diyor.
Sönmez, “İstanbul’a iyilik yapacaksanız, bırakın olimpiyatı, önce varsa paranız, kamu harcamalarını deprem için harcayın” uyarısında bulunuyor.
İşte Sönmez'in o yazısı:
SANCAKTEPE Yağlı Güreşleri’ne katılan rejimin “boş bakanlarından” Egemen Bağış, önce yağcılık yapıp RTE’yi pehlivana benzetmiş sonra da İstanbul’a olimpiyat yakıştırmış ve alacağız, demiş. Ama , yazıp duruyorum ya, bunların kimyası Gezi ile bozuldu diye; lafı yine Gezi direnişine getirmiş. Bağış, "Bakın, Gezi Parkı'nda eylem yapanlar, iki defa İstanbul'un adaylığını düşürmek için başvuru yaptılar ama başaramadılar. Eğer vermezlerse bu onların yüzünden olacak” diye konuşmuş. Böyle konuştuğuna göre, belli ki RTE rejimine olimpiyat vermede seçiciler isteksiz. Yoksa durduk yerde bu konuşma olmazdı. Doğrusu da budur. İstanbul’un ihtiyacı olimpiyat değildir. Daha öncelikli ihtiyaçları vardır İstanbul’un ve Türkiye’nin…Bunu Egemen Bağış ve onun sığ yandaşları anlarlar mı bilmem ama, olimpiyatın neden İstanbul ve Türkiye için gereksiz, hatta bir tuzak olduğunu bir kez daha yazalım.
AYRANI YOK...
Önce olimpiyat şehri İstanbul saplantısından başlayalım. İstanbul, bütün dünyada zaten bilinirliği olan bir merkez. Tarihi, kültürel varlıkları ile jeopolitiği ile…Bunun üstüne sırf bilinirliği artsın, Egemen’in ifadesiyle “çoğunluğu Müslüman bir şehirde ilk kez” yapılacak diye olimpiyat külfetine katlanmak mirasyedilik değildir de nedir? Ama AKP rejimi kökten mirasyedi olduğu için, olimpiyatı aldık havasını her şeyden çok önemsedikleri için maliyet, bedel, birçok şeyde olduğu gibi, onlar için önemli değildir. Bütün dertleri yapılmamışı yapmak, bununla kafa çelmek. Neye mal oluyor, kimden çıkıyor, alternatif olarak ne yapılabilirdi gibi soruları sormaz AKP rejimi, bunda da sormuyor.
Oysa sorsa iyi olur. Çünkü İstanbul’un ve Türkiye’nin gerçekleri karşısında “olimpiyat” diye tepinmek, tam da “ayranı yok içmeye…” deyişine uyuyor. Devletin 20 milyar dolarlık kamu yatırımı harcaması demek olan olimpiyat yatırımcılığı, kül olmuş milyarlar demek aslında. Halen Türkiye’nin başlamış ve süren kamu yatırım stoku 190 milyar dolar ve bunun ancak 86 milyar dolarlık kısmı tamamlanmış. Yani yüzde 45’e yakını. Eldeki kamu yatırımlarını bitirmek için önümüzdeki 4-5 yılda Türkiye’nin 104 milyar dolara ihtiyacı var. Dörtte üçü merkezi bütçeden olmak üzere Türkiye her yıl ancak 15 milyar dolarlık kamu yatırımı için bütçe, kaynak ayırabiliyor. Dolayısıyla, bırakın yeni büyük yatırımları, eldekini tamamlamak için en az 6-7 yıl ortalama 15 milyar doları bulması gerekiyor. Olimpiyatlara soyunmak demek, kamuya 20 milyar dolar için ortalığa düşmek ve faizine razı olmak demek. Faiz kimden çıkacak? Tabi ki halktan. Ama AKP’nin umurunda mı? Onlar, olimpiyatı bahane ederek kendi rejim çıkarları ve projeden nasiplenecek yandaş şirket çıkarlarının derdinde.
Brezilya, BRIC’in devlerinden ama halk sokakta. Neden? Dünyanın en berbat gelir dağılımı eşitsizliği ortada iken 2014 Dünya Kupası ve 2016 Rio Olimpiyatı’nı üstlendiler diye. Peki Türkiye’de farklı mı gelir adaletsizliği? Tıpkısının aynısı…O zaman da sormak gerekiyor; bunca yoksulluk varken, neden olimpiyat? 2004 olimpiyatlarını üstlenip iflasa giden Yunanistan’dan da mı ders çıkarmazsınız?
İSTANBUL’U KOPARMAK...
Önceden de yazdım (30 ve 31 Temmuz) ; Olimpiyat yatırımları, azgelişmiş bir kente mesela Van’a, mesela Sivas ve çevresine, Samsun-Ordu’ya yapılsaydı başımız ağrımazdı. Geri dönüşü harcamanın çok altında kalan olimpiyat yatırımlarından hiç olmasa bir süre için o az gelişmiş bölgeye bir yararı olacağını düşünerek teselli bulurduk. Ama öyle değil. Yatırımlar zaten Türkiye’nin her tür nimetinin en az yüzde 35-40’ını tek başına alan İstanbul’a yapılacak. Bu, İstanbul’a daha da büyük bir yük bindirirken Anadolu kentlerini kurutmanın yeni bir vesilesi olacak; bölgesel uçurumu daha da derinleştirecek. Hele ki, açık edilmeyen gerçek hinlik düşünüldüğünde…Ne mi? Olimpiyat yatırımlarını tam da İstanbul’un akciğerlerine, Kuzey ormanlarının olduğu bölgeye yapmak…Üçüncü köprü, üçüncü hava alanı, iki yeni kent ve kanal İstanbul ucubesine, olimpiyat yatırımları bahane edilecek. Bundan dolayı oluşabilecek her tür itirazı, isyanı olimpiyat hatırına nötralize etmek isteyecekler. Bunu yapacak aktör de belli; TOKİ(*)
DEPREM NE OLACAK?
İstanbul’a iyilik yapacaksanız, bırakın olimpiyatı, önce varsa paranız, kamu harcamalarını deprem için harcayın. Bu rant perest zihniyet, İstanbul’da olası bir deprem sonrasında sahra hastanesi ve sığınılacak bölge olarak kullanılacak alanları plan tadilatıyla AVM ve konut lejantı olarak değiştirdi kaş göz arasında. Depremde kullanılacak acil ulaşım yolları da İspark’a, otopark olarak kiraya veriliyor. Bu zihniyet,İstanbul’u “depremini bekleyen şehir” olarak görmeyi sevmiyor. Yapılacak şeyleri hep halının altına süpürüyor. Deprem için köprü,viyadük vb. güçlendirme işlerini, hava atacak, oy toplayacak işler olmadığı için umursamıyor, tevekküle bırakıyor, zihniyeti icabı…İstanbul’da ,Güneydoğu’dan farksız okullar, 60-70 kişilik sınıflar var. Okul ihtiyacı dururken, hastane, sağlık elemanı ihtiyacı dururken olimpiyat sıtması yaşıyor Egemen Bağış gibiler.
Hepsi bir yana, Gezi direnişinde kullandığınız polis şiddetini gördükten sonra size olimpiyat verir mi el alem? Daha orada kendi ayağınıza sıktınız da farkında değilsiniz. Geçmiş ola…
(*)"Olimpikturk" sayfasında blog'un sahibi olan Cüneyt Kozakoğlu'nun konuyla ilgili önemli yazıları ve paylaşımları bulunuyor.