"Türkiye'nin Yapı Yasası Yok"



Her yıl düzenli aralıklarla gerçekleştirilen Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Gündem Toplantıları'nın ilki “Dünya Ekonomisinde Yeni Normalleşme Arayışları” başlığıyla düzenlendi. Toplantı sonrasında bir araya geldiğimiz Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, yapı sektörü ve Türkiye ekonomisi üzerine sorularımızı yanıtladı. Hinginar, küresel ekonomide yaşanan durağanlık sonucu yeni pazar arayışlarına girildiğini belirtirken, yapı sektörü özelinde ise bir an önce geniş kapsamlı bir yapı yasasının çıkarılması gerektiğini söyledi.

Yapı sektörünün temel sorunu nedir?

Yapı sektörünün en büyük sorunlarının başında yönetmelik ve yasa eksikliği geliyor. Her ne kadar bu konu yalnızca kentsel dönüşüm özelinde tartışılsa da aslında bir yapı yasasının da olmaması gibi büyük bir eksikliğimiz var. Bu konuyu sık sık dile getirmeye çalışıyoruz. Bugün Türkiye'de maalesef bir yapı yasası yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı şu an yeni bir imar yasası üzerinde çalışmaktadır. Ancak İmar Yasası daha çok çevre, şehircilik, imar planları, yapı türleri bina yükseklikleri ve bunlara bağlı konuları kapsıyor. Bizim dikkat çekmek istediğimiz hususlar, yapı güvenliği, deprem, yangın, su, ses, ısı yalıtımı gibi hayati konuların tümünü kapsayacak bir "Yapı Yasası" dır. Bugün mevcut yapılarımızın sağlıksız ve kalitesizliği böyle bir yasaya sahip olmamamızla doğrudan ilgilidir.

Deprem, ısı yalıtım, yangın yönetmeliği gibi yapıyla ilgili yönetmelikler var. Bazı yönetmelikler ise hâlâ eksik. Mesela bir su yalıtım yönetmeliğinin üzerinde çalışılıyor ama henüz tamamlanmadı. Ses yalıtım konusunda ise yönetmelik yok. Bunların ötesinde yeni yapılacak yönetmeliklerin de birbiriyle çelişmemesi gerekiyor. Bu konularda biz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bilgi paylaşımı konusunda destek ve yardımcı olmaya çalışıyoruz ama şimdilik sonuca ulaşamadığımızı söylemek isterim. Yapı yasası Türkiye'nin çok önemli bir eksikliği fakat özellikle yeni Çevre ve Şehircilik Bakanımız Fatma Gülderen Sarı'nın mimar olması bizi umutlandırdı. Uzun yıllardır ilk defa bir mimar çevre ve şehircilik bakanlığına getirildi, bu konuya daha hassasiyetle yaklaştığına inanıyorum ve olumlu geri dönüşler bekliyoruz.

FethiFethi Hinginar

“İthal mal kalitelidir” algısı yanlış

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği'nin başkanı olarak yerli malzeme kullanımının yeterince teşvik edildiğini düşünüyor musunuz?

Açıkçası son bir kaç toplantımızda bu konuyu özellikle vurguladık. Zaten bizim genel kurulumuza Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan geldiğinde de bahsettik. Bu konu her ne kadar ilk etapta çok büyük bir sorun olarak görünmese de aslında uygulamalarda yanlış değerlendirmelere neden oluyor. Çünkü Türkiye'de üretilen birçok inşaat malzemesinin benzeri hatta daha düşük kalitede olanı dahi ithal edilirken, maalesef yıllardır yanlış bir algıyla getiriliyor. Yani yıllardır "ithal mal daha kalitelidir" imajı yaratıldı. Sanki bu malzemelerle yapılan inşaat daha kalitelidir gibi bir durum oluşturuldu. Bu durum bazı üreticilerimiz arasında da rahatsızlık yaratıyor. Konuyla ilgili henüz bakanlıkla birebir temasımız olmadı ama temas kurmaya çalışıyoruz.

“Kentsel dönüşümün yasal altyapısı oluşturulamadı”

Uzun yıllardır gündemden düşmeyen ve çeşitli sorunların yaşandığı kentsel dönüşüm süreciyle ilgili yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz Türkiye İMSAD olarak kentsel dönüşümle ilgili daha genel sorunları öne çıkarmaya çalışıyoruz. Bunun başında da kentsel dönüşümün yasal altyapısının henüz tam olarak oluşturulmamış olması geliyor. Bizim söylediğimiz büyük tehlike şu; bugün dönüşümün bu yasal altyapıdan yoksun olması ve gerçekten ileriye dönük sağlıklı konut yapılmıyor olması nedeniyle muhtemelen 30 yıl sonra tekrar bir dönüşüm yapılması gerekecektir. Bu durumun yaşanmaması için daha bilinçli bir çalışma yapmalıyız, bu konuyu bakanlıkla konuşuyoruz, değerlendirmelerimizi iletiyoruz, çalışmalar da yapılıyor ama ne kadar ilerledik derseniz çok ciddi bir ilerleme olduğunu söyleyemiyorum.

“Rusya ciddi kayıplara neden oldu”

Politik bir kriz olarak başlayan fakat ekonomik yaptırımlara dönüşen Rusya krizinin aşıldığını düşünüyor musunuz?

Şuanda olumlu bir dönüş olduğunu söyleyemiyoruz maalesef. Temelde üç problem var; birincisi Rusya'daki inşaat işlerini yapan taahhüt sektörümüzün yaşadığı sorunlar, ikincisi Rusya'daki inşaatlara yapılan malzeme ihracatındaki sıkıntılar ve en önemlilerden biri de Rusya'da üretim yapan inşaat malzemesi sanayicilerimizin yaşadıkları. Biz sanayici yatırımcılarımızla görüşüyoruz. Bu bölgeye çok ciddi yatırımları oldu. Bu konuda biraz daha iyimser bir tablo çiziliyor, bir yumuşamadan bahsediliyor ama özellikle müteahhitlik ve malzeme ihracatı konusunda henüz olumlu bir yaklaşım yok. Kolay bir süreç değil, daha politik bir konu ve bizim doğrudan çözebileceğimiz bir konu değil ama ciddi bir kayıp içinde olduğumuzu söylemeliyiz.

“Afrika pazarına girmek için geç kalmamalıyız”

Yapı sektöründe yeni pazar arayışları arttı. Bu eksende Afrika pazarına bakış açınız nedir?

Afrika cazip ve bakir bir pazar olarak karşımızda duruyor. Bölgedeki inşaat sektörü çok zayıf ve büyük potansiyel var. Afrika gelişmeye en çok ihtiyaç duyan bölgelerin başında geliyor. Tabi yeni bir pazara girmek hele inşaat sektörü ve inşaat malzemesi açısından çok kolay bir konu değil. Afrika pazarı dünya genelinde en az on yıldır konuşuluyor hatta Çinli firmalar, müteahhitler ve üreticiler, çok ciddi devlet destekleri alarak Afrika ülkelerinden önemli bir pazar payı aldılar. Biz maalesef biraz gerideyiz, bu açığı kapatmaya çalışmalıyız ama dikkatli de olmalıyız. Çünkü Afrika'nın bazı bölgelerinde terör ve güvenlik problemleri var ve bunlar kısa sürede aşılacak konular değil. Bu nedenle Afrika'yı bize kısa sürede fayda sağlayacak bir pazar olarak görmemeli ve uzun vadeli düşünmeliyiz.

“İran rakibimiz olabilir”

İran ambargosunun kaldırılmasının sektöre etkileri ne yönde olur?

İran ambargosu, konusunda farklı perspektiflerimiz var. Bunlardan biri İran'la olan siyasi ilişkiler ki bu ilişkiler zamanla daha da düzelecektir. Ayrıca İran 25 yıldır büyük bir boşluk yaşadı, sanayi yatırımı olmadı, inşaat sektörü boşluk içinde kaldı yani çok büyük bir potansiyel var ve biz bu potansiyelden pay alabilmek için hem bireysel ihracatçılarımız hem de Türkiye İMSAD olarak çalışma yapıyoruz. Hatta geçen sene İran Başkonsolosluğu'nu ziyaret ettik, çok da olumlu görüşmeler yaptık, bunun sonucunda topladığımız verileri de üyelerimizle paylaşıyoruz. Mesela başkonsolostan aldığımız bilgiye göre, çok yakın bir süreçte İran'da yüz tane 5 yıldızlı otel inşaatı projesi var ve bunlardan Türkiye olarak pay alamız lazım. Bu çalışmaları hem müteahhitlerimiz hem biz malzemeciler olarak takip edeceğiz. Tabi bir de İran da uzun vadede sanayi potansiyeli büyük bir ülke dolayısıyla bizim  inşaat malzemesi üretimimize rakip olacaktır. Bu konuda dikkatli olmamız ve ciddi bir çalışma yürütmemiz gerekmektedir.

“Türkiye bölgesel olarak hassas bir konumda”

Küresel ekonomide durağan bir dönemden geçiliyor. Siz bunu neye bağlıyorsunuz? Türkiye ekonomisiyle ilgili öngörünüz nedir?

Evet kesinlikle bir durağanlık yaşanıyor. Bu bütün ekonomilerde var. Temel nedenler olarak güvenlik ve siyasi çalkantılar, bölgesel savaşlar sayılabilir çünkü dünya ekonomisini bu etkenlerden ayrı düşünemeyiz. Biz de maalesef bölgesel olarak hassas bir yerdeyiz,  bu nedenle etkilenen ülkelerin başında geliyoruz. Dolayısıyla dünyaya, farklı pazarlara açılmamız çok önemli. Bölgemiz dışındaki bölgelerden daha fazla pay almak için çalışmalıyız. Türkiye İMSAD olarak üyelerimiz 100 civarında ülkeye ihracat yapıyor ama toplam ihracat oranımıza baktığınızda bunun % 80'inin ilk 10 ya da ilk 20 ülkeye olduğunu görüyoruz. Bizim bu ihracat yaptığımız ülke sayısını ve henüz az ihracat yaptığımız ülkelerdeki ihracat miktarımızı artırmamız lazım, bütün bunların başında da tabi genel olarak ekonomik dalgalanmanın etkileri var.

Türkiye için ise maalesef terör ciddi bir problem ve bu konunun çözülmesi gerekli ancak 2015'i de düşününce hem iki seçim hem terör problemleri hem de bölgesel sorunlar nedeniyle pazar kaybettiğimiz bir yıl olsa da buna rağmen % 4 büyüdük. Bu durum Türkiye'nin potansiyelinin ve gücünün devam ettiğini gösteriyor. Bu bakımdan ben iyimser taraftayım, kötümser olmamalıyız ve  daha iyisi için çalışmalıyız.

Reklam Goruntulenme Bolumu