Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysıt Tansel tarafından hazırlanan 'İş Gücü Piyasasına Bakış' raporunda, 2010-2050 dönemine ilişkin iş gücüne katılım, istihdam ve işsizlik ile ilgili öngörüler sunuldu. Raporda düşük, orta ve yüksek düzeyde üç farklı senaryo hazırlandı. Senaryolar hazırlanırken, ekonomik büyüme oranları (düşük düzey senaryo için yüzde 3, orta düzey için yüzde 5 ve yüksek düzey için yüzde 7), okul öncesi eğitim dahil okullaşma oranları, asgari emeklilik yaşı, çocuk bakım hizmetlerinin erişilebilirliği, büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin göstergesi olan esneklik katsayısı gibi kriterler dikkate alındı.
Prof. Dr. Tansel'in hazırladığı raporda yer alan 2023 ve 2050 yılları arasındaki tahminleri şöyle:
''Toplam iş gücüne katılım oranı 2023'te düşük, orta ve yüksek senaryoda sırasıyla yüzde 50,9, yüzde 53,6 ve yüzde 55.4 olacak. 2050'de ise toplam iş gücüne katılım oranı düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 54,1, yüzde 62,5 ve yüzde 68,1 oranında gerçekleşecek. 2023'te toplam istihdam oranı düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 44,8 yüzde 47,8 ve yüzde 49,9 olarak öngörüldü. 2050'de ise istihdam oranı düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 47,6, yüzde 57,2 ve yüzde 63,5 olacak. Söz konusu senaryolara göre büyümenin istihdam yaratma kapasitesini gösteren esneklik katsayısı 2010-2050 dönemi için ortalama olarak yüzde 40-50 aralığında gerçekleşecek.''
Rapora göre, işsizlik oranları 2023'te düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 12,1, yüzde 10,8 ve yüzde 10 olacak. 2050'de ise toplam işsizlik oranları düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 12, yüzde 8,5 ve yüzde 6,7 düzeyinde seyredecek. Üç senaryodan orta düzey senaryonun gerçekleşme olasılığının diğer iki senaryoya göre daha yüksek olduğunun belirtildiği raporda, politika önerileri olarak kadınların ve gençlerin istihdama katılımına işaret edildi.
Raporda, ''Kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırıcı bir etken olan çocuk ve yaşlı bakım mekanizmaları ve okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalı. Eğitim politikaları iş gücünün niteliğini ve istihdam edilebilirliğini artıracak şekilde planlanmalı. İş gücüne olan talebin artması için makroekonomik istikrarın sağlandığı kuvvetli ekonomik büyüme ve yatırımların artması sağlanmalı'' denildi.
Kadınların iş gücüne katılım oranı yükseltilmeli
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Serdar Sayan, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Alper ile Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çağatay Değer'in hazırladığı 'Sosyal Güvenlik (emeklilik) Sistemine Bakış' raporunda da nüfus yaşlanmasının sosyal sigorta finansman dengelerine etkisi ele alındı.Emeklilik yaşının kademeli olarak yükseltilmesi aktif/pasif sigortalı oranında iyileşme sağlasa da nüfus yaşlanması nedeniyle 2020'lerden itibaren bu iyileşmenin yavaş yavaş tersine döneceği ve sosyal güvenlik sistemi açıklarının büyüme riskinin doğacağı vurgulandı. Bununla birlikte, zaten yüksek olan prim oranlarını artırmanın, aylıkların seviyesini daha fazla düşürmenin veya 2008'de yükseltilmiş olan ve 2036'dan itibaren 65 olacak emeklilik yaşını daha fazla yükseltmenin artık bir seçenek olamayacağı da belirtildi.
Raporun politika önerileri, giderleri düşürmeye çalışmaktan ziyade prim gelirlerini artırmaya odaklanırken, iş gücüne katılımı artırma ve kayıt dışılıkla ciddi biçimde mücadele gereğinin altı çizildi. Bu sebeple, özellikle kadınların iş gücüne katılım oranının yükseltilmesinin öncelikli hedef olması gerektiği kaydedildi.
''Sağlık hizmetleri koruyucu ve sağlığı geliştirici ağırlıklı olmalı''
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Akın ile Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkut Ersoy tarafından hazırlanan 'Sağlık Sistemine Bakış' raporunda ise nüfusunun yüzde 15'i yaşlı olan ülkelerin 'yaşlı nüfus' olarak adlandırıldığı belirtilerek, Türkiye'nin ancak 2040'dan sonra 'yaşlı nüfus' kategorisine gireceği ve Türkiye'nin 2050'de nüfusun yüzde 17'sinin 65 yaş üstü nüfus olacağı belirtildi.
''Nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak ortaya çıkacak olan sorunlar, Türkiye'nin daha önce karşılaşmadığı, alışılmadık sorunlar olacak ve başa çıkılması için yeni yöntemler geliştirilmesini gerektirecek'' görüşüne yer verilen raporda, sağlık politikalarında kadın, anne-çocuk ve ergen nüfusun önemini aynen sürdürmesi gerektiği ifade edildi.
Sağlık hizmetlerinin ''hastalık odaklı'' olması yerine koruyucu ve sağlığı geliştirici niteliğine ağırlık verilmesi gerektiğinin savunulduğu raporda, ''Sağlıkta veri ve bilgi sistemlerinden, başta kronik hastalıklar olmak üzere, hastalık yönetim sürecinde yararlanılarak sağlık sisteminin performansı geliştirilmelidir. Sağlık hizmetlerinde etkililik sağlanmalı, kamu ve özel sektörde sağlık hizmeti sunumunda maliyet etkinliğe yönelik adımlar atılmalı'' görüşlerine yer verildi.