Türkiye’nin Kültür Politikaları ve Zincirin Kayıp Halkası: Kültürel Endüstriler

1. oturumun ilk konuşmacısı olan ve ‘Türkiye’nin Kültür Politikaları ve Zincirin Kayıp Halkası: Kültürel Endüstriler’ başlıklı sunumu yapan Doğan Dursun, konuşmasına dünyada yaşanan değişim ve dönüşüm sürecini ele alarak başladı. Sınırlar, ağlar ve ilişkiler üzerinden gelişen bir yapının varlığına dikkat çektikten sonra kültürel ekonomi kavramının kültür ve ekonomi arasındaki yoğun ilişkiyi ifade ettiğini belirtti.

Bu kapsamda sahip olduğu yaklaşımın,  kültürel endüstrilerini çok fazla takdir eden bir yaklaşım olmadığını ancak günümüz koşulları içerisinde gelinen noktada kültür endüstrilerinin çok da yadsınamayacağını söyledi.

Dünyada yaşanan değişim ve dönüşümün etkilerinin kültür alanında da hissedildiğini söyleyen Dursun, kültür kavramının ekonomi ile yoğun bir ilişki içinde oluşuna ve ekonomi ile de şekillenişine dikkat çekti.

Kültür kavramını, tanımlaması çok zor bir kavram olarak nitelendiren Dursun, kültür kavramını ‘dar anlamıyla sanat ve edebiyat; geniş anlamıyla insan yaşamı ve düşünce’ olarak tanımladı.

Kültür politikasında yaşanan değişim ve dönüşümlerin kültür hakkından kültürel haklara, kültürel istisnadan kültürel çeşitliliğe doğru bir hareketlenmeyi beraberinde getirdiğini ifade eden Dursun, bu bağlamda Türkiye’nin kültürel haklar konusunda politika üretmesinin gerekliliğine değindi. ‘Türkiye’de bir kültür politikası var mıdır?’ sorusunun tartışmaya açık olduğunu belirten Dursun kültür endüstrileri anlamında bir farkındalık yaratıldığını ancak bu farkındalığın yanlış yönetildiğini dile getirdi. Türkiye’de toplumun büyük bir kesiminin kültürel endüstrilere uzak olmasını ciddi bir problem olduğunu da sözlerine ekledi.

Tarihsel süreç çerçevesinde Türkiye’nin durumunu incelediğimizde 1920-1950 tarihleri arasında güçlü ve merkezi kurumların hakim olduğunu, 1950-1995 tarihleri arasında özelleşme ve bakanlıkların hakim olduğunu, 1995-2010 tarihleri arasında altyapı gelişimi ve radikal dönüşümlerin yaşandığını belirten Dursun, Asu Aksoy’un son dönemde yaşananları ‘ciddi bir zihniyet değişimi’ olarak yorumladığını ifade etti.

‘Nasıl bir kültür politikası?’ sorusuna odaklanılmasının gerekli olduğunu belirten Dursun, politika oluşturulmadığı zaman bu konu ile ilgili olayların belli aktörlerin elinde kaldığına ve buna bağlı olarak toplumsal patlamaların meydana geldiğine dikkat çekti ve sunumunu şu cümle ile sonlandırdı: “Üretilen politikalar insanı merkeze almalı”.