Dünyanın iklim değişikliğinden kurtulma konusunda umudu haline gelen
Kopenhag’daki BM Küresel İklim Değişikliği Konferansı devam
ederken, Türkiye de iklim değişikliği mücadele konusunda
ulusal stratejisini belirledi. Hazırlanan belgede iklimle nasıl
mücadele edileceği başlıklar halinde tek tek anlatılıyor. Ancak hedeflerin
beklentileri karşılamadığı eleştirileri var.
Zirve öncesinde dünyadaki karbon salımı en yüksek ülkeler dahi 1990’a göre
2020 taahhütlerini açıklamıştı. Amerika yüzde 17, Avrupa yüzde 20, Çin yüzde
40-45 (2005’e göre), Japonya 25, Güney Afrika 34 oranında hedef belirledi.
Türkiye’nin hedefini Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu açıkladı:
“2020’yegelindiğinde önlem alınmaksızın oluşacak seviyeye göre yüzde 11
indirim.”
Bakanlığın yeni hazırladığı ‘Ulusal İklim Değişikliği Strateji
Belgesi’nde Bakan Eroğlu’nun daha önce açıkladığı bu yüzde 11’lik
indirim hedef yer almıyor. Ayrıca rapor Türkiye’den beklentilerin çok çok
altında. Belgeye göre, sera gazı emisyonlarının kontrolünde yalnız enerji
konusundaki hedef, referans senaryoya göre (Önlem alınmaksızın oluşacak sera
gazı miktarı) 2020’ye kadar yüzde 7 karbondioksit emisyon sınırlaması. Bunun
dışında toplam sera gazı salımı azaltılması hedefi bulunmuyor. Ayrıca belgede
enerji verimliliğinin artırılması, sanayiciler için kılavuz yayımlanması,
demiryolu payının arttırılması , gübre kullanımında bilinç-li kullanım temin
edilmesi gibi gibi son derece yuvarlak laflar yer alıyor.
Yüzde 11’lik indirim nerede?
‘İklim değişikliği etkilerinin azaltılmasına yönelik küresel çabalara kendi
özel şartları ve imkânları çerçevesinde katkıda bulunmak’ amacıyla hazırlanan
belgede yapılacak çalışmalar kısa (1 yıl), orta (1-3 yıl) ve uzun (3-10 yıl)
vadelere ayrılarak tek tek anlatılıyor. En dikkat çekici bölümlerden biri de
‘Uluslararası iklim değişikliği müzakereleri kapsamında ulusal tutumumuz’
başlığı altında: “Kyoto Protokolü’nün birinci taahhüt döneminin bittiği 2012
yılı sonrasında herhangi bir sera gazı emisyonu sayısal azaltım yükümlülüğünün
alınmasının ülkemiz ekonomisine getireceği ilave yük ve sorumluluklar dikkate
alınarak, protokolün Ek-B listesinde (Kyoto Protokolü gelişmiş ülkeler listesi)
ülkemizin isminin bulunmaması yönünde her türlü girişimde bulunulacaktır.” Yani
Türkiye sayısal bir taahhüt altına girmeyecek.
Belgede ‘Enerji’ başlığı altında, kısa vadeli hedef: “Yeni yapılacak tüm
yapılarda temiz ve yüksek verimli kaynaklara yönelim sağlanması, bu çerçevede
birleşik ısı ve güç sistemlerinin yaygınlaştırılması ve sıcak su ihtiyacı,
ısınma ve elektrik üretimi ve tüketiminin daha bölgesel hale getirilerek
elektrik iletim kayıpları ve kaçaklarının önlenmesi ile verimlilik artırılacak.”
2020’ye kadar yüzde 7
Orta vade hedefi: “Sanayi işbirliğiyle enerji verimliliğini
sağlayacak yapı malzemeleri ve teknolojilerine yönelik öncelikli projeler
belirlenecek, mevcut termik santrallerin iyileştirme çalışmaları tamamlanacak.”
Uzun vade hedefi: “2020 yılına kadar enerji yoğunluğu 2004
yılına göre daha düşük seviyelere indirilecek, Yerli kaynaklarımız olan kömür,
hidro, rüzgâr, jeotermal ve güneş enerjisi başta olmak üzere, en iyi teknik
uygulamalardan, enerji arz güvenliği ve iklim değişikliği hedefleri
doğrultusunda, en üst düzeyde faydalanılacak, 2020 yılına kadar toplam elektrik
enerjisi üretiminde yenilenebilir enerji payı yüzde 25’e çıkarılacak, enerji
sektöründe 2020 yılına kadar referans senaryoya göre yüzde 7 karbondioksit
emisyon sınırlaması potansiyeli hedeflenecek.”
‘Ulaştırma’da kısa vadede, “Yük ve yolcu taşımacılığında
demiryolu payı artırılacak, kısa mesafeli denizyolu taşımacılığı teşvik
edilecek”, orta vadede “Özellikle büyük şehirlerde metro ve hafif raylı
sistemlerle toplu taşıma yaygınlaştırılacak”, uzun vadede “Alternatif yakıt ve
yeni teknoloji ürünü motor kullanımını yaygınlaştıracak politikalar
belirlenecek, akıllı ulaşım sistemleri belirlenip tesis edilecek” hedefleri var.
‘Sanayi’ başlığında da “Gerek sanayiciler, gerekse
tüketicilerin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda bilinçlendirilmesi yönünde
yoğun bilgilendirme çalışmaları yürütülecek ve kılavuz bir kitap/rehber
yayımlanacak, sanayide temiz üretime yönelik kaynaklar ile ikame ve alternatif
malzemelerin kullanılması özendirilecek, iklim dostu, yenilikçi teknolojilerin
tercihini sağlamak üzere özendirici mekanizmalar devreye sokulacak; denetim ve
yaptırım mekanizmalarının etkin şekilde uygulanması sağlanacak” deniyor. Belgede
atık ve arazi kullanımı, tarım-ormancılık alanlarında da stratejiler
sıralanıyor.
‘Cüceyim diye ilan ediyor’
Greenpeace İklim Değişikliği Sorumlusu Hilal Atıcı, belge hakkında
şunları söylüyor: “Kopenhag’daki durumumuzu belirlemek için yazılmış bu
belge zayıf, iklim değişikliği gerçeğini ciddiye almaktan uzak ve Türkiye’nin
mücadele kapasitesini küçümseyen bir belge. 2020’ye kadar toplam emisyon indirim
hedefinin bulunmaması ayrıca hayal kırıklığına uğrattı. Enerji hedefleri de Çin
veya AB ile karşılaştırılınca çağın son derece gerisinde. Savunma veya
uluslararası ekonomi alanlarına gelince devleşen Türkiye gibi bir G20 ülkesi, bu
belgeyle adeta ‘Ben cüceyim’ diye ilan ediyor. Hükümet 2020’de salımları en az
yüzde 30 azaltma hedefini benimsemeli. Mevcut duruşunu devam ettirirse Türkiye
gelecekte çözüme ortak olan bir ülke olarak değil, Kopenhag anlaşmasına engel
olan bir ülke olarak anılacak.”
‘Bildiğini okuma belgesi’
Kopenhag’da bulunan Yeşiller Partisi İklim Değişikliği Kampanyası
Sorumlusu Ümit Şahin ise, “En kritik cümle ‘Hiçbir sayısal hedef
alınmayacak’ ifadesi. Türkiye’nin Kopenhag hedefi buysa Abdullah Gül hiç
gelmesin. ‘Ek-B’den çıkıyoruz ama şu şartlarda yükümlülük alırız’ deseydi,
kapıyı açık bırakırdı. Ama herhangi bir sayısal azaltım yükümlülüğü
alınmayacağından söz ediliyor. Türkiye Kyoto’yu imzalayarak 192 ülke arasına
girdi ama bildiğini okudu. Bu, ‘bildiğini okumak’ belgesidir” diyor.