Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD), nisan ayına ilişkin üretim, tüketim ve dış ticaret verilerini açıkladı.
Buna göre, nisan ayında Türkiye'nin ham çelik üretimi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,6 artarak 3,4 milyon tona ulaştı. Ham çelik üretimi, yılın ilk 4 ayında yüzde 3,2 düşüşle 12,8 milyon ton seviyesinde gerçekleşti.
Nihai mamul çelik tüketimi, nisanda yıllık bazda yüzde 1,2 azalışla 3 milyon ton, ocak-nisan döneminde yüzde 5,1 gerileyerek 11,5 milyon ton oldu.
Çelik ürünleri ihracatı ve ithalatı
Nisanda çelik ürünleri ihracatı, miktar yönünden yıllık bazda yüzde 12,1 azalışla 1,4 milyon ton, değer yönünden yüzde 18,1 yükselişle 1,4 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.
Ocak-nisan döneminde, geçen yılın aynı dönemine kıyasla ihracat miktar olarak yüzde 0,5 azalışla 5,7 milyon ton, değer olarak yüzde 39,3 artışla 5,4 milyar dolar oldu.
Nisan ayında çelik ürünleri ithalatı, geçen yılının aynı ayına göre miktar yönünden yüzde 17,9 azalışla 1,3 milyon ton, değer yönünden yüzde 11,2 artışla 1,4 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Bu yılın ilk dört ayında ithalat, geçen yılın aynı dönemine göre, miktar yönünden yüzde 4,7 azalışla 5,3 milyon ton, değer yönünden ise yüzde 35,7 yükselişle 5,7 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
İthalattaki düşüşte Rusya-Ukrayna Savaşı etkili
Açıklamada görüşlerine yer verilen TÇÜD Genel Sekreteri Veysel Yayan, dünya ham çelik üretimindeki düşüşün, nisanda da devam ettiğini belirterek, "Nisanda dünyanın en büyük 15 ham çelik üreticisi ülke listesinde Hindistan, Rusya, İtalya ve Türkiye haricindeki ülkelerin üretimlerinde düşüş gözlenmiştir." ifadesini kullandı.
Yayan, son dönemde hurda ihracatına yeni birtakım engeller getirilmeye çalışıldığına işaret ederek, şunları kaydetti: "Şimdiye kadar engeller daha çok piyasa dışı ekonomiler tarafından getirilmiş iken, son zamanlarda Avrupa Birliğinde (AB) de benzeri eğilimler ortaya çıkmıştır. AB hurda ihracatını doğrudan kısıtlamak yerine, iklim değişikliği ve yeşil mutabakat ile ilgili çalışmalara atıfta bulunarak engellemeye çalışmaktadır. AB'nin, Yeşil Mutabakatı ileri sürerek kendi çelik sektörlerine ilave destek olmak için, hurda ihracatını engellemeye çalışmasının, AB ile aramızdaki Serbest Ticaret ve Gümrük Birliği Anlaşmalarına tamamıyla aykırı ve kabul edilemez olduğu, söz konusu uygulamanın hayata geçirilmemesi gerektiği, aksi takdirde Türk çelik sektörünün Yeşil Mutabakata ilişkin çalışmalarının da olumsuz yönde etkileneceği değerlendirilmektedir."
"Yoğun korumacı politikalar uygulamak AB'ye yakışmıyor"
AB Komisyonu'nun gerek koruma tedbirleri ve gerekse damping soruşturmalarıyla kendi çelik üreticilerini korumaya yönelik subjektif bir tavır sergilediğinin açık bir şekilde görüldüğünü vurgulayan Yayan, "Hurda ihracatının engellenmesi, bir taraftan AB çelik üreticilerine daha düşük fiyatlarla hurda tedarik etme imkanı sağlayarak, haksız rekabete yol açacak, diğer taraftan da düşen fiyatlar sebebiyle gelirleri azalacak olan AB'deki hurda üreticilerinin yatırımlarını, hurda toplama faaliyetlerini ve iklim değişikliğine yönelik çalışmalarını, iddia edildiğinin aksine olumsuz yönde etkileyecektir." görüşünü paylaştı.
Yayan, şimdiye kadar Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kararlarında da ifade edildiği üzere, AB'nin uluslararası hukuka aykırı koruma tedbiri uygulamalarıyla, damping vergisi konusundaki tek taraflı kararlarında olduğu gibi hurda ihracatını da koruma tedbiri kapsamında engellemeye çalıştığı değerlendirmesinde bulundu.
Böylesi bir uygulamanın, muhatap ülkelerdeki üreticilerin Yeşil Mutabakat hedeflerine uyum çalışmalarını olumsuz yönde etkileyeceğini belirten Yayan, şöyle devam etti:
"Yalnızca işine geldiği durumlarda serbest ticaret ilkelerini gündeme getirip, diğer her durumda yoğun korumacı politikalar uygulamak AB'ye yakışmamaktadır. Bugün geldiğimiz noktada, AB'den, doğrudan ve dolaylı yeni koruma tedbirlerini uygulamaya aktarma çalışmalarına son vererek, mevcut koruma tedbiri uygulamalarını DTÖ kararları istikametinde revize etmesi, serbest ve adil ticaret şartlarını oluşturmaya öncelik vermesi beklenmektedir."