"Türkiye'nin Acilen Yeşil Ekonomi Dönüşümüne İhtiyacı Var"



Yeşil Düşünce Derneği, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Yeşil Avrupa Vakfı ile hazırladığı “İklim İçin Yeşil Ekonomi Politikaları” raporunu tanıttı.

Bianet'ten Nilay Vardar'ın haberine göre, raporda, Yeşil Ekonomi çerçevesi içinde iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla enerji, kent ve toprak kullanımı alanlarında Avrupa Birliği’ndeki iyi uygulamalar örnek alınarak, Türkiye’ye somut politika önerileri getiriliyor.

Minerva Han’da yapılan toplantıda konuşan projenin Bilimsel Koordinatörü Ümit Şahin, iklim değişikliği ile mücadelenin ekonomik maliyetinin çok ağır olduğuna dair bir algı olduğunu belirterek bunun yıkılması için hangi politikaların uygulanması, yaratıcı ne gibi çözümler sunulması gerektiğine dair kafa yorulması gerektiğini projenin de bunu amaçladığını belirtti.

Raporu yazan İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Ahmet Atıl Aşıcı, Türkiye’deki mevcut ekonomik büyüme politikasının ekonomik, ekolojik ve toplumsal anlamda sürdürülebilir olmadığına dikkat çekerek acilen yeşil ekonomik dönüşüme ihtiyaç olduğunu söyledi.

“Bunun için de bütüncül bir politikaya ihtiyaç var. Yani bir yandan kömürlü termik santral yaparken bir yandan zeytinlikleri korumak mümkün değil. Ya da araçlar için tüneller açarken bisikletli ulaşım yapmak mümkün değil. Bir seçim yapmak gerekiyor. Yeşil ekonomiyi de büyük şirketlerin tekeliyle değil, küçük ölçekli, ademi merkeziyetçi ve katılımcı karar alma mekanizmalarıyla işletmek gerekiyor.”

Küçük topluluklarla toplumsal içerme

Raporda uyum politikalarında pasif binalar, enerji kooperatifleri, topluluk destekli tarım, bisiklete dayalı kent içi ulaşım, kent bostanları, onarıcı tarım gibi yenilikçi uygulamalara dikkat çekiliyor.

Bu önerilerin ortak özelliği bir yandan kolay ve yaygın ölçekte uygulanabilir çevre ve iklim dostu alternatifler yaratırken, diğer yandan da yurttaşların ekonomiye doğrudan katıldıkları, hatta gelir elde ettikleri yeni işler oluşturmaları.

Aynı zamanda büyük şirketlerin daha fazla kâr elde etmeleri yerine toplulukların, ailelerin ya da bireylerin girişimlerine öncelik vererek sadece yeni iş alanları yaratmakla kalmayıp giderek tahrip olan toplumsal içermeye ve eşitliğe de olumlu yönde katkıda bulunmaları.

Raporun sonuç bölümünden enerji, kent ve toprak kullanımı başlıklarında önerileri şöyle:

Kentler

Pasif binalar yüzde 90 tasarruf sağlıyor

* Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 54'ünün yaşadığı kentler küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 70'inden sorumlu.

* Kentlerde iklim değişikliğiyle mücadele için önerilen çözümler şu şekilde: Saçaklanmış değil kompakt kentler ve iklim dostu kentsel dönüşüm; kentsel ulaşımda toplu taşımaya ve motorlu araçlar dışındaki yöntemlere öncelik; daha çok geri dönüşüm, daha az kentsel atık; akıllı, enerji etkin ve pasif binalar ve kentsel yeşil alan sistemleri.

* Bu mücadele yöntemleri arasında binalarda enerji verimliliği ve pasif binalar özellikle ön plana çıkıyor. Pasif binalar ısınma için metrekare başına 1,5 metreküpten daha az doğalgaza ihtiyaç duyuyor. Uygun tasarım ve ek uygulamalarla ev içi ısıtma ve soğutma için gereken enerji miktarının yüzde 90 oranında düşürülebiliyor.

* AB ülkelerinde 2019'dan itibaren tüm yeni yapıların pasif ev standardına uygun olarak inşa edilmesi zorunluluğu getirildi. Pasif bina konseptinin Türkiye'de de yaygınlaştırılması iklim değişikliğiyle mücadelenin yanı sıra enerji ithalatını da azaltmada önemli bir role sahip olabilir.

Toprak Kullanımı

Onarıcı tarımla karbondioksit toprağa gömülebilir

* Toprak kullanımının küresel sera gazı salımının yaklaşık yüzde 25'inden sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Toprağı iklim değişikliğini göz önünde bulundurarak kullanmak iklim değişikliğini önleme konusunda önemli bir potansiyel taşıyor.

* Dünyanın aşınmış/bozunmuş topraklarının yüzde 12'sinin geri kazanılmasının 2030'a kadar hem 200 milyon kişiyi doyuracağı, hem de iklim değişikliğine direnci artırıp sera gazı salımını azaltacağı belirtiliyor.

* Topraktaki organik maddeyi artırmanın farklı koşul ve ölçeklerde geçerli olan yolları bulunur. Şehirdeki gıda atıklarından kompost yaparak şehir bahçeleri kurmak, tarım arazilerinde pulluksuz tarım yapmak gibi yöntemler toprağa kalıcı organik madde kazandırmanın yolları arasında sayılabilir.

* Bir diğer uygulama ise yeryüzünün neredeyse tamamına yayılmış mera, çayır ve otlaklarda planlı otlatma ve hayvan etkisi araçlarını, Bütüncül Yönetim ve Bütüncül Planlı Otlatma yoluyla kullanmak.

* Onarıcı tarım pratiklerinin yaygın olarak hayata geçirilmesiyle atmosferdeki karbondioksiti geniş miktarlarda atmosferden çekip toprağa gömmek mümkün görünüyor.

Enerji

Yurttaşın Enerji Santralları desteklenmeli

* Güneş panellerinden elektrik üretim maliyeti 2009'dan bu yana yüzde 80'e düştü. Güneş enerjisinin 2029'da en ucuz enerji kaynağı haline gelmesi bekleniyor. Bütün dünyada kömürden çekilme eğilimi hızlanmaya başladı.

* Türkiye'de enerjide dışa bağımlılığın yüksek olması, elektrik öztüketim bedellerinin pahalılığı, kaynakta ihtiyaca göre tüketime olanak vermesi sebebiyle güneş diğer enerji üretim biçimlerine göre daha geniş bir fırsat penceresine sahip. Türkiye'de güneş paneli kurulumu yapılabilecek 8 milyona yakın çatı olduğu hesaplandı.

* Güneş enerjisinin yaygınlaşmasında ön plana çıkan Yurttaşın Enerji Santralları (YES) yurttaşların enerji kooperatifleri kurarak, tüketim birleştirme çerçevesinde apartman, site, köy ve yazlıklardaki çatılarda veya bireysel olarak kendi çatılarında kuracakları sistemler gibi farklı biçimlerde öztüketim ya da aynı zamanda şebekeye satış için enerji üretmeleri anlamına geliyor.

* Türkiye'de de enerji kooperatiflerinin yaygınlaştırılması ve yurttaşların yenilenebilir enerji üretiminin önünü açmak yenilenebilir enerji dönüşümünü hızlandıracak.