Türkiye'de Mimar Var mı?

Yok! 'Orda kimse var mı?' da olabilir soru.
Hani Almanya'daki büyükelçiliğimizin Türk Mimarlar'a teslim edilmesi ya da edilmemesi 1 Memleket Sorunsalı'na dönüşmüştü ya. Edilsin teslim kardeşim Yabancı Mimarlar'a. Burda 'Türk' Mimarların yapıp ettiklerini görmekle meşgulüz caddelerce.

Çokçok 'fancy' (halk arasında: fantazi) 1 proje için milyonlarca, milyonlarca dolar döküldü. Ve açılışın yapılmasına 5 kala, yağan ilk yağmurlarda, onca dolara patlamış GICIR BİNA çatısından ve duvarlarından SU ALDI! Şakır şakır!

EnSevgiliArkadaşım bütün gece ağlamış ağlamış. Benim geceleri telefon seslerini kapatmak gibi hayırsız 1 huyum var; sabahleyin ağlamaktan sıfırlanmış sesiyle aradı. Onca emek, ter, didişme, gözyaşı: tammm iş bitiyor; Yüce 1 Türk Mimarının acayip pahalı/iddialı/iddiacı 'projesi' dökülüyor: Su alıyor!

Ve var tabii ki esasında Türkiyeli çok çok ciddi başarılı, iyi mimarlar. Ama temel sorun Eleme Sistemimiz'de: Fahişelik Katsayısı mı demeliyiz; PR Canavarlığı mı, bu topraklarda Önnn Plana Çıkanlar harbiden işini iyi yapmayanlar oluyor. Doğru zamanda doğru gömleği mi giyiyorlar, NE yapıyorlar hakikaten bilemiyorum.

Ama bu projede tavandan ve duvarlardan sular fışkırmasını temin eden Türk Mimarın çok görünür 1 yerde devvv bir eserlemesi var. Yıllardır önünden geçerken kohkidihohhoh gülerim "Postmodern bullshit'e bakın hele!" diye göstere göstere. (Zira bu gökyaran aynı zamanda koyu bok rengine boyalı.)

Şimdi bu zevksizlik/mimarsızlık/yeteneksizlik örneğini diken şahıs, bu memleketin ısrarla ve ısrarla 'değerli', 'mühim', 'flaşflaş' bir mimarı telakki ediliyorsa ve Yeni Zenginler onunla çalışmayı tercih
ediyor, edebiliyor ise inatla- Burda TERCİH Meselemiz var- bu bir. En işini hiç de kıvıramayan adamları esrarengiz nedenlerle illa billa yükseltmemiz var- bu iki. Esasında 'esrarengiz' de değil nedenler. Bu yükseltilenler hep mühim bir ailenin evladı oluyorlar, soyadlarıyla 'var' oluyorlar, doğru zamanda doğru yerlerde bulunup doğru düğmelere basıyorlar.

Bunlar binaladıkça, bunlar 'mühim' kisveleriyle/pelerinleriyle ennn yüksek/en güzide binaları kaktıkça/kakaladıkça-
E bakıyoruz yapıtlamalarına: hem çirkin, arak kürek, aestetik, pase/demode; hem de SU ALIYOR! SU ALIYOR; DAHA NE OLSUN?

Diyelim benim liseden bi sınıf arkadaşım var. En iyi okulu bitirdi Amerika'da. Sonra dünyanın en önemli mimarlarının birinin yanına kabul edildi. Orda pişti ve içi şişti. Sonra yurda döndü: ciddi iyi mimar! Ve fakat herif huysuzun, nadanın teki. Dünyada doğru zamanda doğru düğmeye basmaz. Bildiği düğmeye basar. Zevk sahibidir, yeteneklidir ve bitirdiği milyonlara patlamış proje su alsaydı (olmazdı da böyle 1 şey) harakiri yapardı binasının önünde.
Ama sınıf arkadaşım 'sinye' değil. O meşhuuur dıngıllar arasında asla adı geçmiyor. Binalarını ona yaptırmaları gerektiğini bilmezler, anlamazlar dolayısıyla da Yeni Güçler.
Zira Jön Güçler mimarlarını seçerken Kabzımallık Katsayısı da diyebileceğim 1 'sayı' devreye giriyor. Ortalama mutlaka ortalamayı tercih ediyor. Sayılar çakışıyor. İşverenle işalan aynı 'düzlemde' kavuşuyor. Böylece Zincirleme Denyoluklar izleyebiliyoruz. En iyi olması gereken, en halis duygularla yola çıkılmış projelerde bile bu böyle cereyan ediyor.

Vasatın Dayanışması/Ortamlamanın Birbirini Tercihi ve Kendilerini Mühim Addetmek İsteyenlerin İşbirliği: her iş kolunda, işini iyi yapanın değil, ilişkisini iyi kuranın borusu ötüyor.
Ben mühimleme okullarda okuduğum için bizim sınıftan çıkıp ille de muvaffak olan Çok Özel Denyoların diyelim, habire ne numerolar, ne adam kafalama teknikleri, kendini 'genius' kakalama taktikleri 'geliştirdiklerini', bi kısmıyla birlikte büyümekten yakinen biliyorum.
Bunları 'tercihleyerek' başımıza musallat eden adamların sorunsallarını da- az çok, azz çok biliyorum.

Ama bu gariban ülkenin 'İyi Mimar' mitinden, 'Büyük Reklamcı' bitine- hakikaten bunca milyon doların akıtılırken artık yeni ve düzgün birilerinin tercih edilebiliyor olması-
Ya da Yeni Güçlü anlamıyorsa (ki anlamıyor) İyi Mimar'dan, İyi Sanatçı'dan, İyi'den o zaman harbiden yurtdışından yardım alması gerekiyor.

Gelsin İyi Çinli Mimar yapsın birkaç bina. İyi Alman kursun birkaç merkez. Yani yurdumuzun iyilerine madem sıra gelmeyecek bu Natürel Kompleksler Eleme Sistemi yüzünden. Kötü (ve hatta iğrenç işler kotaran) Türk Mimarların bunca imza atabiliyor olmasından memlekete abuk sabuk, cidden daraldım ve de bunaldım insaniyet adına filan.

Mehmet Y. Yılmaz yazmış: Pavarotti pek tabii ki Ses Kıstası'yla kovulmamış Ankara Operası'ndan.
Melun İdaresi altında on yıllarca bir sürü insanı inim inim inleten Cüneyt Gökçer'in (Bizanslıları dahi kıskandıracak) manevraları ve de SÖZLERİ yüzünden kovulmuş!
Cemal Gürsel için "O bir diktatör; o ayağıma gelsin.
Ben sanatçıyım" dediği için kovulmuş!
İşte Bu Topraklar'da BU cevaplara tahammül yok:
İster mimarlardan gelsin, ister opera sanatçılarından.
Güç Bezirgânları özz yetersizliklerini kendilerini idare etmeyi bilenleri çabucak tercih ederek, örtme yoluna gidiyor olabilirler.
Ama bu kolay/kolaycı tercihler bizlere Kötü Mimarların berbath binaları/şehircilik ayıpları/insanlık ayıpları: böyle hayatın hemen herrr kolunda, herrrr alanında Kötü'nün başımıza çıkarılması/işlerinin kakılması şeklinde dönüyor.
Bu da yürek kırıcı tabii ki. Kırılan nitelikli temiz
kalpler ya dışarı kaçıyor bu yüzden; ya da daha da huysuzlaşıyor haklı olaraktan.
Olan memleketimize oluyor. Doğru dürüst bir mimari esere hasret kalan, bizlere filan. Çocuklarımız iyi bir bina yüzü göremeden artık, büyümek durumunda bırakılıyor.