Almanya’da tüm iş kollarında olduğu gibi madenlerde de “önce iş sağlığı ve güvenliği” maddesinin ilk sırada geldiğini anlatan İsmail Yağıcı, 3 ay eğitimin ardından madende çalışmaya başladıklarını anlatıyor. “Türkiye’de olsaydım, bu koşullarda madenlerde çalışmazdım. Ama Almanya’da genç olsam, yine işe girsem maden ocağına giderim” diyen Yağıcı, Türkiye’deki madenlerin çok güvensiz olduğunu vurguluyor. Yağıcı, Türkiye’de maden kazaları sonrası kurtarma çalışmalarının da yetersiz olduğunu vurguluyor.
Cumhuriyet Gazetesi'nden Sibel Bahçetepe'nin haberine göre Soma’da 301 maden işçisinin yaşamını yitirmesinin ardından Karaman Ermenek’te yaşanan maden faciasına dikkat çeken Yağıcı “Bu kadar büyük kazalar Almanya’da yaşanmaz. Çünkü orada önce işçi sağlığı ve güvenliği gelir” diyor. Ermenek’te madenin sular altında kalmasına anlam veremediğini söyleyen Yağıcı, “Bu imkansız. Kömürü alınan, terk edilen yerin hem suyu, hem gazı tahliye edilmelidir. Benim çalıştığım ve 1998 yılında faaliyetine son veren madende halen su ve gaz tahliyesi yapılmaktadır. Ama maalesef bizim ülkemizde insana değer verilmediğinden, herşeye kar bazında bakıldığından insanlar diri diri toprağa, çamura gömülüyor” diyerek, yaşananlara tepki gösteriyor.
Dünya kömür üretiminde Almanya 1. sırada gelirken; Türkiye 28. sırada yer alıyor. Son 40 yılda Almanya’da madenlerde meydana gelen kazalarda ölüm neredeyse yok gibi. Ve buralarda çalışan işçilerin kaderinde ölmek yok. Hatta, işçiler madenlerde çalışmaktan şikayetçi de değil. Türkiye’de maden işçisinin aldığı aylık maaş asgari ücret ya da biraz fazlası bir rakamla ifade edilirken; Almanya’da bu rakamın 2 bin ile 3 bin Avro arasında değişmesi çarpıklığı bir kez daha ortaya koyuyor. Uzun yıllar inşaatlarda çalıştıktan sonra Almanya’ya göç eden Yağıcı, 1974 yılının Aralık ayında madene giriyor ve 1998 Ağustos ayında emekli oluyor. Saarland eyaletinde devlete ait bir maden ocağında çalıştığını ve pişman olmadığını söyleyen İsmail Yağıcı, “Almanya ile Türkiye’deki koşullar arasında çok çok fark var” diyor.
‘Gaz maskelerini kullanmak zorunda bile kalmadık’
Çalıştığı yıllar boyunca ufak tefek kazaların yaşandığını ancak bu denli büyük bir kazaya hiç rastlamadığını, gaz maskelerini bile kullanmak zorunda kalmadıklarını anlatan Yağıcı “Bu devirde hiç 301 kişi madende ölür mü?” diye soruyor. Türkiye ile Almanya’nın maden ocaklarının kıyaslanamayacağını anlatan Yağıcı, şöyle devam ediyor:
“Türkiye, insan haklarında en sonda, insana ve işçiye değer vermeme konusunda ise ne yazık ki ilk sırada. Türkiye’de olsaydım kesinlikle buradaki madenlerde çalışmazdım. Almanya’da madende çalıştığıma pişman değilim. Her iş kolunda mutlaka kazalar olur, olmaz değil ama Türkiye’deki gibi felaketler kesinlikle Almanya’da olmaz. Kullandığımız gaz maskeleri, her gün yerüstüne çıktığımızda kontrol edilirdi. Başımızda, sürekli emniyetimizi denetleyen mühendisler ve yardımcıları olurdu. Emniyet hep birinci derece olduğu için bu kazalar hiç yaşanmadı. Madene inmeden yerüstünde 1 ay, yeraltında ise 2 ay eğitimler aldık. Madende çalışacak teknik elemanlar ise 3 yıl eğitimin ardından madene giriyordu. ”
“Başka ilden kurtarma makinası geliyor, olacak iş değil”
Türkiye’de yaşanan maden kazaları sonrası kurtarma çalışmalarının da yetersiz olduğunu savunan Yağıcı “Maden işletmesinde o ocağı oraya açan ister devlet ister özel kurum olsun, o ocağı oraya açtığı zaman kömür çıkartmadan önce, maden ocağına gerekli bütün malzemesinin yer üstünde de yedeğinin olması gerekir. Ermenek’te kaza oldu başka illerden oraya iş makinası gitti. Bu olacak iş değil” diyor.