Dünya Gazetesi'nden Büşra Kosif'in haberine göre, Çelik üretiminde, hurda, elektrot ve refrakterdeki fiyat artışının çelik fiyatlarını yukarıya çekmesinin ardından müteahhitlerden gelen ‘paydos' çağrısını ve çözüm önerilerini değerlendiren Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, Türkiye'nin dünyanın en düşük fiyatlı inşaat demirinin satıldığı ülkeler arasında yer aldığını vurgulayarak, "Türkiye iç piyasasında geçerli fiyatlar, bugün dünya piyasalarında en ucuz olarak bilinen Çin ve BDT piyasalarının dahi altındadır" dedi. Çelik fiyatlarının dünya piyasalarındaki arz/talep dengesi yanında, girdi maliyetlerinin seyrine ve döviz kurlarına göre oluştuğunu ve Türk çelik sektörünün tek başına fiyatları belirleme gücünün bulunmadığını kaydeden Yayan, "İnşaat sektörü temsilcileri tarafından ortaya atılan çözüm önerileri, çelik fiyatlarının nasıl oluştuğunun anlaşılmadığını ya da bilerek anlaşılmıyormuş gibi davranıldığını ortaya koyuyor" diye konuştu.
Son günlerde Türkiye çelik üreticilerine yöneltilen eleştirileri değerlendiren Yayan, çelik üreticileri için, ‘ürettikleri hatta üretmedikleri demirleri bile satmışlar' dendiğini belirterek, "Bu söylem de konuyu bilmemenin göstergesi. Çelik sektörü üretip stoklayıp satış yapmıyor. Stoka koyduğunuz zaman o ürün bu tür fiyat dalgalanmalarının etkisi altında kalıyor. Bu etki lehte de aleyhte de olabiliyor. Ancak, bu bir tür kumar. Sanayinin kumar şartları üzerinde faaliyetlerini sürdüremeyeceğini unutmamak gerekiyor" ifadelerini kullandı. Müteahhitlerden gelen ‘paydos' çağrısına da değinen Yayan, "Türkiye'nin en önemli sektörlerinden biri olan inşaat sektöründe ‘paydos' tehdidinin sık sık gündeme getirilmesini de makâl ve mantıklı bulmuyoruz" dedi.
"Hurdadan üretim kalitesiz değil"
Türkiye'de entegre tesislerin olmadığı için hurdadan kalitesiz ürün üretildiğini ve bu sebeple maliyetlerin arttığının iddia edildiğini kaydeden Yayan, "Hurdadan üretilen ürünlerin kalitesiz olduğunu öne sürerek, cevherden üretimi savunuyorlar. Hurda ergitildiğinde, cevherden yapılan üretim ile aynı özelliklere sahip olur. Çelik sektörümüz 1940'lardan bu yana aktif. Hangi girdi kullanılarak üretim yapılacağının fayda maliyet analizini çelik sektörümüzün üst düzey yöneticileri her gün yapıyor. Bu konu İMKON'u çok aşıyor" diye konuştu.
İlk 7 ayda Türkiye'nin inşaat demiri ihracatının yüzde 17.2 azalarak 3.55 milyon tonda kaldığını ve ihracattaki daralmanın üretimi de baskı altına aldığını kaydeden Yayan, buna rağmen ağırlıklı bir şekilde inşaat demirinden oluşan uzun ürün üretiminin yüzde 9.3 artışla 14.7 milyon tona ulaştığını söyledi. Yayan, bu durumun da iç piyasada inşaat demiri sıkıntısının bulunmadığını ortaya koyduğunu vurguladı.
"İhracata yüzde 10 vergi getirilmemeli"
İnşaat çeliği ithalatında yüzde 30 olan gümrük vergilerinin Ekonomi Bakanlığınca 10'a düşürüldüğünü hatırlatan Yayan, "Fiyatların artmasının, gümrük vergileri yüzünden olduğunu iddia ederek vergiler yüzde 10'a düşerse fi yatların da düşeceğini söylüyorlar. Biz de bu duruma itiraz etmiştik. Bu tür bir bağlantının olmadığını ve vergilerin 2015 yılındaki gibi dampingli ithalata karşı sigorta görevi ifa ettiğini söylemiştik. Fiyatlar vergi indiriminden sonra, düşmek bir yana artış eğilimini sürdürdü" diye konuştu. Geçtiğimiz günlerde ortaya atılan ‘ihracata yüzde 10 vergi getirilsin' şartını da hatırlatan Yayan, "Şimdi kalan vergiyi sıfırlayın hatta bu da yetmez ihracata yüzde 10 ihracat vergisi getirin diyorlar. Böyle bir ekonomi mantığı olamaz. Çelik sektörü dış ticaret açığının kapatılması konusunda ciddi katkı sağlayan bir sektör. Siz inşaat çeliği ihracatına yüzde 10 vergi getirirseniz, dış ticaret dengesi nasıl korunacak? İhracatı sınırlarsanız yurt içi talep yetersizliği sonucu ortaya çıkacak üretim düşüşleri sonrasında sabit maliyetler fiyatlara yansıyacak ve fiyatlar yine artacak. Bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz" ifadelerini kullandı.