Kopenhag İklim Zirvesi hayal kırıklığıyla bitti. Siyasetçi
ve Kopenhag’a katılmış çevreciler ise Türkiye’nin çevre sorunları karşısın
yeterli ilgiyi göstermediği ve ilkim konusunda küresel ölçekte yeni bir hareketi
yaratılması konusunda birleşiyor.
Ülke liderlerinin takındığı tavırsızlık yüzünden anlaşma 2010’a kaldı fakat
2010’da kurtarılması gereken ülkelerin ortada olup olmayacağı malum. Çoktan yok
olmuş olabilirler. BM İklim Değişikliği Konferansı 7-18 Aralık
tarihleri arasında Kopenhag’da yapıldı. Başladığı günden itibaren skandallar
dizisi şeklinde devam eden konferans “Kopenhag son şans, son
umut” diyen çevre savunucuları için hayal kırıklığı ile sona erdi.
Günümüz itibariyle iklim zirvesi bitti. Türkiye’de küçük bir kitle dışında kimse
iklim zirvesinden haberdar değil. Bunun üzerine dünyanın geleceğinin aslında
bugünlerde hükümet yetkililerince belirlendiğinin/belirlenemediğinin de farkında
değiller. Zira aciliyetle konuşulması ve karar bağlanması gereken iklim
değişikliği meselesi hiçbir zaman Türkiye’nin gündeminde olmayı hak edecek
kadar önemli olmadı. Aktivist, siyasetçi ve İklim Zirvesi’ni yerinde takip eden
çevreciler, Kopenhag’ı ve Türkiye’nin tavrını değerlendirdi.
‘Dünyayı sattılar’
Ömer Madra / Açık Radyo
Karbon piyasası kurmaya yönelik dünyanın son sömürgesi, adaletsiz durum devam
ediyor. Dünyayı sattılar. İklim anlaşması çıkamadı.’Tarihi Bir şey
Yapacağız’ dediler, ama yapamadılar. Ada devletleri tehlikede. Dünyanın
buzulları tehlikede, milyonlarca insan tehlikede. En çok istenenler de olamadı.
Uluslararası çevre mahkemeleri kurulamadı. Bilim insanları, fosillerin toprak
altında kalabileceğini söylüyor, fakat zengin ülkeler bunu kabul etmiyor. Karbon
vergisi yapılmadı. Karbon piyasası kurmaya yönelik dünyanın son sömürgesi,
adaletsiz durum devam ediyor,’’Renksiz ve kişiliksiz tavırla dünyayı sattılar.’’
Başbakan açılımlarıyla bağımsız bir aktör olmaya çalışıyor. Halbuki bu Türkiye
için bir fırsattı. Türkiye’nin tavrı renksiz ve kişiliksizdi. Zirvenin iyi
tarafı güçlü bir iklim adaleti hareketi ortaya çıktı. Olağanüstü örgütlenme
vardı. Gençler ve eylemler süperdi. Hükümetlerden çok daha iyi hazırlanmışlardı.
Buradaki tutum BM içinde çözülmedir.
‘Zirve fiyasko, yeni bir hareket şart’
Alper Taş, ÖDP Genel Başkanı
Konferanstan sera gazı emisyonları konusunda yasal olarak bağlayıcı
uluslararası bir karar çıkmaması ve zirvenin adeta bir fiyaskoyla sonuçlanması
mevcut antidemokratik ve eşitsiz uluslararası kurumsal ve siyasal yapının iklim
değişimi sorunu konusundaki yetersizliğini bir kere daha ortaya çıktı. Bu durum
iklim krizine bulunacak çözümün egemen siyasetçilerin, bürokratların,
teknokratların ve sermayenin insafına bırakılamayacağını bir kez daha
gösteriyor. Türkiye açısındansa hükümetin zirvedeki tutumu hazindir. Hükümetin
konferansa hiçbir hedef sunmayışı iklim değişimi olgusunu algılamaktan ne ölçüde
aciz olduğunun, sorunun tarımdan kentleşmeye toplumsal hayatta yaratacağı ciddi
sonuçlara ilişkin hiçbir ufkunun olmadığının açık bir göstergesidir. ÖDP olarak
iklim değişimi sorununun çözümünde nükleer enerji, tarımsal yakıtlar, karbon
tutma ve depolama, Kyoto’da tanımlanan Temiz Gelişme Mekanizmaları ve karbon
borsası gibi piyasa temelli yanlış ve tehlikeli “çözüm” önerilerini
reddediyoruz. Bunların yerine iklim krizinin çözümünde doğal kaynakların
güvenli, temiz, yenilenebilir ve sürdürülebilir kullanımı ile gıda, enerji,
toprak ve su egemenliğine dayalı gerçek, adil ve eşitlikçi çözümleri
destekliyoruz. Bu çözümlerin oluşturulması ve savunulması için küresel ölçekte
bir iklim adaleti hareketinin yaratılması mücadelesinin bir parçası olacağımızı
kamuoyuna ilan ediyoruz.
‘Türkiye kaçak oynadı’
Ümit Şahin / Yeşiller Partisi
Sonuç tam bir fiyasko. Beklenen hiçbir şey gerçekleşmedi. Bundan tamamen
Amerika, Danimarka gibi batı ülkeleri ve AB sorumludur. Ayrıca ada ülkeleri son
derece sağlam durmuştur ve dertleri batı basınının yansıttığı gibi mesela para
meselesi değil hayatta kalma, sıcaklık meselesidir. Ayrıca BM tarafsızlığını ve
‘meşruiyetini’ tamamen kaybetmiştir. Türkiye ise kaçak oynadı. Ortada
görünmemeyi tercih etti. Sedat Kadıoğlu sonuç çıkmamasından üzgün olduklarını
anlatıyor fakat ben rahatladıklarını düşünüyorum. Zaten çözüm için hiçbir şey de
söylememişlerdi. Şimdi kömür ve nükleer santrali yapımları hız kazanarak devam
edecek. Türkiye’nin bu tutumu çok üzüntü verici.
Ortada hedeflenen anlaşma yok. İlk defa bu kadar devlet adamı bir araya geldi
ve ada ülkeleri dışında hiçbiri hiçbir şey yapmadı. Bu tamamen ABD ve devlet
adamlarının suçu. Türkiye ise Kopenhag’da ‘perdenin arkasına saklanmış fil’
gibiydi. Adeta bitsin ve hiçbir şey çıkmasın, bizde böylece kurtulmuş olalım
derdindeydi. Ortaya çıkamamış bu sonuç yüzünden üzgünüz. Bazı ülkeler yaşam
savaşı verirken diğerlerinin yaşadığı aymazlık gerçekten çok kötü.
‘Türkiye kimin tarafında durduğunu gösterdi’
Gökşen Şahin / Küresel Eylem Grubu
Küçük Ada Devletleri, Afrika ülkeleri gibi iklim değişikliğinin acı
sonuçlarını yaşamayan başlayan ülkeler dışındaki bir çok ülkenin hükümetleri
henüz var olmayan bir gezegende politik varlıklarını sürdüremeyeceklerini
anlayacak kadar rasyonel görüşlere bile sahip değiller. Kopenhag süreciyle
ilgili ikinci değinmemiz gereken nokta ise Türkiye hükümetinin Kopenhag
sürecindeki tutumu. Kopenhag sürecinde “hedef”lerini açıklamak için yaptığı
yan-etkinliği Türkiye Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı; otomotiv sanayisinin,
UNDP’nin ve karbon ticaret mekanizmalarının temsilcileriyle birlikte düzenledi.
Dinleyicilerin Kopenhag hedeflerini sormalarının üzerine Çevre Bakanlığı
yetkilisi çok net olarak “Bu konuyu dışarıda konuşalım” dedi. Hemen hemen tüm
ülkelerin iyi ya da kötü bir hedef, bir strateji belirttikleri iklim zirvesinde
Türkiye, bir hedef belirtmekten kaçındı. Kyoto sürecinde yaptığı gibi masadan
Türkiye aslında 83 kişilik delegasyonunda uzmandan çok şirket temsilcisi
bulundurarak aslında kimin tarafında durduğunu çok net gösterdi.
‘Duyarlı olunmalı’
Erol Kızılelma / SODEV Başkanı
Türkiye özelinde AKP iktidarının yarattığı suni gündemin peşine takılıp
duyarlı olamıyoruz. Duyarlı olmamız gereken meseleler kamuoyuna taşınamıyor.
Kopenhag’a Cumhurbaşkanlığı düzeyinde gidilmiş olsa da çekimser kalınmış
durumda. Bu durumda kitlelerin hareketli, tepkili olması gerekiyor işte bu
yüzden kamuoyu yaratmak gerekiyor. Türkiye’de iklim konusuyla ilgilenen gruplar
marjinal kalıyor. Bu meselenin bu halden kurtulup herkes tarafından düşünülmesi
gerekiyor. Sol partilerin tümü bu konuyu gündemlerine almalı aksi halde zaten
vahim olan, ülke liderlerinin umursamadığı bu konu daha vahim bir hal
alacak.
‘Yeni 68 kuşağı başladı’
Durukan Dudu, GençYeşiller / Çevre Aktivisti
COP15’in sonunda ortaya çıkan anlaşma, sürecin tamamına bakıldığında “içi
boş” bir anlaşma. Gezegenin ve insanlığın, özellikle de küresel güneyin (bunun
içinde küçük ada devletleri ve Afrika ülkeleri için durum acilden de öte),
hayatta kalabilmesi için ihtiyaç duyulan son derece radikal karbon emisyonu
kesintilerinin “gerekliliği” belirtiliyor, fakat anlaşmanın hukuki bağlayıcılığı
yok, en büyük ve temel sorun da bu. Bundan sonrası için hem umutsuz, hem de
umutlu olmak için birçok nedenimiz var. Umutsuzuz çünkü görünen o ki bir gün
bile bekleme lüksü olmayan bir “devrim”, belirsiz geleceklere erteleniyor.
Umutluyuz çünkü Kopenhag da şahit ve parçası olduğumuz sivil toplum uyanışı o
derece güçlüydü ki sadece iklim sorununu değil, insanlığın ve varoluşun belki de
bütün sorunlarını çözecek güçte bir sivil toplum hareketinin, yeni ve daha güçlü
bir 68 kuşağının başladığını iddia edebiliriz.