Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 38’inci kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 17 Kasım Salı günü BASF, GF Hakan Plastik ve Ytong’un katkılarıyla online olarak yapıldı. Moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı toplantının konuşmacıları TMB (Türkiye Müteahhitler Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yenigün, GYODER (Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu ve Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu oldu. GYODER Yönetim Kurulu Üyesi Aziz Yeniay’ın da katıldığı toplantıda konuşmacılar, Türkiye’nin deprem gerçeği konusundaki değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı.
“Can kayıplarının nedeni deprem değil ihmal ve kusurlu yapılar”
Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu ve yapıların proje sürecinden itibaren bunun unutulmaması gerektiğini kaydeden TMB Başkanı Mithat Yenigün, “Son olarak İzmir depreminde yıkılan binalar ile yitirilen canlar, doğru tasarımın, ehil müteahhitliğin ve yapı denetiminin hayati önemini bir kez daha acı biçimde ortaya koymuştur. Bu depremde en çok hasarın Bayraklı ve Bornova’da yaşanmasında bu bölgelerde zemin etüdünün yapılmamış olmasının, planlama ve yapı tasarımı süreçlerinde zemin şartlarının dikkate alınmamasının etkisi görülmektedir. Dolayısıyla yaşadığımız can kayıplarının asıl nedeni deprem değil ihmal ve kusurlu yapılardır.” diye konuştu.
Türkiye’de şaşırtıcı olmakla birlikte yaklaşık 450 bin müteahhidin olduğunu hatırlatan Mithat Yenigün, her müteahhidin her projeye uygun olmadığını ve bu çerçevede sektörde yeterlilik sisteminin etkin biçimde uygulanması gerektiğini belirtti. Depreme dayanıklı yapılar için doğru malzemenin ehil biçimde kullanılmasının ve yapı denetimlerinin de önemi üzerinde duran Yenigün, “Beton dökerken, demiri kullanırken, temel atarken özen gösterilmeli. Aksi halde bunlar o binanın ömründen götürür. Oysa ihmaller mevcut. Dolayısıyla nasıl güveneceksiniz? ‘Güven’ çok geniş kapsamı olan bir kavram. Bizde her geçen gün azalıyor. Dolayısıyla sektörde yeterliliklere göre sınıflandırma son derece önemli. Bu adımlarda liyakat sahibi STK’lar ve kamunun işbirliği de sağlanmalıdır” dedi. TMB Başkanı Yenigün ayrıca, depreme karşı eğitim ve farkındalığın önemini vurguladı.
“Kentsel dönüşüm sürecine bütüncül bakmamız gerekiyor”
Kentsel dönüşümün kentsel kalkınmanın bir parçası olduğunu vurgulayan GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu, “Kentsel dönüşüm sürecine, riskli yapı stokunun yıkılıp yeniden yapılması olarak değil; ekonomik, sosyolojik, insani boyutlarını da düşünerek bütüncül bir biçimde bakmamız gerekiyor. Türkiye’nin yapılaşma alanında geçmişten bugüne yansıyan sorunlarının çözümü ve köklü bir değişimi için mevzuatın yetersiz olduğunu düşünmüyorum. Kentsel dönüşüm sürecinde çoğunlukla mülk sahibi ile anlaşmazlıklar üzerinden oluşan problemleri görüyoruz. Bence mülk sahibi ile uzlaşıda özel sektörün değil kamunun olması halinde güven ortamı oluşur. Kentsel dönüşümü başarmak ancak güven iklimi oluşturarak, uyumlu bir ekip çalışması ile mümkün. Bu ekip çalışmasının kilit paydaşları olan mülk sahibi, planlamacı, tasarımcı, geliştirici ve kamu; birbirine güvenen, prensipleri net bir ilişki içerisinde bulunmalı. Bu güven ortamının tesis edilmesiyle kentsel dönüşüm çok hızlanacaktır.” dedi.
Türkiye’nin son yıllarda altyapısını dünya standartlarının üzerine çıkardığını belirten Mehmet Kalyoncu, şunları söyledi: "Türkiye altyapı geliştirmeyi nasıl bu kadar başarılı bir şekilde yapıyor? Türkiye’nin havalimanları, hastaneleri, otoyolları, enerji tesisleri, haberleşme altyapısı, doğalgaz depolama tesisleri gibi her boyutuyla düşünülen çok sağlam bir altyapısı var. Altyapının ne kadar önemli olduğunu pandemi döneminde gördük. Tüm bunları yapan bir ülke üstyapısını geliştirmekte neden geç kaldı? Altyapıdaki başarımızı, üstyapının dönüşümü için de gerçekleştirmemiz halkın katılımıyla mümkün. Altyapıyı geliştirmek kamunun kendi gayretiyle yapabileceği bir iş ancak üstyapıda kamu otoritesi ve toplumun birlikte gayret göstermesi gerektiği ortada. Bu yüzden toplumumuzun bu süreçlere katılma rızasını nasıl sağlayabileceğimize bakmamız lazım.”
“Bilinçlenme seferberliği ile depreme karşı mücadeleyi artırmalıyız”
“Tüm şehirlerimizde öncelik; depreme dayanıklı, çevre dostu yapılarla can ve mal güvenliğini sağlamak olmalı.” diyen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, şöyle konuştu: “Kentsel dönüşüm eylem planına göre önümüzdeki 5 yılda da 1,5 milyon konutun dönüşmesi hedefleniyor. Ortalama bir hesap yaptığımızda kamunun kentsel dönüşüme destek için bugünkü fiyatlarla kira ve taşınma için 28 milyar TL, konut üretimi için ise 280 milyar TL kaynak aktarması gerekecek. Ancak ülkemizin de sınırlı kaynakları olduğunun farkındayız. Dolayısıyla bizlerin, binalarımızda deprem güvenliği konusunda tüm ümidimizi ucuz kredilere ve kentsel dönüşüm desteklerine bağlamadan, bilinçli hareket ederek, kendi kaynaklarımızı da zorlamamız gerekiyor. Bunun için de toplumun motivasyonunu yükseltmeyi, bilinçlenmenin kuvvetlenmesini sağlamayı ve depreme karşı mücadeleyi artırmayı amaçlamalıyız. 6,7 milyon konutta, TÜİK verilerine göre konut başına 3,4 kişi düştüğünden yola çıkarak hesapladığımızda 22 milyon vatandaşımızın riskli binalarda yaşadığını görüyoruz. Ortada böyle bir veri varken toplumun da artık acilen harekete geçmesi gerektiğine inanıyoruz. Halkımızın kaynaklarını bilinçli bir şekilde buraya aktarması lazım. Bir can bile kurtarmak bizim gururumuz olacaktır.”
“İnsanlar başını soktuğu evi sorgulamalı”
Toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan da konut alırken deprem güvenliğinin sorgulanması gerektiğinin altını çizerek şunları söyledi: “İnsanlar, buzdolabı, çamaşır makinesi satın alırken; makinenin harcadığı enerjiyi ve enerji sınıfını sorgularken, otomobilin güvenlik sistemlerinden frenleme mesafesine, tükettiği yakıttan yol tutuşuna kadar sorgulama yaparken; başını soktuğu evin başta deprem olmak üzere yangın ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklılığını, kendisine nasıl bir konfor, yaşam ve hava kalitesi, enerji ve su tasarrufu ile atık yönetimi sağladığını aynı duyarlılıkla sorgulamıyor. Sorgulamaya en azından kentsel dönüşüm sürecinde yenilenen binalarla başlayabiliriz. Bu binaların gerçekten ne kadar dönüştüğünün kullanıcılar tarafından takip edilmesi gerekir. Bu binaların Enerji Kimlik Belgeleri var mı? Ortam hava kalitesi nedir? Ses kirliliği var mı? Su tasarrufu nasıl? Depreme dayanıklılığı ne durumda? Yani konforun, can ve mal emniyetinin basit bileşenleri, tüm insanlarımız için temel ihtiyaçlardır. Dolayısıyla lüks ile konfor birbiriyle karıştırılmamalı. Konut alıcısı güvenli yapı ile ilgili sorgulamayı bilinç eksikliğinden dolayı atlıyor. Çünkü ya müteahhide ya arkadaşına ya da bulunduğu bölgeye güveniyor. Oysa tüketici bilinçli bir şekilde, sisteme, müteahhitliğe, kentsel dönüşüme yönelik sorgulamasını yapmalı ve depreme karşı güvenli bir eve sahip olup olmadığını bilmeli.”