Birgün Gazetesi'nden Fatih Kıyman'ın haberine göre, çalıştayda, Avrupa ülkelerinden başarılı politika örnekleri, başarılı politika uygulamalarında merkezi ve yerel yönetimlerin rolünün yanı sıra, Türkiye’de yenilenebilir enerji sektöründe iyi örneklerin uygulanması önündeki engeller ve olası fırsatlar tartışıldı.
Almanya’da çiftçi elektrik üretiyor
Çalıştayda söz alan “Güneş gönüllüsü” Dr. Alper Öktem, Almanya’nın güneş enerjine yönelik yatırımlarında izlediği başarılı politikaları ve geleceğe dönük beklentileri aktardı. Almanya örneğinde en önemli dönüm noktasının, Hristiyan Demokratlar ile Yeşillerin kurduğu “yenilenebilir enerji” koalisyonu neticesinde oluşan siyasi irade olduğunu belirten Öktem, işleme konan teşvik ve yönetmelikler ile özellikle kırsalda yaşayan nüfusun güneş panellerine yatırım yaparak “elektrik üretip satabilmesinin” güneş kaynaklı elektrik üretiminde yaygınlaştırıcı önemli bir etmen olduğuna dikkat çekti.
Türkiye örneğine bakıldığında ise bambaşka bir tablo ortaya çıkıyor. Solarbaba Platformu kurucusu Ateş Uğurel, Türkiye’de “ulusal enerji stratejisi” yokluğunda sürekli değişen yönetmelikler ve uzun bürokratik süreçleri “büyük caydırıcılar” şeklinde tanımlarken, Alman modelinde olduğu gibi bireysel ölçekte şebekeye elektrik satmanın mümkün olmadığını, devlet desteği almadan Güneş Enerjisi Santrali kurmanın ise yasak olduğunun altını çizdi. Uğurel, Türkiye’de güneş enerjisine büyük bir talep olduğunu fakat sürecin bürokraside tıkandığını, mevcut politikalara bakıldığında çıkan sonucun “Hükümetin güneşi değil, kömürü ve nükleeri” sevdiği olduğunu belirtti. Türkiye’nin güneşe ilgisizliğine karşın, Uğurel’in paylaştığı rakamlara göre, güneş enerjili elektrik üretimi ucuzlamaya devam ederek on yıl içerisinde açık ara farkla en ucuz “yenilenebilir” haline gelecek. Üstelik, yarattığı istihdam açısından karşılaştırıldığında doğalgazda megavat (MW) başına 5, kömürde 7 kişiye istihdam yaratılırken, güneş enerjili elektrik üretiminde MW başına 20 kişiye istihdam yaratılıyor.