Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Yerel, Bölgesel ve Özel Çevre Sorunları Toplantısı, Amasya Eczacı Odası Toplantı Salonunda, Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED), Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Ankara, Amasya Eğitim-Sen, İstanbul EUROSOLAR Türkiye, Çorum Eğitim-Sen, Çorum Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, ÇYDD Şişli, ÇYDD Amasya, Zonguldak CHP İl Kadın Kolları, Sinop NKP ve Çevre Platformu, Sinop Çevre Platformu, _Ordu_ Doğal Çevreyi Koruma Derneği (_ORÇEV_), Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği (NİÇEK), Yeşil Gerze Çevre Platformu (YEGEP), İskenderun Çevre Koruma Derneği (İÇKD) temsilcilerinin katılımıyla toplandı.
Toplantının, kamuoyuna açıklanan sonuç bildirisi şöyle:
"Merkez kapitalist ülkelerde terk edilmiş kirli teknolojilerin ülkemize aktarılması ve kullanıma sunulmasını önlemeli ve bu konuda ısrarlı olmalıyız. Gezi Parkı sürecinin ortak noktası da çevre konularıdır. Bütün sorunların özü, yurttaşa yanlış bilgi verilmesi, kentte ve ülkede alınan kararlara halkın katılımının engellenmesi ve mahkeme kararlarının uygulanmamasıdır. Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından gündeme getirilen ve AB ülkelerinin taraf olması zorunlu olan Aarhus sözleşmesinde, bütün çevre ile ilgili yatırımlar için doğru bilgiye erişim, halkın katılımı ve adalete erişim esas alınmıştır. Halkın katılımı, yurttaş istemediğinde ilgili yatırımın iptal edilmesi anlamına gelir. Güneş ve rüzgâr santralları gibi çevre dostu yatırımlarda da Aarhus sözleşmesi esas alınmalıdır. Türkiye Aarhus Sözleşmesine derhal taraf olmalı, tüm yeni ve eski enerji yatırımları bu sözleşme kapsamında yeniden değerlendirilmelidir.
Enerjide çözüm; öncelikle enerjinin etkin ve verimli kullanımıdır. Ulaşım, konut ve sanayide hizmet ve ürün başına en az enerji kullanılmalı; ülkemizde de ABD ve Almanya gibi yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımını hedeflemelidir. Almanya yüzde 100 yenilenebilir enerjiye 2050 yılında geçebilecekse, Türkiye sahip olduğu en az 2-3 kat daha fazla güneş ve rüzgar potansiyeli ile 2020 yılında yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçebilir. Bunu sağlamak için çözümden yana ve halkın katılımını öngören çalışmalar yapılmalıdır.
Amasya'da mermer ocakları doğaya, hayvan ve bitki örtüsüne zarar veren teknolojilerle işletilmektedir. Bu ocakların çağdaş teknolojiler kullanılarak, çevreye zarar vermeden işletilmesi gerekmektedir. Önlem alınmaz ise sorun giderek büyüyecektir.
Yeşilırmak çeşitli atıklarla sürekli olarak kirletilmekte, balık nesli giderek yok olmaktadır. Yüzlerce dernekten oluşan bir federasyon niteliğindeki Amasya Dernekler Platformu (ADEF), Amasya genelinde çevre sorunlarına duyarlılığın yükseltilmesi için çaba harcamalı; istenirse Türkiye Çevre Platformu'na bir bileşen olarak katılmalı veya çevre mücadelesine daha çok katkıda bulunmalıdır.
Toplantımıza damgasını vuran olay; Gerze direnişiyle ilgili olumlu haberler olmuştur. Anadolu Grubu'nun Sinop'un Gerze ilçesine kurmak istediği kömürlü termik santral projesinin ÇED raporunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından şirkete iade edilmesi; Gerze'de bir bayram havasına, toplantımızda da morallerin yükselmesine neden olmuştur.
Nükleer santrallerin yapılması bir yana, kapatılması için de her 1000 MW kapasiteli santral için 10 milyar dolar gibi büyük paralar gerekmektedir. Atıkların binlerce yıl depolanması da önemli bir sorundur. Nükleer atıklar, 'nükleer enerjinin barışçı kullanımı' adı altında, nükleer santralin yapılması planlanan ülkelere gönderilmek istenmektedir. Akkuyu ve Sinop'ta planlanan nükleer santraller için de gerçekte amaçlanan budur. Küresel nükleer enerji ortaklığı kapsamında ülkemiz ile Fransa ve Amerika arasında 'nükleer enerjinin barışçı kullanımı' konulu ikili anlaşmalar yapılmıştır. Bülent Ecevit tarafından TBMM gündemine getirilmeyen bu ikili anlaşmalar, Bakanlar Kurulu'nda 1999'da görüşülmüş ve 2004 yılında Abdullah Gül'ün Başbakanlığı sırasında TBMM'ne indirilmiştir. Buna dayanılarak Fransa ile nükleer anlaşmalar yapılmaya çalışılmaktadır. Bunu kabul edemeyiz. Nükleer santrallar çöp teknolojilerdir ve artık terk edilmektedir.
İskenderun Körfezi ve yakınlarına kurulması planlanan Termik Santrallarla ilgili olarak gönüllü avukatımız İsmail Hakkı Atal tarafından açılan davaya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun vermiş olduğu “ÇED kararlarının verilmesi aşamasında aynı şehir ve coğrafi bölgede kurulan ya da kurulacak olan yer ve konumu, yakıt türleri, daha önce verilen ÇED kararları ve raporları dikkate alınarak değerlendirilir” şeklindeki karar, yıllardır bekletilen 'Stratejik ÇED Yönetmeliği' yerine geçecek emsal bir karar niteliğindedir.
T.C. Anayasası'nın 169. Maddesinde; "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. (…) Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz" denilmektedir. Ancak 3. Köprü Projesi ile iktidar asli görevlerinden biri olan ormanların korunması yerine, bu konuyu bir siyasi propaganda malzemesi haline getirerek, kuzey ormanlarının yok edilmesinin önünü açmakta ve suç işlemektedir. Üstelik doğal tahribatın üstünü örtmek için bu projede Çevre Etki Değerlendirme zorunluluğu Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde ortadan kaldırılmıştır. Ancak kredi sağlayacak uluslararası finans çevreleri istedi diye yeniden ÇED raporu hazırlamaya başlamışlardır. Meslek ve çevre örgütlerinin taleplerini, Danıştay'ın aksi yöndeki kararını hiçe sayan iktidarın bu girişiminin de gerçekçi olmayacağı açıktır".