Türkiye Büyümeyi Tekrar Dengelemeli



Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne (OECD) göre Türkiye, enflasyon, döviz kurları ve kredi hacmini sürdürülebilir seviyelerde tutacak para politikaları ve mali politikalar ile büyümeyi tekrar dengelemeli. OECD raporunda, Türkiye'nin 2014 büyüme beklentisi ise yüzde 2,8'den 3,3'e yükseltilirken; 2015 yılı büyüme beklentisi değiştirilmeyerek yüzde 4'te bırakıldı.

Türkiye’nin kısa vadeli makroekonomik görünümünde küresel toparlanmanın da etkisiyle iyileşme kaydedildi. Büyüme oranlarının gelecek 2 yıl içinde hızlanacağına işaret edilen raporda, uzun vadede yakalanacak ilerlemenin, yetkili makamların enflasyonla mücadelede ve kamu finansmanının itibarının korunmasındaki başarılarına ve verimliliği arttıracak ve ekonomide rekabeti destekleyecek yapısal reformlardaki gelişmelere bağlı olacağı vurgulandı.

Türkiye için büyümenin yukarı yönlü revize edildiği OECD raporunda, enflasyon, işsizlik, cari açığın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranı gibi makroekonomik göstergelere ilişkin de öngörülerde bulunuldu.

Raporda, Türkiye için 2014 ve 2015 yılı enflasyon beklentilerinde değişikliğe gidilmedi. Bu yıla ilişkin enflasyonun yüzde 8 olmasının beklendiği raporda, söz konusu verinin gelecek yıl yüzde 6,5 olacağı tahmin ediliyor.

Raporda, işsizlik oranı beklentileri, bu yıl için yüzde 9,8 ve gelecek yıl için yüzde 9,6 seviyelerinde korundu. Ayrıca, cari açığın GSYH'a oranı tahmini bu yıl için yüzde 6,6'dan yüzde 6,4'e, gelecek yıl için de yüzde 6,9'dan yüzde 6,6'ya düşürüldü.

OECD söz konusu Raporda, Türkiye'de çekirdek enflasyonun 2014 yılında yüzde 8,1 ve 2015 yılında yüzde 5,9 olacağı öngörüsünde bulundu.

Rapora göre, düzenleyici yapının tüm hatlarıyla iyileştirilmesi, iş dünyasının güçlü ve kapsayıcı büyümenin motoru olmaya devam etmesi için hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekilirken, sanayi yapılarında bu sayede sağlanacak güçlenmenin rekabet gücü, ihracat, istihdam, gelirler ve tasarrufu kuvvetlendirmek için destekleyici olacağı görüşü paylaşıldı.

Rapor, Türkiye’nin ürün ve iş gücü piyasalarındaki düzenlemeleri daha büyüme dostu kılmasını ve düzenleyici yükümlülükleri işletmelerin ölçek ve büyüklükleriyle orantılı olmaktan çıkarmasını tavsiye ederken, küçük firmaların düzenleyici yükümlülüklerden kaçındıklarının da altını çiziyor. Büyük kurumsallaşmış firmalar ise ölçek ekonomileri sayesinde daha verimli olmayı başarmalarına rağmen, başta vergi ve sosyal güvenlik olmak üzere daha ağır mevzuat ve yasal yükümlülükler ile karşı karşıya kaldıklarına vurgu yapan rapor, iş dünyasında ortaya çıkan bu ayırımın, ortalama verimliliği düşürdüğü gibi usule uygun çalışan ve çalışmayan kurumların çalışanları arasında önemli sosyal farklılıkları da ortaya çıkardığını bildiriyor.

Rapordan öneriler

Raporda, düzenleyici ve vergi alanındaki reformlar, ölçek ve büyüklükleri ne olursa olsun tüm firmalar için OECD standartlarına yaklaştırılmasının hedeflenmesi gerektiği görüşü paylaşılıyor. Düzenlemelerin yaptırım derecesinin de daha öngörülebilir olması gerektiğinin altını çizen rapor, bu sayede çalışma çağındaki nüfusun daha büyük bir kısmının daha verimli işletmelerde istihdam edilmesiyle Türk ekonomisinin verimliliğinin, gelirinin ve rekabet gücünün artabileceğini ortaya koyuyor.

Rapora göre, iş gücü piyasasının katı kuralları iş dünyasında büyümeye engel teşkil ediyor. Geçici çalışma, istihdam büroları aracılığı ile iş bulma, evden ve uzaktan çalışma gibi farklı çalışma şekilleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasıyla, kayıtlı firmalara destek sağlayacağı gibi çalışma çağındaki nüfusun çoğunluğunu oluşturan az kalifiye çalışanların bu firmalarda iş bulmasını kolaylaşabilir. Bu tür reformların aynı zamanda kadınların kayıtlı firmalarda daha kaliteli iş bulmalarını da kolaylaştırarak iş gücüne katılımlarını teşvik edebileceği bildiriliyor.

İncelemede, yatırımcıların ve işletmelerin kurala dayalı bir iş ortamına güvenlerini artırmak için, Türkiye'de mevzuatı çıkmış fakat henüz operasyonel hale gelmemiş olan 'devlet yardımlarını takip' sistemi de uygulamaya geçirilmesinin önemine vurgu yapılıyor. KOBİ'lere ve yapısal değişimlerden etkilenen çalışanlara verilen destek programlarının değerlendirilmesi sonucunda, en başarılı programların seçilmesinin gerektiği de öne çıkartılıyor.