Berkeley Üniversitesi’nin 1800’lerden günümüze kadar küresel sıcaklık verilerini bir araya getirdiği küresel ısınma haritası Türkiye’de son dönemde hızlanan ısınmayı gözler önüne seriyor. Birgün Gazetesi'nden Onur Erem'in haberine göre, dünya çapında binlerce, Türkiye’de ise onlarca iklim ölçüm merkezinden alınan verilerle yaratılan haritada Türkiye’nin 1990’dan itibaren hızlı bir şekilde ısındığı görülüyor. Üniversiteye göre 1990’dan günümüze kadarki ısınma hızı değişmeden devam ederse Türkiye yüz yıl içinde 6-7 derece ısınacak.
Dünyanın iki katı
İstanbul bölgesi için 6.3, Alanya için 6.4, Konya için 6.9, Doğu Karadeniz için 6.2, Diyarbakır ve çevresi için de 6.4 derecelik bir ısınma öngörülüyor. Ülke ortalaması olarak da yüz yılda 6.2 derecelik bir ısınma tahmini yer alıyor. Türkiye’nin ısınma hızı dünyanın geri kalanıyla kıyaslandığında daha dikkat çekici hale geliyor. Asya kıtasının 1990 sonrası ısınma hızı yüz yılda 3.1, kuzey yarıkürenin 3.5, dünya genelindeki karaların ise ortalama 2.8 derece iken Türkiye ortalamasının 6.2 olması önemli bir farka işaret ediyor.
Bu tabloyu değerlendiren ÖDP MYK Üyesi Aslı Aydın, Türkiye’nin 1990’dan bugüne kadar sera gazı salımını yüzde yüzün üzerinde artırdığını hatırlatıyor. “Türkiye AKP eliyle doğayı talan eden ve karbondioksit salımını hızla ve kontrolsüzce artıracak sonuçlar üreten bir ekonomik büyümeye itiliyor” diyen Aydın HES’ler ve enerji sarfiyatını katbekat artıracak gökdelenleri, AVM’leri yaşam alanlarımıza taşıyan kentsel dönüşüm talanı gibi yık-yap projeler arttıkça yaşamın zorlaştığını söylüyor.
‘Kar herşeyin önünde’
Kâr yerinel insanı ve doğayı temel alan ve bunu kâr güdüsünün önüne koyan bir yaklaşımın bugün beklenildiği ölçüde hiçbir kapitalist ülkede mevcut olmadığını vurgulayan Aydın, Uluslararası Çalışma Örgütü ve OECD projeksiyonlarına göre küresel ısınmanın ekonomideki üretkenliği azaltacağını da hatırlatıyor: “Türkiye’ye bakıyorsunuz, tek bir ağaca bile yer bırakmayacak bir hoyratlıkta yeşil alanların yıkımı ve hunharca betonlaşma eğilimi giderek artıyor. Tek bir yeşil kareye bile AKP’nin tahammülü olmadığını, orayı da bir kar alanı olarak gördüğünü izliyoruz. Derelerden, içtiğimiz suya, aldığımız nefese kadar insanca yaşama dair her şey bu yıkım sürecinde yok ediliyor. Bunun üzerine bir de nükleer santral kuracaklarını ‘müjdeli’ haberle açıklıyorlar.” Aslı Aydın bu duruma karşı yapılması gerekenin direnmek olduğunu söylüyor: “Ne Validebağ’ı sadece Üsküdar halkının, ne de Fatsa’nın 100 dönümlük yeşil alanını sadece Karadeniz halkının meselesi olarak görebiliriz. Yapılan bu araştırmada çıkan sonuç da tek bir ağaca vurulan darbeye bile artık izin vermemek için birlikte bir mücadeleyi büyütmenin ihtiyacını ortaya koyuyor.”
‘Küresel etki daha büyük’
İklimbilimci Prof. Nüzhet Dalfes ise yalnızca sıcaklık artışına bakmanın yeterli olmadığını, yağışlardaki değişmeler gibi birçok etkeni bir araya getirip yapılan modellemelerin daha doğru sonuç vereceğini söylüyor: “Türkiye yeryüzünde küçük bir nokta. Burada küresel olarak yaşanan iklim değişikliğinin sonuçlarını hissediyoruz. Bunun üzerine bir de yerel olarak insan kaynaklı etkiler yaşanıyor. Örneğin bir ormanın kesilmesi, bir baraj inşa edilmesi gibi faaliyetler çevrelerini etkileyebiliyor. Ancak esas mevzu küresel ölçekte atmosferin bileşenlerinin değişmesi sonucu yaşanan iklim değişikliği.”