TTGV 25 Milyon Dolarlık Fon için Proje Arıyor



Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Mete Çakmakcı, 1991 yılında Türkiye ile Dünya Bankası arasında imzalanan uluslararası anlaşma gereğince teknoloji geliştirme ve yenilik faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla kurulan ilk ve tek kamu-özel sektör ortaklığı olan TTGV'nin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Vakfın bu yıl kuruluşunun 20. yılını kutlamasına ve çok ciddi faaliyetlerde bulunmasına rağmen tanınmadığını, sistem içinde ufak oyunculardan birisi olarak algılandığını belirten Çakmakcı, ''Ama rakamlar biraz bunun aksi bir görünüm sergiliyor. Bugüne kadar 1000'e yakın özel sektör projesine yaklaşık 350 milyon dolar fon verdik'' dedi.
Çakmakcı, uluslararası düzeyde oldukça iyi tanındıklarını, AB, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Yatırım Fonu ve BM ile sürekli temasta bulunduklarını ifade etti.
    
Mete Çakmakcı, 2008 yılından bu yana küresel düzeyde çalkantılı bir dönemden geçildiğini, değişik başarılı uygulamalar ve yapısal reformlar sayesinde bugüne kadar Türkiye'nin krizden direkt etkilenmediğini belirterek, gelişmiş ülkelerde kriz ortamında bile teknoloji geliştirme gündemlerinin tanımlandığını, 5, 10 ve 20 sene vadeli çalışmaların devam ettiğini anlattı. Ekonomik krizin ''kamunun kaynaklarının eskisi kadar ucuz ve kolay bulunur olmayacağı'' gibi bir sonuç yarattığını dile getiren Çakmakcı, ''AB ülkelerinde kamu fonlarının özel sermayenin harekete geçirilmesi için tetikleyici olarak nasıl kullanabileceği konusu gündemde. Onları çok yakından izliyor ve görüşlerimizle katkı da sağlıyoruz'' dedi.
    
Kore'nin 1997'de, Finlandiya'nın 1990'larda teknoloji geliştirme ve yeniliğe yatırım yaparak ciddi bir atılım yaptığını, İsveç ve İrlanda'da da aynı durumun söz konusu olduğunu anlatan Çakmakcı, bundan sonraki dönemde önümüzdeki tehditleri bir anlamda fırsat olarak görüp, Türkiye'nin yenilenmesi ve yenilikçilik yeteneğinin güncellenmesi anlamında ciddi fırsatlar içerdiğini düşündüklerini, bu fırsatların yerine getirilmesinde vakıf olarak üzerlerine düşen görevleri yerine getirmek istediklerini anlattı.
    
''500 milyar dolar ihracat için benzersiz bir fonksiyon üstleniyoruz''
    
Türkiye'nin 2023 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içine girme, 500 milyar dolar ihracat ve 1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine ulaşma hedefi bulunduğunu anımsatan Çakmakcı, vakfın bu süreçte de özel sektöre verdiği destekle benzersiz bir fonksiyon üstlendiğini anlattı. Çakmakcı, 500 milyar dolar ihracat hedefinin iddialı ve zor ama Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bir hedef olduğunu ifade ederek, hem küresel kriz, hem Türkiye ile aynı ürün segmentinde rekabet eden ülkelerin çoğalması hem de Türkiye'nin ürünlerini satabileceği pazarlardaki olası daralmaların yeni ve yaratıcı tedbir ve modeller oluşturulmasını gerektirdiğini vurguladı.
    
Mete Çakmakcı, 2010 yılında, bugüne kadar destekledikleri bine yakın proje içinde biraz daha oransal olarak az temsil edilen ama ileriye dönük olarak ciddi potansiyeller içerdiğini düşündükleri özel alanlara yönelik ''tercihli destek programı'' başlattıklarını anlatarak, şöyle konuştu:
    
''Sağlık biomedikal uygulamaları', 'tarımsal atıklardan organik ürünler geliştirilmesi', 'iklim değişikliğine uyum teknolojileri', 'gıda teknolojileri', 'yenilenebilir enerji', 'ileri malzeme' desteklediğimiz ve öncelik verdiğimiz konular. Her sene 3 yeni konuyu kapsama ilave ediyoruz. Türkiye'de konunun uzmanı olan kişi ve firmaların katıldığı panellerle Türkiye'deki mevcut kapasite nedir, fırsat nedir, fırsatlar için ne tür tedbirler alınmalı yönünde bir iş modeli şeklinde rapor yayınlayıp, firmalarla paylaşıp, onların fırsatı değerlendirmelerini ve projelerini bekliyoruz.''
    
Çakmakcı, vakfın, sadece teknolojinin geliştirilmesine, prototip üretimine değil, pazarda ilk ürün satılana kadar destek verdiğini, önümüzdeki dönemde sanayide ihtiyaç duyulan yüksek katma değerli dönüşüm sürecinde tetikleyici rol üstleneceğini düşündüklerini anlattı.
    


''Vakıf, kamu ile özel sektör arasında bir köprü''
    
TTGV'nin Ar-Ge projesi geliştirenlere 3 milyon dolara kadar fon verdiğini, pazarlama faaliyetlerinin yüzde 20'sini de desteklediğini belirten Çakmakcı, vakfın proje geliştirenlere insan kaynağı da sağladığını kaydetti.
Çakmakcı, ''Bir anlamda, 'Başvuru belgenizi getirin, onu değerlendirelim ve şartları taşıyorsanız destekleyelim' değil, 'fırsatı birlikte tespit edelim, fırsat üzerinden geliştirilen projeleri destekleyelim ve ortak olalım' diye bir vizyonu yerleştirmeye çalışıyoruz'' dedi. Firmanın proje sonunda, bir senelik geri ödemesiz dönemin ardından aldığı fonu 3 sene içinde faizsiz ödediğini bildiren Çakmakcı, özel sektörün bu kaynağın farkında olmadığını söyledi.
    
Çakmakcı, 2008 yılında bir çok firmanın bankaların kredilerini geri çağırması nedeniyle zor dönemler yaşadığını, vakfın böyle bir şey yapmadığını ifade ederek, ''Biz finans kurumu değiliz, bir misyonu yerine getirmeye çalışan bir kuruluşuz. Biz her zaman ülkedeki finansal şartlara göre zorlanan firmalara iyi niyetli olduklarını düşündüğümüz sürece esneklik gösteriyoruz. Amacımız ortak basiretiyle onların başarısını sağlamak. TTGV, kamu ile özel sektör arasında bir köprü görevi görüyor'' dedi.
    
TTGV Genel Sekreteri Mete Çubukcu, vakfın farkındalığının arttıkça proje sayısının da arttığını ifade ederek, şöyle konuştu:
    
''Yaptığımız işin doğru olduğunu bir şekilde gösterirsek talebin de artacağını ve kamu desteğinin de gelişeceğini düşünüyoruz. Bugüne kadar bütçe sıkıntımız olmadı. Umarım bundan sonra bütçe sıkıntısı olur. Bu iyi bir işaret. Bugüne kadar destekleyecek proje kadar da kaynak bulduk. Kaynağın proje talebinden az olması Türkiye'deki teknoloji geliştirme ve yenilik kapasitesinde iyi bir noktaya geldiğimizi gösterir. Bir kaç sene içinde o noktaya geleceğimizi düşünüyorum. 2011 yılında kullanmak üzere 35 milyon dolar bütçemiz var. Bugüne kadar 5 projeye 4 milyon dolar, devam eden 15 projeye de 6 milyon dolar kaynak aktardık. Şu anda elimizde, gelebilecek projeler için kullanmak üzere 25 milyon dolar bir paramız var.''

Büyük firmaların sosyal sorumluluk projelerine ağırlık verdiklerini, uluslararası büyük firmaların, belli alanlarda kendi isimlerini, markalarının güçlendirmek için yaptıkları teknoloji geliştirme ve yenilik anlamında yürütecekleri projelere de aracılık ettiklerini belirten Çubukçu, ''Bu türde yapılan son proje, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı konsorsiyumunun Ceyhan Havzası için geliştirdiğimiz endüstriyel simbiyosis projesi. Yani firmaların birbirlerinin atıklarını girdi olarak kullanması ve toplamda sıfır ya da minimum atık üretecek şekilde bu ilişkiyi geliştirmeleri. Çevreye zarar veren etkenlerin azaltılması. Dünyada uygulaması çok fazla ama Türkiye'de ilk örnek'' diye konuştu.