Tsunami Vuracak



Son günlerde artan deprem hareketliliği, kaygıları tekrar artırdı. Prof. Şükrü Ersoy, "Yenikapı kazılarından çıkan tarihi bulgular, İstanbul’da meydana gelecek büyük depremin, tsunami yaratacağını gösteriyor. Marmara’da 40’ın üzerinde tsunami oldu. Bir afet geçmişte yaşanmışsa gelecekte da yaşanacak demektir" diyor.

"İstanbul’da büyük deprem olacak mı?" sorusuyla paralel giden ikinci kaygı, deprem sonrası oluşan deniz dalgalarının, kıyıları vurup vurmayacağı... Jeoloji profesörü Şükrü Ersoy’a göre, Yenikapı kazılarından çıkan tarihi bulgular, İstanbul’da meydana gelecek büyük depremin, tsunami yaratacağını gösteriyor. Üstelik İstanbul’daki kıyı şeritlerinin dar olması nedeniyle, tsunami dalgaları, bu koridorda yer alan araç trafiği ve yapılara ciddi zararlar verebilecek.

Prof. Ersoy, "1 metrelik dalga yüksekliği, sahildeki tüm arabaların sürüklenmesine ve insanların sular altında kalmasına neden olabilir" diyor.

Çukurlar tetikler

Marmara Denizi’ndeki üç büyük çukurun da tsunamiyi tetikleyeceğini savunan Ersoy, iddiasını şöyle açıklıyor: "Tsunaminin depremle oluşması için deniz tabanında düşey bir hareketin olması gerekiyor. Yanal yönde hareketli faylarda deprem oluşurken, tsunami oluşmayabilir. Marmara Denizi’nde düşey hareket oluşturabilecek faylar da bulunuyor. Normal şartlar altında tsunaminin oluşabilmesi için, depremin en az 7 büyüklüğünde olması gerekir. Marmara Denizi’nin tabanında 1000 metreyi aşan 3 çukur var. Bu çukurların dik yamaçlarında, karadan taşınmış, pekişmemiş yumuşak çamurlar bulunmakta. 6 büyüklüğünde bir depremde tsunami oluşmaz ama, denizaltı heyelanları meydana gelebilir. Denizaltı heyelanları nedeniyle çukurların yamacında hareketsiz duran çamurların dibe doğru ani hareketi sırasında, tabandaki değişim nedeniyle tsunami meydana gelebilir."

40 tsunami

Prof. Ersoy, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Marmara kıyılarında yapılan kazı çalışmalarında, önceki tsunamilerin izlerini gösteren çökellere rastlandı. Marmara kıyılarında meydana gelen yıkıcı tsunami sayısı 40’ın üzerinde. Dalgaların 2000-3000 metre içeriye girdiği ve yüksekliğinin de 6 metreyi aştığı vakalar var. Bu dalgalar zaman zaman da Boğaz’a girerek, Eyüp, Üsküdar gibi ilçeler yanında önemli vadileri de etkilemiş. Marmara kıyılarında en fazla etkilenen alanlar Kapıdağ Yarımadası, İzmit Körfezi, İstanbul, Trakya kıyıları Mudanya ve Marmara Adası."

İstanbul etkilenir

Prof. Ersoy’a göre, topoğrafyasının düz olmaması ve kıyıların dar olması, tsunamiye karşı olumsuzluk yaratıyor. Ortalama 150-200 metre genişliğindeki kıyılarda, küçük dalgalar bile ölümcül zarar verebilir. 1 metrelik dalga yüksekliği, sahildeki tüm arabaların sürüklenmesine ve insanların sular altında kalmasına neden olabilir. Kıyıdaki tüm tekne ve gemilerde de hasar görür. Bu durumun 17 Ağustos 1999’da Gölcük’te ve 1894 depremiyle de İstanbul’da yaşandığını hatırlatan Ersoy, şöyle devam ediyor: "1894’te Avcılar ile Kartal arasında deniz önce 50 metre çekilmiş, ardından dönen deniz dalgaları, kıyıdaki tüm Osmanlı donanmasını yok etmiştir. Yenikapı’da yapılan metro kazılarında, antik dönemde liman olan bölgede toprak altında tsunamiden hasar gören ve batan onlarca tekneye rastlandı. Bir afet geçmişte yaşanmışsa gelecekte da yaşanacak demektir."

Okullar bekliyor

İstanbul’daki okulların depreme karşı dayanıklılığı için çalışmaların yetersiz kaldığını belirten Ersoy, şu eleştirilerde bulundu: "İstanbul’da 2010 yılına kadar güçlendirilmesi planlanan okul sayısı 505. Kamu binalarının güçlendirmesinde ve yeniden yapımında dış destekli en büyük pay 144 milyon dolarla okullara ayırıldı. Dayanıklılık konusunda İstanbul’da 1783 okul gözden geçirildi, ancak, bunların 598’inin güçlendirme ve yeniden yapılmasına karar verildi. Geriye kalan okulların hızla ele alınması için başka desteklere gereksinim var. Dış destekli güçlendirmeyle yapılacaklar yeterli değil. Ülkemizdeki iç dinamikler harekete geçirilmelidir. Aksi takdirde her birinde yüzlerle, hatta binlerle ifade edilebilecek okul çocuğunun bulunduğu binalarda, doğa olaylarının afete dönüşmesi kaçınılmaz olur."

Prof. Ersoy, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin eğitim faaliyetleri, Milliyet gazetesinin "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası ve Hürriyet gazetesinin "Okullar Yıkılmasın" gibi sivil toplum desteklerinin çoğalması gerektiğini de vurguladı.

Mücadele, yabancının vicdanına bırakıldı

Prof. Şükrü Ersoy’un önemli bir eleştirisi de hükümetin hazırladığı 9. Kalkınma Planı (2007-2013 yılları) içinde, afete karşı hazırlıklar ve mücadele sürecinin yer almaması. "Türkiye’de afetin adı yok" yorumunu yapan Ersoy, bugünkü tabloyu şöyle özetledi: "Afetlerle mücadele, yabancıların desteğine ve vicdanına bırakıldı. Yeniden yapılanma konusunda pek çok organizasyon yapılıyor. Bunların  arkasında ya Dünya Bankası ya da Japonya destekli kuruluşlar var. Uluslararası işbirliğine elbette açık olmalıyız ama, tamamen yabancı kaynaklı ithal bir yapılanmanın gelecek afetlerde ne kadar başarılı olacağı da kuşkulu. 10 senedir, okul, hastane ve bazı kamu binalarıyla altyapı güçlendirmelerini ya da yeniden inşalarını bitirememişsek vaktimizi boşa harcıyoruz demektir.
Okullar, en ivedi sorunlardan biri."