TSE'nin 'Marmara Kalite Günleri' Eğitimi Başladı



Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Marmara Bölge Koordinatörlüğü'nün düzenlediği ve 29 Haziran tarihine kadar devam edecek 'Marmara Kalite Günleri' kapsamındaki eğitim kampanyasının açılışı, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, TSE Başkanı Hulusi Şentürk, TSE Marmara Bölge Koordinatörü ve Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanı Mehmet Hüsrev ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek'in katıldığı törenle yapıldı.
     
Açılışta konuşan İSO Başkanı Küçük, düzenlenen etkinliğin, Türkiye'nin, standardizasyon ve kalite alanında dünyadaki gelişmelere uyum sağlamasına büyük katkı sağlayacağını dile getirdi. Küreselleşmeyle birlikte, giderek ağırlaşan rekabet şartlarının, standartlara uygun üretimi her zamankinden daha da önemli hale getirdiğine dikkati çeken Küçük, ''Standartlara uyum, küresel çapta sürdürülebilir rekabet gücü açısından büyük önem taşımaktadır. TSE, Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik süreci ve Gümrük Birliği'nden kaynaklanan yükümlülüklerimiz nedeniyle, ulusal standartlarımızın hazırlanmasında AB normlarını referans almış ve bu normların önemli bir bölümünü uyumlaştırmış bulunmaktadır'' diye konuştu.
     
Küçük, Gümrük Birliği'nin getirdiği, teknik mevzuat uyumunun, AB tarafından yayımlanan direktifler ile belirlendiğini, direktiflerinde standartlarla desteklendiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
     
''Bu çerçevede, standartların önemi bir kat daha artmaktadır. Bu anlamda, ülkemiz adına olumlu bir gelişme, TSE'nin, 1 ocak 2012 tarihi itibariyle AB standardizasyon kuruluşları, CEN VE CENELEC'e tam üye olmasıdır. Böylece ülkemiz, Avrupa standartlarının yapımı aşamasında daha fazla söz sahibi olma imkanına kavuşmuştur. CEN VE CENELEC'e tam üyelik hakkı uzun yıllar süren zahmetli bir sürecin sonucunda elde edilmiştir. TSE'yi bu başarıdan dolayı kutluyor ve teşekkür ediyoruz.''
     
Uluslararası ticaretin bugün geldiği noktada, üretimin standartlara uygun olarak yapılmasının yeterli olmadığının, uygunluğunun uluslararası kabul görmüş akredite kuruluşlar tarafından belgelendirilmesi gerektiğinin altını çizen Küçük, şunları aktardı:

''1996'da kurulan, Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK), 2002 yılında, Avrupa Akreditasyon Birliği'ne tam üye, 2008'de ise, Avrupa Akreditasyon Birliği çatısı altındaki bütün karşılıklı tanıma anlaşmalarına taraf olmuştur. Bu gelişmeler, TÜRKAK'ın verdiği akreditasyon belgelerinin Avrupa Akreditasyon Birliği'ne üye ülkelerce tanınması anlamına gelmektedir. TÜRKAK'ın faaliyetleri sonucunda halihazırda 14 ayrı AB mevzuatı kapsamında faaliyet gösteren 23 onaylanmış kuruluşumuz ve 600'ü aşkın akredite uygunluk değerlendirme kuruluşumuz bulunmaktadır. Ülkemizin güçlü uygunluk değerlendirme kuruluşlarına sahip olması, uluslararası rekabet gücümüzün artmasına büyük katkı sağlayacaktır. Başta TSE olmak üzere, değerlendirme kuruluşlarımız, sanayicimizin, söz konusu hizmetlerin yurt dışından alınması durumunda, katlanmak zorunda kaldığı maliyetleri azalttıkları gibi,dışarıya döviz transferinin önüne geçmeleri itibarıyla ekonomimize de katkı sağlamaktadırlar.''

Tanıl Küçük, gümrük denetimlerine ilişkin yaptığı açıklamada da, ''Bilindiği üzere, özellikle Uzakdoğu'dan ithal edilen güvensiz ve kalitesiz ürünlerin oluşturduğu haksız rekabet, hem sanayicilerimiz hem tüketicilerimiz ve hem de ülke ekonomimiz açısından önemli bir sorundur. Uzun yıllardır ithalat denetimlerinde görev alan TSE, güvensiz ve kalitesiz ürünlerin yarattığı haksız rekabetin önünde bir filtre görevi üstlenmektedir. Gümrük denetimi elbette tartışılmaz bir zorunluluktur. Ancak bu önemli görev yerine getirilirken, zaman zaman süreçler uzayabilmektedir. Özellikle, yatırım malları ve girdi olarak kullanılan ürünlerin, uygunluk değerlendirme işlemleri nedeniyle, gümrük sahalarında uzun süre beklemesi, sıkıntı yaratmakta, süreçlerdeki uzama, yatırım ve üretim planlarının aksamasına ve maliyet artışlarına yol açabilmektedir. Böyle aksaklıkların önüne geçilebilmesi için bizim önerimiz, gümrüklerde AB'de olduğu gibi, sadece riskli ürünlerin denetlenmesi yoluna gidilmesidir. Sanayimiz için büyük bir sorun olan, güvensiz ve kalitesiz ürün ithalatının kontrolünde ise önerimiz, piyasa gözetim ve denetimine daha fazla ağırlık verilmesidir. Piyasa gözetim ve denetiminin sistematik bir temele oturtularak, etkin şekilde işler hale gelmesi bu önemli sorunun çözümü açısından son derece önemlidir'' değerlendirmesini yaptı.
    
''Yurt dışı açılım atağı kapsamında, bu yıl yurt dışında 12 ofis açtık''
    
TSE Başkanı Hulusi Şentürk de uluslararası ticarette standartlara uymanın yeterli olmadığına işaret ederek, standartlara uygunluğun akredite olmuş tarafsız kuruluşlar tarafından belgelenmesinin şart olduğunu kaydetti.
 Şentürk şöyle devam etti:
     
''Bu da yeterli değildir. Belgelendirilmiş malların, yine uluslararası akredite gözetim kuruluşlarının gözetiminde ülkeler arasında seyrüseferini tamamlaması gerekmektedir. Dolayısıyla, bizim literatürümüzde adına 'uygunluk değerlendirme' dediğimiz bu faaliyetler, belgelendirme, belgelendirme için gerekli olan laboratuvar hizmetleri ve bu ürünlerin uluslararası pazarda dolaşımı için gerekli hizmetlerden oluşan büyük bir pazardır. Bu pazarın net büyüklüğü hakkında net bilgiler olmasa da, tahmini yıllık 100 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğünden bahsedebiliyoruz. Bu pazardaki farklı ülkelerde bulunan şirketlerin cirosuna bakıldığında, devasa bir küresel pazar var. Böyle bir pazar doğdu, ama ne yazık ki bu pazarı ülkemiz çok geç fark etti.''

Türkiye'deki uygunluk değerlendirme pazarının büyüklüğünün milyar doları aşmakta olduğunu ifade eden Şentürk, bunun bilen insan sayısının da bir elin parmaklarını geçmeyeceğini söyledi.
 Avrupa'daki kuruluşların TSE'nin gücünden rahatsız olduğunu ve bölünmesini istediğini aktaran TSE Başkanı, şöyle devam etti:
     
''Neymiş, çok büyükmüşüz, pazarda haksız rekabete yol açıyormuşuz. Bizim geçen seneki faaliyet gelirimiz 100 milyon avroyu bulmuyor. Türkiye'deki pazar büyüklüğünün yüzde 11-12'sini ancak karşılıyoruz. Değerlendirme yapan 600'ü aşkın kuruluşun çoğunluğu küçük laboratuvarlarla. Onları da içine katarsak haydi yüzde 25 olsun az önceki oran... Diğer yüzde 75 nerede- Her sene bizim yüzlerce milyon avromuz, uygunluk değerlendirme alanında faaliyet gösteren, tamamı yurt dışı merkezli kuruluşlara transfer oluyor. İşte bunu değiştirmek istiyoruz.''

Gümrük sıkıntılarına da değinen Şentürk, şunları kaydetti:

''Bir batılı ülkenin kuruluşu, bir ülkenin gümrüğünde malı 3 gün tıkansın, büyükelçisi devreye girer, siyasi kriz çıkarır. Benim sanayicimin malı, bir gümrükte 3 ay beklese, bir Allah'ın kulu dönüp 'Ne çekiyorsun-' diye sormaz. Dolayısıyla kaliteli ürün, onu belgelendirmek yetmiyor. Bunun gözetimine de girmek gerek. Aksi takdirde belgeli kaliteli bir malınız vardır, ama alıcıya ulaşamazsınız. TSE olarak biz, bu tabloyu değiştirmek, sanayicimizin, ihracatçımızın küresel pazarlara girişini kolaylaştırmak için yurt dışı açılım atağı başlattık. Ocak ayından bu yana ofis sayımız yurt dışında 12'ye çıktı. Yıl sonuna kadar en az 30 ofise, 2013 sonuna kadar da en az 70 ofise ulaşmaya çalışıyoruz. Bu açılımı TSE olarak özel sektörle yapıyoruz. Bu açılımda iş dünyasından destek bekliyoruz...''

Türkiye'nin 2023 vizyonuna ulaşması, küresel güç olması için, kurumlarının küresel güç olması gerektiğini vurgulayan Şentürk, ''Bir yandan TSE olarak ben küresel güç olacağım, bir yandan ihracatçıların küresel güç olacak, bir yandan özel ve kamu kurumları küresel güç olacak ki, Türkiye küresel güç olsun. Hepimizin bölgesel güç olduğu noktada, Türkiye'nin küresel güç olması, bana öğretilen matematiğe göre mümkün değil.''