Troya’da Taş Ocakları İstilası



Evrensel'den Özer Akdemir'in haberine göre, bilim dünyasının, “Troya sadece antik kent değil, çevresiyle bir tiyatro sahnesidir” dediği günümüzde, Troya’nın çevresi taş ocaklarına tahsis edilmiş durumda. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’le Troya Ovasını ve Skamander Vadisini kuş bakışı gören bir tepedeki taş ocağının önündeyiz. Taş ocağının tonlarca yük taşıyan kamyonları, dar asfalt yolda vızır vızır işliyor. Bölgedeki onlarca taş ocağından birisi burası. Yaklaşık 200 metre genişliğe ulaşan açık ocak bir kuyu gibi metrelerce derine kıvrım kıvrım iniyor. Ocağın tepesinde iş makineleri, kamyonlar, kırıcılar...

Kazdağından beslenen Skamender (Karamenderes) ırmağı binlerce yıldan önce Bayramiç-Ezine arasındaki verimli tarım arazilerini oluşturdu. Daha sonra kuzeye kıvrılan nehir Pınarbaşı Köyü Çanakkale arasındaki alanı doldurarak Troya öyküsünün zeminini hazırladı.

Prof. Dr. Murat Türkeş, Skamender Irmağı ve vadisinin  (Araplar Boğazı) gömük menderesli bir yarma vadi olduğunu belirtirken bölgenin önemini  şu sözlerle dile getiriyor; “Dünyanın birçok yerinde bu oluşumlar tabiatı koruma alanı ya da jeopark olarak korunur. Burada ise taş ocakları istilası var. Binlerce tonluk bu taş ocağı faaliyeti çam ormanlarının, makilerin, zeytinliklerin, arıcılık ve diğer hayvancılık faaliyetlerinin yapıldığı bu yöreyi toz ve toprak altında bırakmakta. Çanakkale’nin Geyikli’ye kadar uzanan en verimli ovasının yanı sıra, bir yandan da Troya’nın arka ülkesi bir yıkım altında”.

SİT alanı taş ocağına gelince durmuş

Troya antik kentinin bölgenin kültürünü, yaşam tarzını etkilediğini ve bunun mutlaka korunması gerektiğini dile getiren Türkeş, “Şu anki yaşam tarzıyla, taş ocakları ve bağlantı yollarıyla bunu korumamız mümkün değil. Oysa burada hiçbir madencilik faaliyetine izin verilmemeli ve var olanlar da rehabilite edilmeli. Buranın korunması hem Troya açısından hem de buradaki yaşam alanı, biyoçeşitlilik açısından önemli” diye konuştu.

Karamenderes nehrinin kıyısındaki taş ocaklarından birisinin yanında konuştuğumuz Çanakkale Çevre Platformundan Reyhan Erdem taş ocağının SİT alanı ile sınır olduğunu söylüyor: “Daha doğrusu SİT taş ocağında bitiyor. Taş ocakları dışarıda bırakılarak SİT belirlenmiş. Troya Milli Parkı’nın bu  alanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi için çaba gösterildi ama şu ana kadar bu vadinin tamamının SİT koruması yok.” Skamender Vadisi/Araplar Boğazında, vadiye çok yakın mesafelerde taş ocaklarının kilometreler boyunca faaliyetlerine devam ettiğini aktaran Erdem, “Skamender Vadisi boyunca birçok taş ocağı aktif çalışırken, bir çok da yeni ruhsat verildi. Sırtlar özellikle mahvolmuş durumda. Burası hem kuş zenginliği, hem de antik yerleşimler açısından çok önemli bir alan” dedi.

Troya'yı Kaz Dağına bağlayan tek geçit

Vadinin hemen yanında iki tane antik kent olduğunu, bunun yanı sıra bilimsel çalışmalarda bölgede 11 tane de antik yerleşimin tespit edildiğini kaydeden Erdem, “Burası Troya’ya 5-6 km.  Bu nehir, Skamender (Karamenderes) nehri somut olmayan kültür mirasıdır. Homeros nehri İlyada’da çok güzel anlatıyor. Bu vadi Troyayı Kaz Dağına bağlayan tek geçit. Troya savaşından sonra Troya’dan kaçanlar buraya sığınmış, buradaki antik kentlerde yaralarını sarmış. Kahramanlarını da buraya gömmüşler.  Hektorun, Aşilin mezarları şu ilerideki tepelerde” diye konuştu.