Trakya Boru Hattı ve Boğazlar

Rusya’ya petrol boru hattı gerekiyor. Ne kadar çok olursa o kadar iyi. Çünkü Rusya Petrol sektörünü hızla geliştirmek istiyor. Çünkü Rusya’da kişi başına gelir henüz 3.000 dolar kadar. Dünya Bankası bu gelirin % 25’inin petrol ve doğalgaz sektöründe yaratıldığını tahmin ediyor. Oysa bu sektör, nüfusun sadece % 1’ini istihdam ediyor. Gelir dağılımı bozuluyor. Rusya’nın ciddi bir kalkınma hamlesine ihtiyacı var. Bu hamlenin kaynağı da, ülkenin altın yumurtlayan tavuğu olan petrol ve doğalgaz.

Ülke dünyadaki en büyük doğalgaz rezervine sahip. Bu alanda dünyanın en büyük ihracatçısı. Doğalgaz üretimi % 90 devlet kontrolünde. Ancak Rusya’nın doğalgaz ihracatında hızlı bir gelişme beklenmiyor. Doğalgaz ihracatı, hem satan hem de alan için uzun vadeli yatırımlar gerektiriyor. Türkiye’de bu süreci yaşadık ve yaşıyoruz.

Oysa petrol sektörü çok daha hareketli. Her an yeni yataklar keşfediliyor ve geliştiriliyor. Taşımacı gözüyle, hacmine göre değeri daha yüksek ve de hızlanan bir yükselme trendinde.

Rusya, S.Arabistan’dan sonra dünyanın en büyük petrol ihracatçısı. Ürettiği 8,2 milyon varil/gün ham petrolün 3,8 milyon varilini (%46) olduğu gibi, 2 milyon varilini ise (%25) arıttıktan sonra dünyaya satıyor.

Ülkenin ham olarak sattığı petrolün yaklaşık üçte ikisi Belarus, Ukrayna, Almanya ve Polonya başta olmak üzere Doğu ve Orta Avrupa ülkelerine gidiyor. Bunun nedeni bu pazarların çekici olması değil, Sovyet döneminden kalma Drujba Boru hattı şebekesinin sağladığı kolaylık.

Ticarette malınızın ne kadar çok alıcısı varsa fiyatınız da o kadar iyi olur. Rusya Drujba Sistemi’nin ulaştığı ülkelere ‘mecburen’ uzun vadeli kontratlar kapsamında petrol sağlıyor. Bu türden kontratlar yükselen talebin yarattığı fiyat fırsatlarını değerlendirmeye olanak tanımıyor. Rusya’nın Drujba Sistemi’ne alternatif boru hatları ve deniz terminallerine en kısa sürede ihtiyacı var.

Bu açıdan, tankerlerle denize açılan yaklaşık 1,2 milyon varil/gün ham petrol Rusya için daha değerli bir kaynak. Çünkü mal yalnız Orta ve Doğu Avrupa’ya değil, tüm dünyada en iyi fiyatı verene satılabiliyor. İtalyan rafinerileri bu malın iyi müşterilerinden. Rusya’nın Karadeniz limanlarından Boğazlar yoluyla yaptığı ihracata son yıllarda bu kadar yüklenmesi de bu yüzden.

***

Oysa Boğazlarda, özellikle de Boğaziçi’nde artan ham petrol trafiği Türkiye’ye riskten başka bir şey getirmiyor. Son 25 yılda tarihin en büyük ve riskli tanker kazalarını yaşayan Boğaziçi nefesini tutmuş, geçen tekneleri izliyor.

Karadeniz ve Marmara girişi açıklarına bakanlar, beklemekte olan gemilerin oluşturduğu öbekleri görebilir. Boğazlardan geçen petrol miktarı 1998’den bu yana iki katından fazla arttı. Ayrıca petrol trafiğinin beş-altı katı kadar tutan petrol dışı taşımacılığın da büyük artış gösterdiğini unutmamak gerekiyor.

Yetmiş yaşına yaklaşan Montreux Antlaşması, Türkiye’nin eline fazla bir imkan da vermiyor. Son yıllarda gece geçiş sınırlaması zar-zor 200 metre ve üstü tekneleri kapsayacak şekilde genişletidi, o kadar. Günler kısalınca uzun kuyruklara sebep olduğundan, bu rejim bile Rusya’dan homurtular yükselmesine neden oluyor.

Alternatifler neler?

***

Türkiye’yi doğrudan içine alan en önemli alternatif, Trakya (Kıyıköy-İbrikbaba) petrol boru hattı projesi. 200 km.’lik bu hat kısa ve ucuz. Vladimir Putin’in 5 Eylül’deki ziyaretinde gündemde olduğu ısrarla belirtiliyor.

Ayrıca, Tüpraş İzmit Rafinerisi’nin Rus ve Hazar petrolünü Karadeniz kıyısından döşenecek bir boru hattıyla alması projelendirilmekte.

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC), Boğazları Hazar petrolü baskısından kurtaracak en önemli proje. BTC’ye Samsun-Kırıkkale arasında çekilecek bir hattan saplama yapılması da projelendirildi.

Gürcistan ise yapılacak bir Soçi-Suhumi-Tiflis bağlantısı ile BTC’ye petrol beslemeyi öneriyor.

Batı Karadeniz’de Bulgaristan’ın Burgaz limanından Arnavutluk’un Avlonya (Vlore) limanına 900 kilometrelik, Yunanistan’ın Dedeağaç (Aleksandrupolis) limanına ise 320 kilometrelik boru hatları döşenmesi projeleri halen finansör bekliyor.

Hırvatistan’ın Kuzey Adriyatik’teki Omisalj limanından Macaristan’a perol basan Adria boru hattında akım yönünü ters çevirerek Rusya petrolünü Adriyatik’e indirmek, 15 yıldır gündemde olan bir başka proje. Altı ülkeyi ilgilendiren bu girişim henüz Rusya’nın tam desteğini sağlayamadı. Gerçekleşirse günde 300.000 varile kadar petrol taşıyabilecek.

Bu saydığımız projelerin hepsi, Boğazlar’ın sırtından petrol trafiği yükünü alacak, önemli işler. Ancak bunların en pratik ve ucuz olanı Trakya projesi. Bu nedenle bu proje hepsinden önce gerçekleşirse şaşmamak gerek.

Türkiye’nin bu projenin finansmanının, projeden yararlanacak tüm tarafların katkısıyla sağlanmasını savunduğu anlaşılıyor.

Burada bir kritik nokta, Rusya’nın kendi petrollerinin taşınması konusunda devlet şirketi Transneft’i tekel olarak kabul etmesi. Daha önce Baltık ülkeleri ile yaptığı benzeri görüşmelerde Rusya Hükümeti, öncelik vereceği projelerin, boru ve terminal işletmesinde Transneft’in söz sahibi olduğu projeler olacağını vurgulamıştı. Rusya’nın Trakya projesine de bu bakışla yaklaşması beklenir. Türkiye’nin ise, Boğazlar’ı kurtarırken Saroz’u kaptırması düşünülemez.

Bu yüzden Trakya Boru Hattı projesi, çok üstün ekonomik boyutlarına karşılık, öne çıkan diplomasi ve çevre boyutlarıyla engellere takılabilecek gibi duruyor.