"Torba Kanun Değil Çorba Kanun"



“Kentsel dönüşüm” yalnızca inşaat sektörünün ilgi alanına dair bir konu olmaktan çıkalı uzunca bir zaman oldu. Kentlerimizi, kentlerimize yapılan müdahaleleri artık ülkenin genel gündemi içerisinde en üst başlıklarda görüyoruz. Meslek insanları, uzmanlar bir yasanın getirdiklerini götürdüklerini tartışmayı tamamlamadan yeni bir yasa çıkıyor ya da yönetmelik değiştiriliyor.

Gündemi takip etmeyi imkansız kılan bir ivedilikle çıkan bu kararlar karşısında meslek insanları ve akademi de aktif bir kentsel muhalefet geliştirdi. Odaların ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yaşanan olaylar karşısında yükselen seslerinde ve basın açıklamalarında kulaklarımızda konunun vahametini anlatmaya çalışan bir kelime yankılanıyordu; “yağmalamak”. Odalar ve sivil toplum kuruluşları şiddet çağrıştıran bu kelimeyi, kente yüklediğimiz anlamla, belleğimizle, kimliğimizle ilişkilendirilerek yıkılanların yalnızca duvarlar olmadığı anlatmaya çalışıyor yıllardır.

Tüm bu gelişmelerin ardından “Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı”nın yetki ve sorumluluklara ilişkin getirilen yeni düzenlemeler, karşısında düzenlenen imza kampanyalarıyla gündeme gelince süreci değerlendirmeyi elzem gören Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, düzenlediği basın toplantısında ezber bozarak kentte imzası bulunan mimarlar ve akademisyenleri bir araya getirdi. Basın mensupları, yıllardır yaşanan gelişmeler karşısında mimarlık disiplinin duruma nasıl yaklaştığını mimarların canlı tartışma ortamında izlediler.

“Meslek alanları daraltılıyor”

Girizgahı toplantının çerçevesini ve amacını aktaran Mimar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Deniz İncedayı yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kuruluşundan bu yana gelişen yasal süreçte, uzmanlık alanlarının daraltıldığına vurgu yapan İncedayı, toplantının bir tartışma olarak kurgulanmasıyla uygulama yapan mimarların ve mimarlık hocalarının fikirlerine yer verilmesini amaçladıklarını açıkladı.

Ardından söz alan ikinci başkan Sabri Orcan, bugüne kadar yapılan projelerle bir “Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” mimarları kısıtlayan yönlerini açtı. Bu açılış ve bilgilendirme konuşmasının ardından basın mensupları ile mimarlar, üst ölçek politik bir sorun olarak gördükleri imar faaliyetlerinin akıbetini tartıştılar.

“Yasalar hazırlanırken odaların görüşleri alınmalı…”

Oktay Ekinci: “İki konu çok önemli… Birincisi bu yasa bir kandırmacadır, en önemli konuların insanlardan saklanmasıdır.  Bu “torba” yasanın insanlara açıklanması lazım… Herkes torba yasa deyip geçiyor ama kimse bunun öneminin çok farkında değil kamuoyunda. Amaca ulaşmak için birçok yasanın birkaç maddesi nokta atışıyla değiştiriliyor. Kıyı Yasası’nda elbette aksayan yerler vardır. Ancak bu şu şekilde yapılır; yasa amaç maddesinden itibaren bir bütün olarak ele alınır. Bu değişiklikler yalnızca doğayı yağmalamak, tabiatı yağmalamak değildir, bu değişiklikler rejime ilişkindir.”

Yaşar Marulyalı: “Bu yasa epeydir üzerinde çalışılan bir yasa. Ancak bu çalışmalar yapılırken 60 yıllık bir kurum olan Mimar ve Mühendisler Odası’nı bu toplantılara katmamışlardır. Oysa odanın çok tecrübesi var. Bizim isteğimiz bu yasa tekrar tartışılsın meslek odaları da bu sürece katılsın. Bir uzlaşmayla bu yasa çıkarılsın.”

Niyazi Duranay: “Bir yıpratma dönemini yaşıyoruz. Burada güç birliğine ihtiyaç var. Tüm sanatçıların, hukukçuların, doktorların kısaca toplumun tüm kesimleriyle iş birliği yapmak zorundayız.”


"Rant Frenlerinin Koptuğuna Tanık Oluyoruz"

Eyüp Muhcu: “Eğer amaç kentleri yağmalamaksa, yasaları çiğnemek ve uluslar arası ilkeleri çiğnemek tutarsız bir durum değildir. Bu süreçte rant frenlerinin koptuğuna tanık oluyoruz. Kuralsızlık kural haline gelmiş durumda. Torba yasa diğer yasaların eksiklerini gideriyor ve kentleri tam anlamıyla yağmaya açıyor. Kendimizi bu süreç içerisinde nasıl var edeceğiz, muhalefetin arkasında nasıl duracağız asıl mesele bu soruların cevaplarıdır.”

Doğan Tekeli: “Biz yıllarca mimarlık üzerindeki bürokrasiden şikayet ettik. Hatta değerli ağabeyimiz Maruf Önal bir konuşmasında 1956 yılında ruhsata verdiği bir projenin 1980 yılında hala çıkmadığını ve sayarak bin beş yüz defa belediyeye gittiğini anlatmıştı. Görünüyor ki iktidarlar hızlı hareket etmek istiyorlar. Peki ama bu torba kanun içerisine konan hükümlerle bence çorba kanun. Tamam 15 yılda da yapı ruhsatı çıkmasın ama 5 günde çıkacak yapı ruhsatından ne bekleniyor anlamak mümkün değil. Kaldı ki kamusal projelerin hiçbirinde bir katılım arzusu da görmüyoruz. ‘Karışmayın biz yapalım’ deniyor. Taksim Projesi, Çamlıca Cami Projesi bunların hepsi çok hızlı çıkıyor. Mimarlık bu kadar kısa zamanda yapılacak bir iş değil.”

Afife Batur: “Bizim basın ve halkla ilişkilerde ciddi bir zafiyetimiz var. Bugün buraya çağrılan 70 tane basın mensubundan 15 tanesinin ilgi gösterip gelmesi bu zafiyetin altını çiziyor. Buna yönelik mücadele stratejimizi belirlemeliyiz. Basın da bu yasa ve buna benzer gelişmeler hakkında bilgilenip gelebilir. Bu yasa üç alanda torba yaratıyor; imar düzeni ve imar yetkileri kümesi, yapı denetimi kümesi ve mesleki haklar… Bu üç ana torbanın içine her şeyi atmışlar. Biz hukukçuları yanımıza almalıyız. Hukukçular bize destek vermeliler.”

Oğuz Öztuzcu: “Sadece Mimarlar Odası’nın üye sayısından yola çıkarak gücümüzü anlatamayız. Oda üyesi olan birçok mimar mesleğini icra etmeyebiliyor. Bu anlamda diğer sivil toplum kuruluşlarıyla güç birliği yapılması ve tutumların birlikte değerlendirilmesi çok önemli…”

“Söylem konuşmamız lazım…”

Doğan Kuban: “Dünya konjonktürünün dışında düşünemeyiz bu durumu. Türkiye’nin potansiyeli bu kadar olduğu için böyle oluyor. Halk durumdan habersiz, neden? İnsanlar okumuyor, basın yalan söylüyor, politikacılar yalan söylüyor. Olay çok basit değil, çok kompleks. Bu zamana kadar birçok torba yasa çıktı. Bizim söylem konuşmamız lazım. Bu durumu halkın anlayabileceği noktaya nasıl getirebiliriz onu tartışmamız lazım.”