Karya Uygarlığı’na başkentlik yapan; Karya, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlı Uygarlıklarını yaşayan Milas’ta; bu uygarlıklardan kalma çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır. İnsan, Milas’ta yönünü ne tarafa çevirse, nereye baksa mutlaka bir kültür ve tarih değeriyle karşılaşır.
Pek çok yerde, yeni yerleşimler, eski dönemlere ait yerleşimlerin yanında veya uzağında kurulmuş olmasına rağmen; Yeni Milas, Eski Milas’ın üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, Milas’ta nereye bir kazma vurulsa, nerede bir hafriyat çalışması yapılsa, mutlaka eski dönemlere ait bir kalıntı karşılaşılır. Bu temel kazma veya bir kanal çalışması sırasında; ya lahit(ler) çıkar, ya bir oda mezar, ya bir mozaikli alan ortaya çıkar ya da bir tapınağın temeli... Ortaya çıkan bu tarihi eserler veya bunların içinde çıkan buluntular, geçmiş dönemler hakkında bilgi veren değerli eserlerdir.
Yeraltından çıkanların akıbeti
Bulunan bu tarihi eserlerin bir kısmı (lahit, vb.) Milas Müzesinin bahçesi çok yetersiz olduğu için başka mekânlara götürülerek oralarda muhafaza ediliyor veya teşhir ediliyor. Altın türü eserler ise başka müzelere gönderiliyor. Geçtiğimiz aylarda, Milas merkezde, Şevketiye Mahallesi’nde, Belediye Ek Binası’nın arka bölgesinde, kat karşılığı verilen ve iki blok halinde inşa edilecek bir inşaatın temel kazısı sırasında İlkçağlardan kalma bir tarihi eser/bir yapı ortaya çıktı. Bir yapının kalıntısı olduğu anlaşılan eser, Roma dönemi eseri olan Su Kemerlerine yakın bir bölgedeydi.
Milas Müze Müdürlüğü, bu bölgede yaptığı kazı çalışmasıyla, yüzyıllar boyu toprağın altında kalmış olan bu kalıntıyı tüm özellikleriyle ortaya çıkardı. Ortaya çıkan bu kalıntıların ne olduğu konusunda kesin bir yargıya varılamamış olsa da, bunun, bir ayazma, bir değirmen, bir işlik veya bir hamam olabileceği konusunda tahminler yapılıyor...
Zenginliğimiz kaybolmasın
Yüzyıllar boyu toprak altında kalan, bir gün, gün ışığına çıkarılmayı bekleyen ve bir inşaatın temel kazısı sırasında tesadüfen ortaya çıkan bu tarihi değeri ise şimdi başka bir kötü akıbet bekliyor. Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, bu tarihi buluntunun “korunamayacağı” gerekçesiyle üzerinin tekrar toprakla örtülmesine karar vermiş. Bu eseri, insanlığın hizmetine sunmak, onların ziyaretine açmak varken; bu yapının üzerinin toprakla örtülerek, onu yine karanlık bir sürece mahkûm etmenin mantığı var mı?
Kültür ve Turizm Bakanlığı, böylesi yerleri, mal sahiplerini mağdur etmeyecek şekilde kamulaştırarak; böyle eserlerin gün yüzünde tutulmasını ve insanların ziyaretine açılmasını sağlamalıdır. Ayrıca, yerel yöneticilerimiz ve Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Milas’ta bir ‘Açıkhava Arkeoloji Müzesi’nin oluşturulması konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde girişimde bulunmalı ve bu konuda işbirliği yapmalıdırlar.
Milas ve Mylasa’ya ait eserler, Milas’ta sergilenmelidir. Tesadüfen bulunan eserler, “korunamaz” diye toprak altında bırakılmamalıdır. Tarihimizi ve kültürümüzü toprak altında bırakarak değil, onları toprağın yüzeyine çıkararak sahip çıkabiliriz ancak...