Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı’nda görev yapan Dursun, “Yapının inşa edildiği tepenin dolgu özelliği var. Zeminin altında arkeolojik eserler ile Bizans’tan kalma sarnıçlar olduğunu biliyoruz. Topkapı Sarayı’na bitişik sahil yolu ve geçmişte kullanılan demiryolu yapıda hasar oluşmasına neden oldu. Karayolu ve demiryolundan kaynaklanan titreşimler, dolgu tepe üzerine kurulan yapıya zarar verdi ve vermeye devam ediyor” dedi.
Ayasofya’ya da takip
Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre, sarayın olduğu tepeye Bizans döneminden önce Akrapolis yani Yukarı Şehir denildiğini kaydeden Prof. Dr. Dursun, “Toprak zeminde yaşanan çökme yapının altındaki sarnıç veya arkeolojik eserlerden kaynaklanmış olabilir. Tarihi eserin bütünlüğü korunmalı, eskiden olduğu gibi denize kadar açılımı sağlanmalıdır. Sahil yolunun saraya bitişik veya altından geçen kısımları bypass edilmeli. Takip edilerek, üzerinde çalışılması gereken eserlerden biri de Ayasofya Müzesi. Tramvay hattındaki titreşimler Ayasofya’nın zarar görmesine neden oluyor. Tramvayın yarattığı vibrasyonun zararları araştırılmıyor” diye konuştu.
‘Ziyaretçiler bile zarar veriyor’
“Topkapı Sarayı kesinlikle ihale yoluyla restore ettirilmemeli” uyarısında bulunan Dursun’un tespitleri şöyle; “Topkapı Sarayı’nı günde ortalama 10 bin kişi ziyaret ediyor. Bu kadar ziyaretçi bile eseri yıpratır. Sarayın üzerine oturduğu toprak zemin, deprem bölgesinde oluşu, binlerce insanın müzeyi ziyaret etmesi, çevresinden tramvay, karayolu, tren hattı ve metro güzergahı eseri yıpratmaya devam etmekte. Saray bütünlükçü olarak tarihi dokusuna uygun elden geçirilmeli. Ancak Topkapı Sarayı diğer eserler gibi de değil. Özel bir yönetim, özel bütçe isteyen bir yapı. İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasının korunması için, şehre özel bir bakanlık kurulmalı, özel yasalar çıkarılmalı.”