Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş’ın çok yakından takip ettiği İstanbul’un 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nabir dava da Şehir Plancıları
Odası’ndan geldi. Odanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne
iletilmek üzere Ankara’dan açtığı bu dava öncesinde Mimarlar
Odası da bir dava açmıştı. Plan, 15 Haziran 2009
tarihinde İstanbul Belediye Başkanlığı tarafından
onaylanmıştı.
Yapılan açıklamada, İstanbul’un planlanmasının uzmanlık alanında olduğu halde
odadan görüş alınmadığı belirtilirken, planın açıklanmasından sonra
yetersizliklerin belediyeye iletildiği, ancak, yasal süreler içinde olumlu ya da
olumsuz cevap alınamaması üzerine dava kararının alındığı ifade edildi.
Odanın sert eleştirileri İstanbul ile ilgili tam 17 noktayı
kapsıyor.
Oda, bu kararlar için dava açtı
Yoğunluk Tehdidi: Yoğunluğu artıracak kararlar içeriyor.
Hatta, alt ölçekteki planlarla imar uygulamalarını bu yönde teşvik ediyor.
Nüfus Kontrolü: 2023’te 16 milyon nüfus planı gerçekçi
değil. Nüfusun nasıl 16 milyonla sınırlı tutulacağından da söz edilmiyor.
İstanbul ve Sektörü: Sanayi alanlarının kentin dışında
yapılandırılmasına ve İstanbul ’da hizmetler sektörünün geliştirilmesine yönelik
kararlar, yeterli ölçüde irdelenmemiş.
Deprem Tedbiri: Depremlere karşı tedbirler planda
tanımlanmamış. İstanbul ’un afet riskine açık yapısı planda da sürdürülüyor.
Konut Dağılımı: Konut alanlarında dengeli bir dağılım yok.
Alanlar belirlenirken TOKİ ve KİPTAŞ ’ın projeleri esas alınmış. Oysa bunların
büyük kısmı yargılanıyor.
Tarım Alanları: Silivri ve Çatalca’daki mutlak tarım
alanları tehdit ediliyor. Silivri-Büyükçekmece’de telafisi güç zararlar
olabilir. Hadımköy’de planlanan sanayi alanları, Büyükçekmece Gölü ve Sazlıdere
Barajı ’nın elden çıkmasına neden olabilir.
İçme Suyu Havzaları: İçme suyu havzalarının korunmasına
yeterli hassasiyeti gösterilmiyor. Sanayinin taşınması talep edilirken, konutta
aynı kararlılık gösterilmiyor.
Su Toplama Havzaları: Küçükçekmece Gölü ve Sazlıdere Barajı
su toplama havzalarının yapılaşmadan korunması tedbirleri kararlara
dönüştürülmemiş.
Silivri'ye Aşırı Yük: Gelişme yükü Silivri’ye
kaydırılmış. Bölgenin ekolojik değerleri ve yeraltı su varlıkları böylece
imkânsızlaşıyor.
Havaalanı İhtiyacı: Çorlu Havaalanı’nın ihtiyacı
karşılayacağı bilindiği halde, tarım alanları üzerinde üçüncü bir havaalanı
kararı alınması, şehircilik ilkeleri bakımından isabetli değil.
Orman ve 2/B: Orman ve 2/B alanlarındaki kaçak yapıların
yasallaştırılmasına yönelik kararlar içeriyor. Bu durum, Anayasa, Orman Yasası
ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı.
Kırsalda Lüks: Kırsal alanlar ve yerleşmeler, lüks konut
yapılaşmasına açılarak, yeni sorunlar yaratılıyor. Özellikle Şile, Ağva ve
Riva’da öngörülen gelişme kararları, kaygı verici.
Havzalarda Üniversiteler: Koruma altına alınması gereken
içme suyu havzaları ve orman alanlarında sosyal tesislerin plan kararı haline
getirilmesi, hatalı. Özellikle üniversitelerin de buralarda yapılabilecek
olması, mevcut örnekler de dikkate alındığında kaygı verici.
Kruvaziyer Limanlar: Planda Haydarpaşa, Galata Limanı,
Kartal ve Zeytinburnu’nda ‘kruvaziyer liman’ kararlarının verilmesi hem
Anayasa’ya hem de konu ile ilgili yargı kararlarına aykırı.
Yapay Adalar: Dubai’den esinlenilerek Marmara Denizi’nde
yapılması öngörülen ‘yapay adalar’ın kente nasıl bir getirisinin olacağı, buna
karşılık ne kadar maliyetinin olduğu bile değerlendirilmiyor.
Kamu Hastaneleri: Merkezdeki büyük hastanelerin kentin dış
çeperine taşınması vahim bir karar. Özellikle Çapa, Cerrahpaşa ve Şişli Etfal
hastaneleri bu kapsamda.
Kıyılar: Boğaziçi ve kıyı alanlarının korunmasında da
zaaflar var. Özellikle İstinye, Tarabya gibi Boğaziçi’nde öngörülen yoğun
turizm, sakıncalar taşıyor.