Danışma Kurulu Bildirisi: “Yeni Yatırım Kararları Ve Kentsel Dönüşüm Projeleri”
Mimarlar Odası 39. Dönem II. Danışma Kurulu’nda “Yeni Yatırım Kararları ve Kentsel Dönüşüm Projeleri” konusunda bir çalışma yönünde yapılan öneri kabul edilerek Niyazi Duranay, Sabri Orcan, Bülent Özkaya, Ali Ulusoy ve Eyüp Muhcu’nun oluşturduğu bir komisyon kuruldu. Komisyon, kamuoyuna sunulmak üzere bir duyuru hazırladı. Duyuruda şöyle deniliyor:
"50 yılı aşkın bir süredir çağdaş kentleşme ve kalkınma politikaları olmayan ülkemizde sürdürülen plansız kentleşme politikaları, ulaşımı karayolu taşımacılığına indirgeyen ulaşım tercihleri ve yanlış yatırım kararları sonucu kentlerimiz kaçak ve sağlıksız bir büyüme göstermişlerdir. Bunun sonucu olarak bugünkü kentlerimizde ulaşım, altyapı, yeşil alan ve ortak donatı alanları son derece yetersiz kalmıştır. Nitelikli ve depreme karşı güvenli yapılaşma, yaşanılır yaşam çevrelerinden yoksundur kentlerimiz ve kentlilerimiz. Her bakımdan kaos ortamı yaşanmaktadır sokağımızda, mahallemizde ve kentlerimizde…
Küresel sermayenin dünya görüşüne denk düşen “dünya kenti” ve “markalaşma” söylemleriyle, kentlerimizin asıl “markası” olan tarihsel kimlikleri yok edilmek istenmektedir.
Bu anlayış çerçevesinde gündeme gelen kentsel dönüşüm projeleri, ne yazık ki kentlerimizin sorunlarını çözebilecek bir niteliğe sahip değildirler. Tam tersine var olan sorunları daha da arttırmakta ve yeni sorunları da beraberinde getirmektedirler. “Siyasal ve kentin rantına el koyma” amaçlarıyla projelerin gerçekleştirilmek istendiği açıktır. Küresel şirketlerin ve yerli ortaklarının yatırım kararlarının önünü açmak için kentlerimizin ve ülkemizin yöneticileri yasaları, hukuku, kentleşme ilkelerini, bilimi, kamu ve toplum yararını, tarihsel ve çevresel değerleri hiçe saymaktadırlar.
Yeni yatırım kararları ve kentsel dönüşüm projeleri, ülkemizin bütün kentlerini ve yaşam kaynaklarını tahrip edebilecek niteliktedir. Bu nedenle son yıllarda gündemde olan kimi yatırım kararlarının ve kentsel dönüşüm projelerinin sağlıklı kentleşme ve toplumumuzun gereksinimleri doğrultusunda değiştirilmesi gerekmektedir. Şöyle ki:
- Demiryolu ve denizyolu öncelikli toplu taşıma tercih edilmeli; ulaşım sorununu çözmeyen, otomobil lobilerine ve arsa spekülatörlerine rant sağlayan otoyol ve köprülü Boğaz geçişi gibi projeler gündemden kaldırılmalıdır.
- Turizm yatak kapasitelerini arttırmak amacıyla kamusal ve kıyı alanlarının hızla talan edilmesi kamu ve toplum yararına aykırı olduğu gibi çevresel değerleri de tahrip etmektedir.Turizm alanlarının planlama ilkeleri doğrultusunda ele alınması halinde “turizmi geliştirme”nin mümkün olacağı bilinmelidir.
- Kentlerimizin ve özellikle Cumhuriyetin simgeleri olan AKM’ler, Ulus Tarihi Kent Merkezi, Güven Anıtı ve Parkı, radyoevleri, okullar gibi pek çok yapılar yıkılarak yerlerine “rant tesisleri” yapılmak istenmektedir. Oysa söz konusu yapılar toplumsal belleklerimizde çağdaşlaşmanın kültürel mekanları olarak yerlerini almışlardır. Bu yapıları yıkmak; zorunlu bir gereksinimden değil, çağdaşlaşmaya ve uygarlaşmaya kapalı bir dünya görüşünden kaynaklanmalıdır.
- İstanbul’da Tophane-Karaköy-Salıpazarı ve Haydarpaşa Kıyı ve Liman alanı, Samsun, Kuşadası, Mersin, İskenderun gibi ülkemizin kentlerinin kıyı ve liman alanları küresel sermayenin üssü ve işgal alanı haline gelmektedir. Doğa, tarih ve kentsel değerlerini tahrip eden, kentli haklarının gasbı niteliğindeki “port”lar kentlerimizin ve ülkemizin pek çok açıdan geleceğini karartmaktadır.
- Kentlerimizin elde az miktarda kalan kamusal alanlarına Dubai Towers gibi kuleler dikilmek istenmektedir. Kentlerimizin tüm değerlerini tüketen ve kaynaklarını sömüren, ulaşım sorunlarını daha da arttıran, yetersiz olan altyapı, kent ortak donatı alanları ve yeşil alanları daha da yetersiz hale getiren projeleri hiçbir kural tanımadan gerçekleştirmeye çalışmak bu topraklara, kültürümüze, toplumumuzun ortak değerlerine ve tarihimize ihanet anlamına gelmektedir.
- Kentsel dönüşüm planlarının sosyal niteliği yoktur. Ortak yaşama kültürünün yok edildiği, ayrıcalıkların örgütlendiği bir yaşamı dayatmaktadırlar. Mortage finansman sistemiyle finansman kuruluşlarının ve yatırımcıların çıkarları doğrultusunda; konut gereksiniminden ziyade pazarlama anlayışına dayanan, estetikten yoksun, kent dokusuyla bağdaşmayan, toplumsal dayanışma ve ulusal kaynaklara dayanmayan bir yapılaşma öngörülmektedir. Bu yapılaşma modeli; tüketici haklarını korumayan, ekonomik krizi de tetikleyebilecek ve dış borçları arttıran nitelikleriyle sürdürülebilir bir kentleşme modeli olamaz.
- Orman Yasası’nın 2.b. Maddesi’nde yapılmak istenen değişiklikle orman alanlarının var olan işgallerinin yasalaşması ve yeni işgalleri de meşrulaştırmasını hedefleyen girişimler anayasal engellere rağmen yeniden gündeme getirilmektedir. İMF’ye borç ödemek adına ülkemizin elde kalan son orman alanlarının yok edilerek çölleşmesine neden olacağı açık olan düzenlemeler kabul edilemez.
- Milli parklar, günübirlik alanlar ve yeşil alanlar “turizm veya ticari tesis alanı” olarak yatırımcılara pazarlanmaktadırlar. Ülkemizin tüm doğal değerleri yok olma durumuyla karşı karşıya kalmaktadır.
- Ülkemizin kentleri “yerelleşme” söylemlerine rağmen bugün geçmişten daha fazla merkezi hükümet tarafından yönetilmektedir. Merkezi müdahaleler kentlerimizin “rantiye alanı” haline gelmesinde belirleyici bir etkendir. Kent halkının iradesini yok sayan bu müdahaleler; planlı kentleşmenin ve demokratikleşmenin önünde engel oluşturmaktadır.
Nispi demokratik kazanımları, hak ve özgürlükleri yok edecek; sağlıksız kentleşmenin yanında sosyal bir depreme de neden olabilecek bu anlayıştan kaynaklanan girişimlerin terk edilmesi yaşamsal öneme sahiptir.
Tüm bu sorunlardan uzak bir şekilde, kentsel dönüşüm bir “çağdaşlaşma ve uygarlaşma projesi” olarak planlanmalı ve yaşama geçirilmelidir. Bu temel yaklaşın çerçevesinde, “yeni yatırım kararları ve kentsel dönüşüm projeleri”nin yaratacağı tahribatı engellemek, gereksinimimiz olan bir mimarlığı ve yaşanılır kentleri var etmek için; tüm mimarları, parçalanan mimarlık topluluğunu ve kente duyarlı çevreleri küreselleşen dünya üzerinde ulusal çıkarlara, kültüre, meslek etiğine dayalı evrensel koşulları ve gerçek anlamda bir demokrasiyi gerçekleştirmek için kentlerimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.".