TMMOB’ye ‘Orman Kanunu’



Önce orman mühendislerinden özür diliyorum... Çünkü “orman kanunu” denince “vahşi”liği değil, “doğal denge”yi anlamamızı belirterek derler ki “en mükemmel kanundur.” Öylesine adildir ki “flora ve fauna” denilen bin bir türlü bitki ve hayvan türleri asla yok olmazlar... Yeter ki insanoğlu dokunmasın; milyon yılların dengesini bozmasın... Ama ben şu seçim arifesindeki Bakanlar Kurulu kararnamesi için “orman kanunu” demekten kendimi alamıyorum. İktidara yüzde 50 oy veren halkımıza olanı biteni başka bir deyimle anlatsam, edep sınırlarını zorlamaktan çekiniyorum.

Düşünün, seçimlere tam 3 gün kala, Resmi Gazete’nin 8 Haziran tarihli “mükerrer” (yeniden basılan) sayısında bir kanun hükmünde kararname (KHK) yayımlanıyor. 636 sayılı KHK’nin adı: “Çevre Orman ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK.”

Ormanla “şehir”ciliğin ne alakası var diyenleri duyar gibiyim. Dünyada böyle bir bakanlığı olan başka bir ülke de bilmiyoruz... Ama niyet, “ormanları da şehirleştirmek” olunca, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana “imar”dan sorumlu bakanlığın üstlendiği bir konu, tutup o farklı niyete uygun bakanlığa bağlanıveriyor! Gariplik dorukta değil mi? Sanki orman olmayan yerde şehir de olmazmış gibi!..

Meslek odaları

Çevre ve Orman Bakanlığı’nı “şehircilikten de sorumlu” kılan KHK’nin 2-a maddesinde şu görev var: “Meslek odalarının mevzuatını, norm ve standartlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak.”

12’nci maddede öngörülen “Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü”nün görevleri sıralanırken (ç) şıkkı da şöyle: “İlgili mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuat düzenlemelerini yapmak ve denetlemek.”

Yani, “Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği”ne (TMMOB) bağlı mimarlık, mühendislik ve planlama odalarının bakanlıkça belirlenecek kurallar içinde çalışmalarını sağlamak...

‘Özerk’lik kalkıyor

Oysa anayasaya ve TMMOB kanununa göre meslek odaları, “özerk” yönetimlerini ve “bağımsız” çalışmalarını tamamen demokratik olarak, sadece meslektaşlardan oluşan kendi kurullarında düzenlerler. Bu kural aslında tarihten gelir. Özellikle meslek etiğinin ve mesleğin “toplum yararı”na sorumluluklarının bizzat o meslek sahiplerinin oluşturdukları kurumlarca belirlenip denetlenmesi, Osmanlı’nın “lonca”larında bile temel ilkeydi... Aynı ilke Cumhuriyete de ilham vermiş; 1954’teki TMMOB yasasında da çağdaşlaştırılarak bugüne dek de süregelmiştir.

Şimdi “ileri demokrasi”ye geçileceği söylenen bir dönemde, meslek kuruluşlarını bir bakanlığa “bağımlı” kılmak; onların geleneksel demokratik özerk yapılarını yok etmek ve bu çağdışı düzenlemeyi seçimlere 3 gün kala, tüm parlamenterler oy peşinde koşarlarken KHK ile yürürlüğe sokmak, ne anlama geliyor; tanımlayabilen beri gelsin..

İktidardakiler odaların uzman oldukları konulardaki uyarılarından rahatsız olabilirler… Hükümet ve kimi belediyeler şehirleşmede, “sadece rant amaçlı” uygulamalarına odaların muhalefet etmelerini istemeyebilirler... Bu durumda izlenmesi gereken politika, meslek odalarının demokratik ve hatta tarihsel özerkliklerini ortadan kaldırmak değil, söylediklerine ve uyarılarına kulak asmak olmalıdır.

Dahası, anayasada öngörülen şekilde aynı meslek odalarıyla işbirliği içinde çalışmak; onların da “kamu yararı”na kurum olduklarını unutmadan uyarılarına saygı göstermektir...

Bu nedenle 636 sayılı KHK’yi iktidarın yeni dönemi için ciddi talihsizlik sayıyor; odaların bağımsızlığına saygılı olunmasını bekliyoruz.