TMMOB’nin Tarihsel Sorumluluğu

“Bilim” ve “siyaset”... Aslında her ikisinin de “kuram”sal amacı aynı; “insana, topluma ve insanlığa hizmet...” Gelin görün ki yıldızları hiç barışmıyor. Bilimin siyasetten, siyasetin de bilimden yakındığı kadar aynı amaçlı başka bir “ikili” var mıdır? Oysa bilim diyor ki: “İnsanlığa hizmetimin yaşama geçebilmesi için siyasetin de bunu olanaklı kılan ortamları yaratması lazım...” Siyaset ise açıkça söylemese bile yaygın tavrıyla demeye getiriyor ki; “Amacıma engel olan değil, uyum gösteren bilimi seviyorum”!..

İşte bu çatışmayı doruğa çıkartan “küreselleşme”nin, dorukta yaşandığı ülkelerden biri de Türkiye olsa gerek... Çünkü Atatürk’ün “Benim manevi mirasım bilimdir” sözünü bile artık sadece, Cumhuriyet’in Bilim Teknik dergisi her hafta ilk sayfasında anımsatıyor...

‘Bilim'siz demokrasi!

Denebilir ki Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde bilim, siyasetten bu denli yakınmamış; siyaset de bilimi bu denli dışlamamıştı.

Örneğin üniversitelerin “çok doğru” diyerek sevindikleri, ya da meslek odalarının “sonuna kadar yanındayız” dedikleri kamu projeleri neden “yok” denecek kadar az?.. Okullarda öğretilenlerle yaşamdaki uygulamalar arasındaki uçurum neden bu denli artıyor?

Hemen tüm imar değişikliklerinde şehircilik bilimi çiğnenerek özel rant çıkarları gözetiliyor. Yargının bunlarla ilgili her iptal kararı, “kente karşı suçlar”ın bilime de karşı işlendiğini kanıtlıyor. Ülkenin her tarafını tek tip kulelerle betonlaştıran TOKİ’nin yapıları, sakıncalı ve fırsatçı yer seçiminden kimliksiz bina türlerine kadar mimarlığın yüz karası örnekleri... Madencilikten tarıma, ulaşımdan enerjiye kadar hemen tüm alanlarda bilimsel ilkelerin gözetilmesi yerine, talana dönük kurallar yasallaşıyor.

Üniversitelerde sınıf bile geçemeyecek projeler, kamunun imzasını taşıyor; meslek odalarında onur kırıcı sayılarak cezalandırılan davranışlar, yine kamunun adeta “resmi” tutumları haline geldi. En teknik konularda bile ilgili uzmanlık kurumlarına danışılmadan hazırlanan düzenlemeler, ulusal teknik gücümüzü bilim dışı amaçlara hizmet etmeye zorluyor.

Mimarlarımızı su havzalarında ve tarım alanlarında yapı tasarlamaya, şehircilerimizi kaçak yapıları “af”feden kent planları yapmaya, her daldaki mühendislerimizi de okulda asla öğrenmedikleri “etik dışı teknik beceri”lere tutsak kılan siyaset, doğrudan uzmanlık gerektiren yetkilerin bile “seçilmiş bilgisizler”ce kullanılmasını “demokrasi” diye yutturuyor...

Bu “maksatlı cehalet”i, demokrasinin ürünü sayabilen kimi sözde demokratlarımız, insanlığa hizmetten ödün vermeyen bilime karşı, tarihte görülmemiş düzeydeki “bilinçli hakaret”in temsilcileri değiller midir?

‘Yaşamsal değer'imiz

Bütün bu bilinen gerçekleri anımsatmamın nedeni ise Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) bugün başlayarak hafta sonuna kadar sürecek olan 40. genel kurul çalışmaları... Özetlemeye çalıştığım siyasal anlayışın giderek daha fazla güçlendiği; hemen her alanda bilim dışılığın egemen olduğu bir dönemde, TMMOB’nin varlığı, etkinliği, ilkeleri ve mücadelesi, Türkiye için adeta ekmek kadar, su kadar, hava kadar yaşamsal değer taşıyor.

Çünkü TMMOB, 54 yılının birikimleri; bünyesindeki kültür, sanat ve uzmanlık alanlarının evrensel yükümlülükleri ve anayasanın 135. maddesinde tanımlanan “kamusal” sorumluluklarıyla, “amaçlarına uyumlu bilim” peşindeki siyasal gücün bu ülkedeki en yaygın ve en güçlü “karşıt”ıdır.

Bu nedenle sadece mesleki hak ve yetkilerin değil; bilimin insanlıkla buluşmasının en temel güvenceleri olan demokrasi, insan hakları ve ulusal bağımsızlık erdemlerinin de önde gelen savunucuları arasındadır...

Nitekim 12 Eylül faşizminin TMMOB ile kamu kurumları arasına duvar örmeyi amaçlayan 66 ve 85 sayılı kararnamelerini çeyrek yüzyıldır hiçbir “sivil”(!) hükümet kaldırmadı; yine hiçbir iktidar, doğrudan mimarlık, mühendislik ve şehircilikle ilgili yeni yasal düzenlemelerinde TMMOB’ye yer vermedi.

O kadar ki bu alanların en bilgisiz ve yeteneksiz kamu kurumlarına bile ayrıcalıklı rant sağlamaları uğruna “planlama ve inşaat izni yetkisi” armağan edilirken, TMMOB’ye hiç değilse “denetim hakkı” bile tanınmadı...

Şimdiki iktidarın önde gelen “sakıncalı”ları arasında da yine TMMOB yer alıyor olmalı ki meslek odasının görüş ve uyarılarını önemseyen bürokrat uzmanlar etkisizleştirilirken; umursamayanlar ve hatta karşı çıkanlar yönetici kadrolara getiriliyor...

'Etkin'leşebilmek için

1954’te 10 meslek odasına bağlı 8 bin üyeyle kurulan TMMOB bugün, 23 odadaki 300 binden fazla teknik meslek insanımızı temsil etmekte... Ülke düzeyinde, odaların 200’e yakın şubesi var, 40 kadar ilde de TMMOB’nin koordinasyon kurulları bulunuyor. Ayrıca 13 bölge temsilcisi, 300’e yakın il ve ilçe temsilcisi, 11 irtibat görevlisi, 70’i aşkın mesleki denetim görevlisi ve 60’tan fazla oda temsilcisi, sayıları 1200’ü geçen birimlerde görev yapıyorlar.

İşte böylesine yaygın bir ulusal teknik güç örgütlenmesinin, “bilimsiz demokrasi”ye karşı direnişindeki öncelikler acaba ne olmalıdır?

Rant, çıkar ve sömürgecilik ilişkilerine alet olmayacak; tam tersine aynı ilişkileri giderek etkisiz kılacak bir mimarlık, mühendislik ve şehircilik hizmetini bu ülkeye armağan edebilmek için, eğitimden uygulamaya izlenecek yol ve alınması gereken önlemler nelerdir?..

Mesleklerin toplum yararına saygınlığı ve bilimsel etkinliği yeniden nasıl sağlanabilir; nasıl güvenceye alınabilir?

TMMOB’nin 40. genel kurulunda bu gibi soruların, önemsenerek mücadele gündeminde en başlara yazılması dileğiyle...

Bilim ve teknikteki ulusal gücümüzün temsilcileri

İşte her yıl sayısız bilim, kültür ve sanat etkinlikleriyle ülke sorunlarını tartışıp çözüm önermelerine rağmen siyasetin oralı bile olmadığı meslek insanlarımız; çevre mühendisleri, elektrik mühendisleri, fizik mühendisleri, gemi mühendisleri, gemi makineleri işletme mühendisleri, gıda mühendisleri, harita ve kadastro mühendisleri, iç mimarlar, inşaat mühendisleri, jeofizik mühendisleri, jeoloji mühendisleri, kimya mühendisleri, maden mühendisleri, makine mühendisleri, metalurji mühendisleri, meteoroloji mühendisleri, mimarlar, orman mühendisleri, peyzaj mimarları, şehir plancıları, tekstil mühendisleri ve ziraat mühendisleri...