Taşınmaza, Kamulaştırma İşlemi Yapılmaksızın El Koyulması
Alcan Hukuk Bürosu'ndan Gayrimenkul
Hukukçusu Avukat Emre Alcan, Yargıtay'ın, kamulaştırmasız el
atmanın varlığı için dava şartı olarak, fiilen el atma (inşaat, yapı, tesis
yapılması) fiilen işgal etme şartını ararken, son davalarda Yargıtay'ın
kararlarında hukuki el atmayı da kamulaştırmasız el koymanın varlığı için
yeterli olarak kabul ettiğini gördüklerini belirtti.
Alcan, arsa ve arazi sahiplerinin Türkiye'de
karşılaştıkları sorunlardan biri olan, taşınmaza, idareler tarafından
kamulaştırma işlemi yapılmaksızın (bedeli ödenmeksizin) el koyulması konusuna
ilişkin yazılı açıklama yaptı. Kamulaştırmanın idarelerin özel mülkiyet
konusu bir taşınmaza el koyması olduğunu hatırlatan Alcan, uygulamada
kamulaştırma, kamulaştırmasız el atma, imar uygulamaları neticesinde kısıtlanan
mülkiyet hakkının bedele dönüşmesi olarak görüldüğünü kaydeden Alcan, ''Ancak,
Yargıtay taşınmazın imar planında yol, yeşil alan, park alanı olarak
gösterilmesi nedeniyle üzerinde malikin yapı yapmasının yasaklanmasının,
kamulaştırmasız el atma niteliğinde bulunmadığını belirtmekteydi ve
kamulaştırmasız el atmanın varlığından söz edebilmek için, idarenin öncelikle
taşınmaza fiilen el atması, fiilen işgal etmesi (tesis, bina, inşaat yapması)
şartını aramaktaydı'' dedi.
Alcan, özel
mülkiyet konusu taşınmaza ister fiilen, ister hukuken el atılmış olsun, neticede
taşınmazın kullanımına engel olunduktan sonra, sonuçları itibariyle mağduriyet
açısından bir fark bulunmadığını, son alınan Yargıtay kararlarının da bu yönde
olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
''Ülkemizde imar planları neticesinde taşınmazı, yeşil alan, yol, okul,
rekreasyon, park, sağlık alanı gibi umumi hizmetlere ayrılan malikler,
taşınmazlarından uzun yıllar faydalanamamakta, taşınmazları üzerine yapı
yapmaları yasaklanmakta ve mağdur edilmekteydi. İdarenin imar planını yaptıktan
sonra uygulama yapmaması, umumi hizmetlere ayırdığı ve kullanım hakkını
engellediği özel mülkiyet konusu taşınmazı kamulaştırmaması veya uzun yıllar
malikin mağduriyetini gidermemesi, malikin mülkiyet hakkının özüne
dokunmaktadır. Maliki açıkça zarara uğratan idarenin bu uygulamasını, hukuki el
atma -mülkiyet hakkının gasbı- mülkiyet hakkına tecavüz - mülkiyet hakkının
özünü zedelemek olarak niteleyebiliriz.
Hukuki
el atma yoluyla taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı kısıtlanan malikin,
mağduriyeti oluşturan idareden taşınmaz mal bedelinin tazminini dava yoluyla
talep etmesi artık mümkün olup, malik taşınmaz mal bedeli davası ile zaten
kullanmadığı, faydalanamadığı taşınmazının mülkiyetini idareye bırakmakta ve
bunun karşılığında taşınmazın rayiç bedelini
isteyebilmektedir.''
Alcan, Yargıtay'ın, kamulaştırmasız el atmanın varlığı için dava şartı
olarak, fiilen el atma (inşaat, yapı, tesis yapılması) fiilen işgal etme şartını
ararken, son davalarda Yargıtay'ın kararlarında hukuki el atmayı da
kamulaştırmasız el koymanın varlığı için yeterli olarak kabul ettiğini
gördüklerini kaydetti.