‘Tasarımda Kararlı Yalınlık: Farklı Bir Ürün Kültürünün Oluşumu Sergisi’nde,
Yeni Alman mobilya ve nesne tasarımlarından seçilmiş örnekler 15 Haziran
tarihine kadar Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde sergileniyor. 1998 yılında
Almanya’da başlayan ‘Tasarımda Kararlı Yalınlık’ sergisi yaklaşık on yıldır
Brezilya’dan Lübnan’a birçok yer gezmiş. Goethe Institut işbirliğinde düzenlenen
serginin küratörü Prof. Volker Albus’un ilk sözleri “Bu bir tasarım sergisi
değil. Bu bir ‘tavır’ sergisi.”
‘Tavır’ın açılımı
Prof. Albus’un kendi sözleriyle “Sanatçıların kendi çevrelerinde olan
materyallerle çalışması”, çünkü ona göre yerel ve ‘tipik’ bir tasarımın ilginç
olmaması için hiçbir sebep yok. Zaten konuyla ilgili konuşurken en sık
vurguladığı noktalardan biri yerellik meselesi. Türkiye’ye gelir gelmez eline
tutuşturulan ‘İstanbul Alışveriş Rehberi’nde de bu tavrın
karşısında olan her şeyi bulmak mümkün olmuş. “Ben İstanbul’a Gucci alışverişi
yapmak istemiyorum ki. İstanbul’u görmek için geliyorum” diyor Albus,
“İnsanlara ‘Kendi çevremdekilerle ne yapabilirim?’ sorusunu sordurmayı
amaçlıyoruz. Kendi kültürleriyle ilgili düşünmelerini sağlamaya
çalışıyoruz.”
Bu sergiyi 10 yıldır devam ettiren nedir? Bu
serginin 1998’de başladığını duyduğunda doğal olarak ‘eski’ olduğunu
düşünebilirsin. Ama burada olan şey belirli bir zamana ait değil. Biz 98’in
Adidas ayakkabılarını sergilemiyoruz. Öyle olsaydı eski olurdu. Ama biz burada
belli bir prensibi göstermeyi amaçlıyoruz. Belli bir döneme ait olmayan da işte
bu tavır. Bu yüzden 10 yıl sonra hala dünyayı dolaşmaya devam edebiliyoruz.
İstanbul sizin bu tavrınızda nerede duruyor öyleyse? İstanbul’un çok
güçlü bir kültürü var. Eski ve otantik bir kültür bu. Okulda Türk öğrencilerim
var örneğin. Onlara Alman kültürüne çok fazla takılmamalarını kendi ülkerinin
kültürüyle ilgilenmelerini söylüyorum. Özellikle gençleri kendi şartlarını
düşünmeye motive etmek istiyoruz. Uluslararası olan bir stilden uzak durmalarını
öğütlüyoruz. Bugün İstanbul’a ait bir alışveriş rehberi elime geçti. O kadar
sıkıcıydı ki. İçinde Gucci’nin falan tanıtımı var ama ben İstanbul’a Gucci
alışverişine gelmiyorum ki. Adidas ayakkabı almak için de gelmiyorum. İstanbul’u
görmeye geliyorum. Burada çok kuvvetli bir kültür var ve bizim mesajımız da bu
kültürü korumak. Bu kültürün yalınlığını işlemek. İyi tasarım zaten genellikle
yalındır. Çok iyi olan şeyler çoğunlukla çok basit yapılmıştır. Biz de iyi
tasarımın basit metodlarla veya anlayışlarla yapılabileceğini göstermeye
çalışıyoruz. Ama zekanı kullanman gerekiyor. Böylelikle çok özgün işler
yapabilirsin.
Kitapçıkta bu yalınlık meselesi biraz karmaşıktı aslında
çünkü sonradan ortaya farklı kaygılar da çıkmış. Örneğin ekolojik kaygılarınız
da var. Tabii. Yalınlık tek meselemiz değil. Materyal kullanımı vs de
basitleştirilebilir. Bazı şeylerin kullanımı basittir ama yapılışı karmaşıktır
örneğin. Burada ‘Tabularasa’ diye bir masa sergiliyoruz. Yapılışı çok zor olsa
da kullanımı çok kolaylaştıran bir örnek. Yalınlığın çeşitli yüzlerini göstermek
de istiyoruz. Ama asıl mesele tasarımcıların kendi etraflarındaki malzemelerden
yararlanması.
Beğendiğiniz Türk tasarımcılar
kimler? Almanya’da çok popüler bir çift var. İsimleri Autobahn. Bir de
Hüseyin Çağlayan’ı beğeniyorum.
Autobahn demişken
biraz da Kraftwerk konuşsak... Bu 70’lerden bir Kraftwerk şarkısının
ismi. Bu şarkı da örneğin basit bir şarkıdır. Son derece basittir. Bu kendi
türünün en belirgin örneklerindendir. Bizim tasarım anlayışımızla çok iyi
örtüşüyor. Bu şarkıyı 70’lerde yaptıkları zaman çok tipik bir Alman meselesiyle
ilgilenen ilk Alman pop grubu oldular. ‘Wir fahren auf der Autobahn’ (Otobanda
araba kullanıyoruz). Bu çok basit bir metin ama Almanya’yla ilgili çok tipik bir
duyguyu temsil ediyor. Eğer Almanya’daysan sürekli otobanda araba kullanırsın.
Başka ülkelerde de otobanlar var elbette ama Almanya çok büyük bir otobanlar
ağıdır. Almanya’da otobandan kurtuluş yoktur. İşte Kraftwerk de kendi
etraflarına bakmışlar ve “Wir fahren auf der Autobahn” demişler.
Kitapçığın kapağındaki matkap daha kapağı açmadan ‘Ben
Alman’ım ’ diyor. Bunları örneğin Fransa’nın 80’lerdeki veya 90’lardaki
tasarımlarıyla karşılaştırdığınız zaman görürsünüz ki birbirlerine hiç
benzemiyorlar. Fransa’daki burjuva bir tasarım ama bunun burjuvalıkla hiç
alakası yok. Bu kullanışlı ve Almanya’nın çok tipik bir tarafından ilham almış
bir tasarım. Bu ‘Baumarkt’ (Bauhaus, Praktiker gibi tak-yap ürünler satan
marketlere verilen ad). Pratik düşünmek, inşaat makineleri ve aslında her türlü
makine: Bunların hepsi çok Alman. İngilizler bize ‘Black&Decker
tasarımcıları’ diyorlar. O yüzden kitapçığın kapağında bir matkap var.
Peki sergiyi gezen insanların tepkileri nasıl? Bir tasarım
sergisi düzenliyorsanız çok farklı beklentiler oluyor. İnsanların Alman tasarımı
denildiğinde Mercedes, Adidas, Siemens gibi markaları düşündüğünü gördüm. Sonra
gelip bu bambaşka sergiyi görüyorlar. İnsanlara yaptığımız işi anlatmamız
gerekiyor, bu yüzden sergiyi rehber eşliğinde gezmelerini uygun gördük. Eğer
bizim onlara anlattığımız şeyi yani bizim bir stili değil bir fikri ve bir tavrı
göstermeye çalıştığımızı anlarlarsa çok seviyorlar. Ama bunun üstüne biraz
çalışılması gerekiyor. Çünkü bu bakıp “Ben bunu istiyorum, şunu istiyorum”
diyebileceğiniz türden bir sergi değil. Sergiyi anlamak için önce tavrı anlamak
gerekiyor.
Bu genç tasarımcılar için de bir şans, öyle değil
mi? Bu onlar için basit, küçük parçalarla çalışma şansı. Onların
kullanımına açık olan çevrelerinde olan tekniklerle ve materyallerle çalışma
şansı. Böylelikle kendi stillerini geliştirmeye başlıyorlar. İstanbul’da örneğin
birçok eski el sanatı hala yaşıyor. Bunlar Almanya’da yoklar çünkü zamanla yok
olmuşlar. Eski zanaatları çağdaş bir görünümle buluşturmak büyük bir mesele. Bir
Türk öğrencim var. Tipik Türk süs eşyalarıyla çalışmaya karar verdi. Camilerde
ve birçok yerde birçok farklı süs eşyanız var. Bunları çağdaş tasarımla
birleştirmeye karar verdi. Şimdi Türkiye’de çok kullanılan sehpalarla çalışıyor.
(Burada iç içe geçen ‘türk kahvesi sehpaları’ndan bahsediyor) Bu süs eşyasını
ileri teknolojiyle yeniden yaptı. Böylelikle ileri teknoloji ve geleneği bir
araya getirmiş oldu. Aynı anda hem çağdaş hem de Türkiye için çok tipik olan bir
şey yapıyor. Bu çok güzel ve sadece burada mümkün.
‘Tasarımda Kararlı
Yalınlık’ sergisi 15 Haziran’a kadar Milli
Reasürans’ta.