Tasarımcılar Gecelerimizi de Aydınlatıyor



Asırlık binaları gündüz gözüyle izlemenin keyfi ayrıdır ama gece karanlığında türlü ışıklarla aydınlatılmış bu yapıları seyretmek başkadır. O sebepledir ki Paris'i ziyaret edenlerin hemen hepsi gece turlarına katılır. Müzeler kapandı, kimsecikler kalmadı otele gidelim demezler. Eyfel'i, Paris sokaklarını, mağazaları ve sarayları bir de gece ışıklandırmasıyla görmek isterler. Londra ve Moskova da gece ışıl ışıldır.

Aydınlatma diyoruz ya aklınıza sokak lambaları veya bol ışık yayan projektörler gelmesin. Binaların veya parkların ışıkla yeniden inşa edilmesi 'mimari aydınlatma'. Boğaziçi Köprüsü mesela ışıklandırıldıktan sonra gece de görülmeye değer bir yapı oldu. Sultanahmet Camii, Kız Kulesi veya Galata Kulesi karanlık çöktüğünde İstanbul'un gökten düşmüş yıldızları oluverdi. İşte bu binaların, şehirlerin, parkların ve dahi iç mekanların aydınlatmasıyla meşgul olanlara aydınlatma tasarımcısı deniyor. "Mimari aydınlatma tasarımı" son 40 yılın kavramı. Las Vegas'ta doğdu ve gelişti. Avrupa'da ise aydınlatma tasarımı son 20 yılda gelişti. Paris ve Londra, turizmden ışıklandırıldıktan sonra daha çok kazanmaya başladı. Çünkü ziyaretçileri gündüz ayrı, gece ayrı gezer oldu. Paris ışıklarını görmek için üstü açık otobüsle gece turuna çıkmak 80 Euro.

Aydınlatma denince Türkiye'de kocaman bir projektörle binanın dış cephesinin gündüz gibi gözükmesini sağlamak akla geliyor. Allah'tan dünyanın dört bir tarafında inşaat yapan uluslararası Türk şirketleri var da onlar aydınlatma tasarımı kavramının farkına vardılar. Yabancı tasarımcılarla çalışmak istemeyen bu firmalar sayesinde 5 yılda İstanbul'da çok sayıda aydınlatma tasarımı ofisi açıldı. Birçok elektrik mühendisi, mimar ve iç mimar aydınlatma tasarımına yöneldi. Bu konuda seminerler, konferanslar düzenlendi. Profesyonel Avrupa Aydınlatma Tasarımcıları Derneği (Professional Lighting Design) Türkiye şubesi kuruldu. Türkiye temsilciliğini Emre Güneş yapıyor. Aynı zamanda konferansları organize ediyor.

Zeki Kadirbeyoğlu ise ilk Türk aydınlatma tasarımcısı. Kendisi yaklaşık 20 yıl önce başlamış bu işlere ki o zamanlar Avrupa'da bile yeni bilinen ve uygulanan bir kavrammış. Çok sayıda otel, alışveriş merkezi, müze, tarihi ve dini yapılar ve ofisin aydınlatmasını yapmış. Ayasofya Müzesi bunlardan birisi.

Aydınlatma tasarımcılarının büyük sorunlarından birisi mesleklerini tanımlamak. Çünkü herkes onları avize veya abajur tasarımcısı, lamba yapan kişi veya mucit sanıyor. Mustafa S. Seven, "Biz ışığın efektini tasarlıyoruz." diyor. Seven Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümü mezunu. Ama üniversiteye girerken de bu işi yapmayı planlıyormuş. Aydınlatma tasarımıyla ilgili bir bölüm olmadığı burada okumuş. Şakirin Camii'nin aydınlatma tasarımı uygulaması ona ait.

Neden mağazalar karanlık, fast foodlar aydınlık?

Işığın insan psikolojisi üzerinde büyük etkisi olduğundan söz eden Seven, bunun en iyi mağaza ve restoranlardaki ışık kullanımından anlaşılacağını vurguluyor. Mesela fast food zincirleri, insanların çok zaman harcamasını istemedikleri için mekanlarında kullandıkları ışık seviyesi rahatsız edici düzeyde oluyor. Yine hızlı tüketime yönelik giyim markalarının mağazalarının ışık düzeyi azdır. Malum hızlı tüketime yönelik ürünlerin kumaş kalitesi çok iyi değildir. Öyle bir ışık sistemi kullanılıyor ki tüketici kaliteyi fark etmiyor. Tasarıma ve ucuzluğa kanıyor. Kumaş kalitesine güvenen markaların ise ışık seviyesi yüksek oluyor.
 
Ofislerde çalışanlar uyuklamasın diye beyaz ışık kullanılır

Ofislerde ağırlıklı olarak beyaz ve mavi ışık kullanılmasının sebebi; çalışanların uyuklamaması. Bu ışık insanı her daim teyakkuzda tutuyor.

Evlerde ise insanı rahatlatacak ışık kaynakları tercih edilmeli. Daha soft renklerdeki ışıklar (sarı) insanı rahat hissettirir.

Evde yüksek seviyede ışıktan kaçının ve ışık direkt göze gelecek şekilde olmasın. Duvara veya tavana yansıtarak mekanı aydınlatın. Işık seviyesini değiştirmeyi sağlayan sistemleri kullanabilirsiniz. Böylelikle misafir geldiğinde yüksek ışık, evde dinlenirken az ışık sağlayabilirsiniz.

Banyoda ayna üzerine spot ışık asmayın. Yukarıdan yansıyan ışık yorgun bir yüz ifadesine sebep olur. Morali bozar. Yanlardan yansıyan ışık yüzü net gösterir, tıraş olurken ve makyaj yaparken rahat olmanızı sağlar.
 
Tasarruflu lambalar tasarruflu değil mi?

Kompakt floransan, halk arasında tasarruflu lamba olarak bilinir. Evet uzun süre kullanımlar için tasarruf sağlıyor ve ömrü uzun oluyor ama sık açıp kapatınca ömrü tükeniyor. Beklenen tasarrufu sağlamıyor. Özellikle tuvaletlerde bu lambanın kullanılmasının bir anlamı yok. Halojen lamba kullanmak daha iyi ve tasarruflu.

Aydınlatma üst kurulu olmalı

İstanbul'da birçok tarihî ve kültürel yapı aydınlatılıyor. Mesela Boğaziçi Köprüsü ışıl ışıl. Kız Kulesi ve Galata Kulesi de öyle. Sultanahmet ve Ayasofya da. Yenilerde Marmara Üniversitesi Haydarpaşa kampüs binası ve Selimiye Kışlası, Kuleli Askeri Lisesi de aydınlatıldı. Süleymaniye Camii ve İstanbul Erkek Lisesi de. Bu yapıların her biri bir başka kurum tarafından aydınlatıldı. İl Özel İdaresi, Karayolları, Büyükşehir Belediyesi... Büyük paralar akıtıldı. Aydınlatma tasarımcıları daha az maliyetle daha doğru aydınlatma stili kullanılabileceğini düşünüyor. Yine onlara göre İstanbul'da bir aydınlatma curcunası yaşanıyor.

Aydınlatma tasarımcısı Zeki Kadirbeyoğlu; "Bizde büyük binalar yapılıyor, Avrupa'nın en büyük adli binası nasıl aydınlatılacak kamuoyuyla paylaşılmıyor. Tarihî yapılar aydınlatılıyor, proje nasıl, diğer yapılarla bütünlüğü var mı bilinmiyor. Fransa'da elektrik idaresine bağlı bir ofisin kontrolünde geçiyor bütün işler. Moskova'yı da aynı büro ışıklandırdı. Bu şehirlerde dil bütünlüğü var. İstanbul'da da bu olmalı." diyor. Aslında İstanbul'da da Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı "Şehir Aydınlatma ve Enerji Müdürlüğü" var. Fakat buranın uzun uğraşlarla hazırladığı projeler bir dizi bürokratik engeller yüzünden uygulamaya geçmedi. Çünkü şehir ve yapılar için büyük bir kurumlar kargaşası var.