"Tartışılması Gereken 'Nasıl Bir Kentsel Dönüşüm Olmalı' Sorusudur"
Türkiye’nin öncelikli gündem konularından kentsel dönüşüm,
“Kentsel Dönüşüm ve Türkiye” başlığı altında, Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) ve
İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) tarafından bugün (8 Mayıs 2012)
Yapı-Endüstri Merkezi’nde düzenlenen toplantıda masaya yatırıldı.
“Kentsel dönüşümün
kaçınılmaz”
Toplantının Açılış Konuşmaları’nın ilkini gerçekleştiren Yapı-Endüstri
Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol, “Kentsel dönüşümün kaçınılmaz
olduğunu” vurgulayarak başladığı konuşmasına binaların yıpranmakta olduğunu,
bununla birlikte işlev kaybetme konusunda da kentsel dönüşümün bir çözüm
oluşturabileceğini belirterek devam etti. Tartışılması gerekenin “Nasıl bir
kentsel dönüşüm olmalı?” sorusu olduğunu aktaran Hasol, yapılmakta olan şeylerin
çok da düşünülmeden yapıldığını ve bugün Fikirtepe’de gerçekleştirilmeye
çalışılan kentsel dönüşümün bakanlık ve belediye bile karşı karşıya getirdiğini
aktardı. Hasol, içinde bulunduğumuz dönemde kaynakları iyi kullanmanın çok
önemli olduğunu belirterek sözlerini tamamladı.
“Bu yasa aracılığıyla binaların yenilenmesi konusunda iyi bir adım
atılacaktır”
Toplantının Açılış Konuşmaları’nın bir diğerini gerçekleştiren İstanbul
İnşaatçılar Derneği Başkanı Nazmi Durbakayım ise kentsel dönüşümün neden gerekli
olduğu konusunu açıkladığı konuşmasında göç olgusuna ve bu olgunun yapılaşma
üzerindeki etkisine değindi. Bugünlerin nedenini “Şehirlerin master planlar
olmaksızın anormal şekilde şişmesi ve mühendislik olanakları” olarak yorumlayan
Durbakayım, kentsel dönüşüme yönelik kanunların çıkmasının önemli olduğunu
aktardı. Sivil dönüşümün günümüzde gerçekleşmekte olduğunu, bununla birlikte
Afet Yasası aracılığıyla Kat Mülkiyeti konusundaki garabetin önüne
geçilebileceğini de belirten Durbakayım, 99 Depremi sonrasında insanların
bilinçlendiğini ve binalarını yenilemek istediklerini kaydetti. Bu bağlamda Afet
Yasası ile ilgili görüşlerini de İNDER olarak ilgili kurumlara ilettiklerini
belirten Durbakayım, “Bu yasa aracılığıyla binaların yenilenmesi konusunda iyi
bir adım atılacaktır” dedi.
“Bir yere bina yapmak dönüşüm değildir”
Etkinlik kapsamında “Çağlar Boyu İstanbul’da Dönüşüm” başlıklı bir konuşma
gerçekleştiren Prof. Doğan Kuban, İstanbul’un sürekli büyüyen ve şişen bir kent
olduğunu ve durumun bir dönüşüm teşkil etmediğini vurguladı. Kuban, güzel bir
laf olduğu için ‘dönüşüm’ kavramının kullanıldığını, oysaki kentsel dönüşüm
kavramının sakladığı şeylerin güzel olmadığını ve öncelikle bu ayrımın
yapılmasının gerekli olduğunu anlattı. Kuban, “Bina yapmak dönüşüm değildir, ya
da bir bakıma dönüşümdür, ormanı binaya ‘dönüştürmüş’ oluyoruz” dedi.
Konuşmasının ilerleyen kısımlarında İstanbul’un tarihsel olarak gelişiminden
bahseden Kuban, günümüzdeki akıl almaz değişimin 1970’lerde başladığını aktardı.
Kendisinin, 1970 senesinde korunmasını önerdiği hiçbir mahallenin korunmadığını
ifade eden Kuban, “Bizde koruma anlayışı camiye indirgenmiş durumda. Yeni
yapılan camiler bile eski eser kabul ediliyor” dedi. Bu kapsamda son 30 senelik
gelişimin bilimsel bir bağlama sahip olmadığını da anlatan Kuban, koruma adı
verilen olgunun bir planlama olmadığını, negatif planlama olduğunu vurguladı. Bu
kapsamda Kuban, korumanın ‘yeniden dönüşüm’ olmadığını ve eskinin varlığının
egemen olduğu bir nizam, düzen olduğunu söyledi.
“Kentin bu denli hızlı büyümesi toplumu bütünleştirmedi, parçaladı” diyen
Kuban, bazı konuların neden doğru bir şekilde kurgulanamadığını düşünmenin çok
önemli olduğunu vurguladı. Olası bir deprem durumunda ve deprem sonrasında neler
olabileceğini ve bunun için nasıl bir plan program oluşturulduğunu sorgulayan
Kuban, yüksek yapı konusuna da değindi. “Yüksek yapı ekonomik yapı değildir”
diyen Kuban, yüksek yapının sadece arsanın sahibi ve yatırımcısı için ekonomik
olduğunu belirterek, yaşlı kişiler için yüksek yapının hapishane olduğunu
anlattı.
Yüksek yapıların beraberlerinde getirdikleri trafik yükünün ve hava
kirliliğinin de çoğu zaman hesaba katılmadığını anlatan Kuban, gökdelenlerin
sadece rant için yapıldığını belirterek konuşmasını tamamladı.
“Bu son dönüşüm yasası ile neler olabileceğini ben bir şehir plancısı
olarak tahmin edemiyorum”
Kuban’ın sunumundan sonra moderatörlüğünü Yapı-Endüstri Merkezi Genel Müdürü
Dr. Barış Onay’ın üstlendiği “Türkiye’de Kentsel Dönüşüm Süreci ve Aktörler”
paneli kapsamında Onay, kentsel dönüşüm ve Afet Yasası’na yönelik süreci
özetleyerek sözü Atelye 70 Şehir Planlama ve Tasarım Grubu Kurucusu Prof.
Hüseyin Kaptan’a bıraktı.
Afet Yasası’nın ciddi anlamda dehşet verici yanları bulunduğunu ve bir
“Seferberlik, sıkı yönetim yasası” olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan
Kaptan, yasanın yeni bir otorite getirdiğini belirtti. 2981 Sayılı Islah
Yasası’nın dönüşümün temel nedeni olduğunu ve geniş anlamda uygulandığını
aktaran Kaptan, ‘hisseli ifraz’ konusunun tohumlarının da bu şekilde atıldığını
anlattı.
Dönüşüm yasası üzerine İMP’de çok çalıştıklarını da aktaran Kaptan, bu
bağlamda stratejik planla eş zamanlı yürüyebilmesi adına eylem projelerinin de
hazırlandığını anlattı. İMP’de geliştirdikleri dönüşüm yasası öncesinde
gerçekleştirilen en önemli çalışmanın ‘depremsellik performansı ve mikro
bölgeleme’ olduğunu vurgulayan Kaptan, söz konusu çalışmanın verilerine göre
İstanbul’da yer alan binaların yüzde 40’ının yaşanamayacak durumda olduğunu
ifade etti.
Kaptan, konuşmasına “Bu son dönüşüm yasası ile neler olabileceğini ben bir
şehir plancısı olarak tahmin edemiyorum” ifadeleri ile noktaladı.
“Afet Yasası ile birlikte bir de ‘Can Güvenliği Yasası’ da
Hazırlanmalı”
İstanbul İnşaatçılar Derneği Başkanı Nazmi Durbakayım ise, sanayi ve İstanbul
ilişkisi üzerinden kentin gelişimini aktardı. Bu bağlamda rant konusuna da
değinen Durbakayım, arazinin imar hakkı artırımıyla katma değer
sağlayabildiğinden söz etti. Fikirtepe örneğine de değinen Durbakayım, emsal
değerlerinden ve rant olgusunun bütün bir şehir rantı olarak algılanmasının
gerekliliğinden bahsetti.
Deprem ile ilgili olarak katma değerin artmasının bir gereklilik olduğunu
vurgulayan Durbakayım, “bu durumun ancak emsal artırımı ile mümkün
olabilmektedir” dedi. Afet Yasası’nın yanında bir de Can Güvenliği Yasası’nın
oluşturulmasını bir zorunluluk olarak yorumlayan Durbakayım, Fikirtepe örneğinde
herkesin emsal konusuna odaklandığını vurgulayarak, “Önümüzdeki günlere bu
planda bir iptal olursa pek de şaşıracak değilim” dedi.
99 Depreminden sonra hemen hemen hiçbir şey yapılmadığını belirten
Durbakayım, en son yaşanan Van Depremi’nin deprem sürecini yeniden
hatırlattığını belirtti.
“Bizim önümüze sorun ‘sorun’ olarak gelmiyor, ‘çözüm’ olarak
geliyor”
Panelin üçüncü konuşmacısı olan İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi
Murat Güvenç, Afet Yasası’nın arka planında İstanbul vurgusunun bulunduğunu
belirterek, İstanbul’un Doğu Avrupa’nın oldukça özel bir kenti olduğunu ifade
etti.
İstanbul kentinin Kuzey, Doğu ve Batı aksında gelişmekte olduğunu ifade eden
Güvenç, kent nüfusunun her artışında sur içi bölgesi üzerinde baskı oluştuğunu
anlattı. Bu kapsamda gündem projelerinden Marmaray’ın ve diğer hızlı tren
projelerinin de İstanbul kenti üzerinde nüfus anlamında baskı oluşturacağını
ileri süren Güvenç, “Bugün barınma ihtiyacından bahsediliyor ama bugün
İstanbul’da boş konutlar var. 2000 senesinin nüfus kayıtlarına göre Ankara
vilayeti İstanbul’a toptan yatıya gelebilir” dedi.
Türkiye’nin inşaat konusunda önemli aşamalar kaydederek bugünlere geldiğini
aktaran Güvenç, bu başarının nasıl kullanıldığının önemli olduğunu kaydetti.
“Bizim önümüze sorun ‘sorun’ olarak gelmiyor, ‘çözüm’ olarak geliyor” diyen
Güvenç, bizler de çözümü tartışmaya çalışıyoruz diyerek konuşmasını bitirdi.
“İstanbul’da bulunan bütün müteahhitler bunu tartışsalar, biz 15-20
senede dönüşüm çalışmalarını gerçekleştiremeyiz”
Panelin son konuşmacısı Garanti Koza Yönetim Kurulu Başkan
Vekili Dr. Ahmet Murat Binark, “İstanbul’da arsa az, müteahhit çok” kanısının
mevcut olduğunu ve söz konusu meslek grubu çalışanlarının emek, bilgi ve vakit
dökerek bir binayı yarattıklarını anlattı. Söz konusu Afet Yasası’nın ise henüz
yasallaşmadığını, tasarı olarak bulunduğunu vurgulayan Binark, “İstanbul’da
bulunan bütün müteahhitler bunu tartışsalar, biz 15-20 senede dönüşüm
çalışmalarını gerçekleştiremeyiz” dedi.