Radikal Gazetesi’nden Ayça Örer’in haberine göre,“ İstanbul ’da gözümü Tarlabaşı’nda açtım. 30 yıldır tanıdığım bir yer.” İstanbul’a gelen herkesin bir şekilde yolunun kesiştiği Tarlabaşı’yla fotoğrafçı Ali Öz böyle tanışıyor.
Yıllar boyunca semtin çevresinde dolanan Ali Öz, Tarlabaşı Bulvarı açıldığı sırada da orada, o yıkımların da tanığı. O tarihten 24 yıl sonra kendi deyişiyle ‘serseri mayın ’ gibi dolaşırken, kentsel dönüşümün kol gezdiği yerleri belgelemesi gerektiğini anlamış: “Burası yaşamı, kültürü, çokrenkliliğiyle sürekli ilgi çeken bir yerdi. Kentsel dönüşüme engel olamayacağımı biliyordum ama en azından belge olarak kalsın diye, burayı fotoğraflamak istedim.”
Çoklarına tekinsiz gelen ara sokaklar, başta Öz’ü de ürkütse de kısa sürede atılan tedirginlik yerini iki senelik zorlu bir mesaiye bırakmış.
İnsanlar bir gecede buhar oldu
Yıkımlar başladıktan sonra yaşananlar, Tarlabaşı’nın değişen kimliğini de ele veriyor: “Süreç içinde mekânlar yıkıldı, insanlar buharlaştı, bir gecede göçler oldu. Barlar, birahaneler el değiştirmeye ve yok olmaya başladı. Yoksul insanlar evleri boşaltılınca gittiler. Devlet, belediye, bürokrasi ve özel sektör işbirliğiyle buradaki evler kamulaştırıldı ve çok ucuz paralara kapatıldı. Adem Peruk’un 350 metrekare dükkânı 180 bin liraya gitti. Burada iki katliam var, bir mimari dokunun yok edilmesi, o asla geriye gelmeyecek. İki, buradaki insan profilinin yok edilmesi. Rum Süleyman Amca’nın evine önce 180 bin verdiler, 5 katlı, yüksek tavanlı antika bir ev. Drahoma ile alınmış, Rum kültürünün yaşandığı bir mekân. Hısımlar gidince adını bile değiştirmiş, Süleyman yapmış, ‘Ben burada doğdum, nereye gidebilirim?’ diyordu. Rizeli Ahmet Amca diyordu ki: ‘Ben para istemiyorum, para delikanlıyı bozar, ben evimi istiyorum’. Anası-babası hepsi orada büyümüş.”
Öz’ün iki yıl boyunca gece yarılarına kadar çalıştığı işlerin meyvesi ‘Ayıp Şehir’ Fotoğraf Evi yayınlarından çıktı. Yıkılan Tarlabaşı’nın bakiyesi, 10 saatten fazla ses kaydı, 30 binden fazla fotoğraf.