Başkentin merkezi Kızılay’da 70 yıllık bir mahalle, Saraçoğlu Mahallesi. Nazilerden kaçıp Türkiye’ye sığınan Alman mimar Paul Bonatz tarafından bir grup Türk mimarın da katılımıyla projelendirilen 642 dairelik Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk toplu konut projesi. “Türk evi” teması ile dikkati çeken ve yıllarca kamu kurumlarında çalışanların lojman olarak kullandığı konutlardan oluşan Saraçoğlu Mahallesi, bir süreden beri terk edilmiş durumda. Bakanlar Kurulu’nun 5 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanan kararıyla “riskli alan” gerekçesiyle kentsel dönüşüm kapsamına sokulan mahalledeki taşınmazların “ekonomiye kazandırılması” için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve TOKİ yetkili kılındı. Dev ağaçlarıyla ünlü lojmanların yanı sıra halk kütüphanesi ve ilköğretim okulunun da “ekonomiye kazandırılma” adı altında devri ve satışı mümkün olacak. Kentin belleğini, meydanlarını, yeşil alanlarını hızla yok etmeye yönelik adımların ilki değil tabii Saraçoğlu Mahallesi ile ilgili karar. Birgün Gazetesi'nden Sebahat Karakoyun, bu kararın altında yatan gerekçeleri ve nelere yol açacağını TMMOB Şehir Plancıları Odası Başkanı Orhan Sarıaltun ile konuştu.
Başkentin Tarihi Mahallesi, Yargıya Taşınıyor!
»Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden gündeme gelen Saraçoğlu Mahallesi’nin Kızılay açısından taşıdığı önem nedir?
Saraçoğlu Mahallesi, şu anda Kızılay kent merkezinin en can alıcı noktasında yer alan bir toplu konut alanı. 1940’lı yıllarda planlanmış bir alandır. Ulusal mimarlık üslubunun Cumhuriyet dönemi Türk mimarisinin en güzel yönlerini öne çıkaran bir yapısı var. Cumhuriyet dönemindeki ilk toplu konut uygulaması ancak sadece konut planlaması yapılmamıştır. İdare merkezi olarak yapılan bina yıllarca Çankaya Kaymakamlığı olarak kullanılmıştır. En son Halk Kütüphanesi olan yapı yıllarca Milli Kütüphane olarak hizmet vermiştir. Yani yalnızca konut alanı değil dinlence yerleri, oyun alanları, sosyal tesisleri hepsi bir bütün olarak planlanmıştır. Geçmiş hükümetler döneminde de Kızılay’ın göbeğinde kalan bu alanın atıl bir alan olduğu, verimli kullanılmadığı, bir ticari değere dönüştürülmesi gerektiği yönündeki düşünceler dile getirilmiş, bazı girişimlerde bulunulmuştu.
Tarihi Mahallenin "Tahsis"i Kafa Karıştırdı!
»Bu mahalleyle ilgili koruma kararları da vardı sanırım...
Evet, ilgili kurulların aldığı koruma kararları da var. Yanlış bir algı var, ‘Kent merkezlerinde konut yer almaz’ diye. Oysa kent merkezlerinde konut ve ticaret alanları iç içe olmalıdır. Bu olduğu takdirde kent merkezinin yaşanabilirliği de artar. Bugün Kızılay’da bazı binalarda kalan son birkaç konutta yaşayanlar o konutları koruyabilmek için büyük bir çaba harcıyorlar. Çünkü tümüyle işyeri olduğunda akşam saatlerinde ve hafta sonlarında ciddi bir güvenlik sorunu yaşanabiliyor ve ciddi bir güvenlik sorunu yaşanan kent merkezi ortaya çıkıyor.
Kızılay bilinçli zayıflatıldı
»Kent merkezinde böyle bir güvenlik sorununun yaşanmasının nedenleri neler size göre?
Yıllardır bilinçli bir şekilde Kızılay kent merkezi zayıflatılmıştır. Bulvar ve kent merkezini oluşturan açık alanların, yaya meydanlarının zayıflatıldığına, geliştirilmediğine, bilinçli bir şekilde güvenliksiz bir hale getirildiğine tanık olduk. Kent merkezinde yeteri kadar aydınlatma olmadığını görüyoruz. Kızılay kent merkezindeki Güvenpark’ın üçte birlik bir bölümü polis karakoluna dönüştürülmüş. Diğer üçte birlik bölümü de dolmuş, otobüs otoparkı olarak kullanılmaktadır. Bu, tarihi bir kent merkezi parkına asla yakışmayacak görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bütün bunlar birbiriyle ilintili aslında. Bilinçli bir şekilde Kızılay kent merkezini zayıflatan, çökerten, hatta ana yolların hemen dışındaki alanlarda yaşanamaz hale getiren, hava karardığında girilmesi zor, sıkıntılı sokaklara dönüştüren bir bilinçli hareketin devamı niteliğinde Saraçoğlu Mahallesi ile ilgili girişim de.
Saraçoğlu Mahallesi'nin Tahsisleri Kaldırıldı!
»Mahalle uzun süredir bakımsız bir halde, binalar yıkık dökük. Bunun bilinçli olarak yapıldığını söylüyorsunuz...
Geçmişte Saraçoğlu Mahallesi ile ilgili konu Cumhurbaşkanı’na kadar yansıdı. Binaların korunacağı, yayaların kullanımına açık bir şekilde düzenleme yapılacağı belirtilmişti. Ancak son dönemde gördük ki bu alan afet riskli alan ilan edildi. Bu, koruma kararlarını yok eden bir yetkinin kullanımının kapısını açmaktadır. Yani daha önce söylenen ‘bu binalar korunacak, yıkım olmayacak, yeni binalar yapılmayacak’ sözleri otomatikman ortadan kalkmış durumdadır.
TOKİ tüyleri diken diken ediyor
»Bakanlar Kurulu kararıyla TOKİ’nin devreye girmesi ne anlam taşıyor?
Başta gecekondu semtleri olmak üzere kentlerin pek çok bölgesinde kullanılan Afet Riskli Alanlar Yasası aslında tam bir yıkım yasasıdır. Gecekondu bölgelerinde hak sahipleri haksız bir sürgünle mağdur edilirken diğer alanlarda da bu yasanın önünde hiçbir şey duramıyor. Bu yasanın şimdi Saraçoğlu’nda da kullanılacağını düşünüyoruz. Bu kararla ‘İstersem ben koruma kararı alınmış bu binaları yıkarım’ demek isteniyor. Bu mahalle ile ilgili uluslararası firmalarla görüşüldüğünü duyduk. Duyumlarımızdan anladığımız burada uluslararası firmaların da dahil olduğu bir projenin altyapısı hazırlanıyor. Bugün atılan adımlara baktığımızda buradaki tarihsel değer, mimari değer, özgünlüğü yok eden, ortadan kaldıran bir yetkinin kullanılacağını görüyoruz. Son kararla bu alanın tahsis değişikliği söz konusu. Tahsis değişikliği bir idari karar gibi görünüyor ama altında yatan niyet önemlidir. Bakanlar Kurulu kararında Özelleştirme İdaresi’nin adı zikrediliyor. Bu, bu alanın kamusal kullanımdan çıkartılarak bir özelleştirme metası haline dönüştürüleceğini gösteriyor bize. Kararda ayrıca artık bizim tüylerimizi diken diken eden TOKİ’nin adı zikrediliyor. Hemen her kentte daha çok da Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde TOKİ’nin işlevi onun asli görevi olan sosyal konut üretiminin üzerine çıkmış durumda. Ticari ortaklıklar yöntemiyle rant artışının paylaşımı yöntemiyle özel sektörle iç içe aldıkları kamusal alanları özelleştiren, kentlerde yeni problemler yaratan, kentlerin planlı dokularını, korunması gereken alanlarını göz önünde bulundurmayan, oradaki sosyokültürel veya başka eksiklikleri gidermek yerine parasal değeri, rantı artırıp onun üzerinden bir paylaşım mantığı kuran bir kurumdan söz ediyoruz. TOKİ’nin artık toplum yararına çalışan bir kamu kurumu niteliği kalmamıştır.
Amaç korumak değil, yıkmak
»Sizce Saraçoğlu’da nasıl bir yapı planlanıyor?
Bu alanın da TOKİ’nin adının zikredildiği diğer alanlarda olduğu gibi bir metaya dönüştürüleceği anlaşılıyor. Bu alanın hemen yakın çevresinde Kumrular ile Necatibey’in kesiştiği noktada kalan Bayındırlık Bakanlığı’nın kullandığı yapıyla ilgili bir AVM planlaması da vardı, geçmişte. Saraçoğlu ile ilgili kararın ardından bütün bunların bir ortak proje içinde yer alacağı endişesini taşıyoruz. Koruyarak değil, yıkarak bir adım atılacağı anlaşılıyor. ‘Afet Riskli Alan’ ilanı bir yıkım kararıdır, aslında. Son dönemdeki uygulanış şekli itibariyle baktığınızda bir bina ile ilgili alanın afet riskli alan kararı o binanın yıkımı ve yerine ‘Muhteşem TOKİ konutlarından birinin yerleştirilmesi’ anlamına gelmektedir. Burada belki klasik TOKİ konutları olmayacaktır ama AVM benzeri bir yapılaşmanın olacağına adım gibi eminim.
»TOKİ aracılığıyla yapılan kat karşılığı devirlerle pek çok kamu arazisinde yapılan rezidans ve AVM’lerle ilgili iddialar da var...
Bu konuda pek çok örnek var büyük kentlerde. Özellikle Ankara’da Çukurambar semtinde Gazi Üniversitesi’ne tahsis edilen alanın TOKİ’ye devredildiği ve TOKİ aracılığıyla bir rezidans ve AVM projesine dönüştürüldüğünü biliyoruz. Israrla dava açıp takip ediyoruz, defalarca yürütmeyi durdurma kararı verildiği halde yeni planlarla yola devam ediliyor. İhalesi yapılmış durumda şu anda. Hukuka karşı da bir aldatma söz konusu. O kadar sıkışık ve yoğunluklu bir alanda kamuya ait son araziler yeşil alan ve sosyokültürel tesis için kullanılması gerekirken oradaki yoğunluğu daha da artıran bir TOKİ projesine dönüştürülüyor. Yine aynı şekilde bakanlıkların yeni yerleşim alanı olarak planlanan Eskişehir Yolu’nda kamunun elindeki araziler birer birer TOKİ aracılığıyla özelleştiriliyor. Rezidanslara AVM’lere dönüştürülüyor.
Hedef yeni bir AVM
»Saraçoğlu Mahallesi’ne gelirsek...
Saraçoğlu Mahallesi korunması gereken bir alan olmasının ötesinde, bir kamusal alan olarak da düşünebiliriz. Kentin merkezinde Meclis binası ve bazı bakanlık binaları dışında bu kadar büyük bir kamusal alan yok. Bu bir değerdir. Hiçbir şey yapılmasa bile bunun korunması, bir değerin geleceğe aktarılması anlamında önem taşımaktadır. Son Bakanlar Kurulu kararı buranın özelleştirileceğini ortaya koyuyor. Bunlar yapılırken bu alanlara kamu yararı değil, tamamen rant açısından yaklaşım söz konusu. Burada da Saraçoğlu Mahallesi, maalesef başkentin merkezindeki bu mahalle bir AVM, yeni bir rezidans projesine dönüşecek. Oradaki korunması gerekli değerler, ekonomik değer mantığı ile yok edilecek.
Önce değerini düşürüyorlar
»Bilinçli bir şekilde kent merkezinin hızla yaşayanlar için güvenliksiz alan haline getirilmesi, yayaların kullanacağı alanların daraltılması, yeşil alanların yok edilmesi... Buradaki gerçek amaç nedir size göre?
AKP İktidarı ilk iktidara geldiği 2002 yılını hatırlarsak o dönemde sokaklarda bir kapkaç dönemi vardı. Emniyet yetkilileri aciz kaldığını itiraf ediyor, ‘Direnmeyin, çantanızı bırakın’ gibi komik önlemler öneriyordu. Bir anda bütün bunların arkasında televizyonlarda bazı reklamlar türemeye başladı. Kapalı yaşam alanları, konutu, AVM’si, okulu, sağlık üniteleri ile kentle bütünleşmeyen tam tersi ayrışan lüks yaşam alanları ortaya çıktı, büyük kentlerde. Güvenliği öne alan bu yaşam alanları bir pazarlama stratejisi ile ortaya çıktı. Sonra hükümet TOKİ’nin de bu tür lüks yaşam alanları üretimini yapmasını sağladı. Kamunun elindeki değerli pek çok arazinin dönüşümü TOKİ kanalıyla yapıldı. Kent merkezindeki pek çok sokak sadece kadınların değil erkeklerin dahi giremeyeceği güvenliksiz alanlara dönüştürüldü. Bu bilinçli bir şekilde yapıldı. Kentin merkezinde Kızılay’da olan bazı ticari kuruluşlar artık şubeleşme yoluyla kent dışındaki yerleşim alanlarına gitmeye başladılar. Zaman içerisinde tümüyle kent merkezini terk edecekleri anlaşılıyor. Bütün bunlar ortadayken ‘Saraçoğlu’na neden bir yatırım yapılsın’ sorusu akla gelebilir. Daha önce Ulus tarihi kent merkezinde, Kazıkiçi Bostanları’nda, İskitler’de yaşananları hatırlayalım. Köhneleştirerek arazinin değerini dönüştürmeye dönük politikalar burası için de geçerli. Buradaki değerlerin iyice düştükten sonra el değiştirmesi ve dönüşümün sağlanması İstanbul’da da hızla yaşanıyor. Ankara’da yapılacak olan budur. Bütün bunlar bir senaryonun parçası. Saraçoğlu’nda da sadece Saraçoğlu Mahallesi değildir, mevzu. Bütün Kızılay kent merkezi projesinin bir parçasıdır. Orada ticaretin yaratacağı rant ağızlarının suyunu akıtmıştır.
»Yargı yoluyla bütün bu süreçlere engel olunamıyor mu?
Yargı kararları başka bazı yöntemlerle ortadan kaldırılıyor aslında. Hukuku kandırmaya dönük adımlar atılıyor. Yaptığımız başvurulara rağmen sonuç alamıyoruz. Dava açıyoruz, yürütmeyi durdurma kararı alınıyor. Bu arada yeni bir plan onaylanıyor, aslında birşey değiştirilmiyor ama bu arada yargı ‘yeni bir karar var’ mantığı ile süreci yeniden başlatıyor. Bu süreçte çok şaşırtıcı, yasalara tamamen aykırı bilirkişi raporları hazırlandığını, birbiri ile çelişen yargı kararları alındığını görüyoruz. Bu süreçlere müdahale olabiliyor tabii. Erk, gücünü hukuka karşı da kullanıyor.