‘Tarihi Kentler Birliği’nin 10. Yılı ve Kayseri Bildirgesi
Tarihi Kentler Birliği (TKB) bu yıl 10 yaşında... 1-3
Ekim’de Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde
gerçekleştirilen kutlamalara Avrupa TKB’den de uzmanlar
katıldı. Her yıl düzenlenen “Proje-Uygulama Ödülleri”nin 2009
sonuçları ilan edilirken “Birlik Meclisi” de
toplandı.
Proje ve uygulamaları başarılı bulunan TKB üyesi belediyelerin
çalışmalarını Kültür sayfamızda daha geniş bir yazıyla tanıtacağım… şimdi,
“Tarihi Kentlerde Bütünleşik Yönetim Planları ve Yerel Katılım”
konulu sempozyumun sonuç bildirgesini paylaşmak istiyorum.
“Temmuz 2000
tarihinde 52 üye ile yola çıkan TKB 10’uncu yılını 308 üyesiyle kutlarken,
‘kültürel mirası ve tarihi kentsel dokuları korumanın yerelden başlayarak ülke
bütününe yayılması’ hedefine adım adım ulaşmanın onurunu yaşıyor” denilen
bildirgede; aynı 10 yıl içinde “kamu-yerel-sivil-özel birlikteliğinin seçkin
örneklerinin verildiği”nin ve yoğun bir “bilgi ve deneyim paylaşımı, işbirliği,
öğrenme ve dayanışma ortamının yaratıldığı”nın da altı çiziliyor.
Başta
sivil kuruluşlar olmak üzere, üniversiteler, kamu yöneticileri, bürokratlar,
uygulamacılar, bilim, kültür, sanat insanlarının TKB çevresinde bir çember
oluşturduğu vurgulanarak “10 yılda üye kentlerin yanı sıra ‘tüm koruma
camiası’nı bir araya getiren zeminde, kültür mirasımızı yaşatma uğraşı
verilmiştir. Bu nitelikleriyle TKB, ‘Türkiye’nin koruma tarihi’nde bir dönüm
noktasıdır” denilen bildirgede özetle şu değerlendirmeler
yapılıyor:
‘Cumhuriyet
bilinci’yle
“Doğa, kültür ve insan” arasındaki karşılıklı ilişki
ile hayat bulan “yaşam kaynakları”ndan herkesin eşit pay almasına dayalı bir
yönetim anlayışı olan Cumhuriyet, zaman zaman yaşam alanlarını bir bütün olarak
gör(e)meyen, gerekli yasal düzenlemeleri ve kaynakları uygulamaya geçir(e)meyen,
sahip olduğumuz değerlerin farkında ol(a)mayan ve yitirmemize yol açan
dönemlerle kesintiye uğradı..
Avrupa, II. Dünya Savaşı yıkımını aşmak
için ortak mirasını birleştirici bir güç olarak kucaklarken biz, topraklarımızın
mirasını kendi ellerimizle yıkıma uğratarak varlıklarımızı hızla
kaybettik.
Bugün ise “fiziki ortamların onarılmasından bilinçlenmeye
geçiş”i yerel politikalarla gerçekleştirme yolundayız… biliyoruz ki “doğal
kaynaklar” olmadan “kültürel birikim” olmaz; “eğitim” olmadan kültürel birikim
değerlendirilemez, “örgütlenme” olmadan değerler yaygınlaştırılamaz.
TKB
bundan böyle, öncülüğünü yaptığı kültürel uyanışı, “kentlerden havzalara,
havzalardan bölgelere ve ülke bütününe yayma çabası” içinde olacaktır. Ülkenin
tarihi ve kültürel varlıklarını korurken ve yaşatırken, çağdaş değerler ve
bilimsel verilere dayalı bir gelecek kurgusunun bu engin kaynaktan beslenmesini
ilke edinecektir. Kentlerin kültür birikimini, kent kimliğinin harcı ve “kentsel
kalkınmanın itici gücü” olarak değerlendirmeye yönelik adımlar
atacaktır.
TKB bildirgenin sonunda diyor ki: “Kültür öncelikli gelişme
politikalarını yerelden başlatarak önce ulusal, sonra evrensel düzeyde kimlikli
bir ülke olarak var olmayı hedefliyoruz.”
Ne dersiniz? Başta TKB’nin
önderi ve baş danışmanı Prof. Dr. Metin Sözen ile kurucu başkanı Erdoğan
Bilenser ve çalışkan başkanı Mehmet Özhaseki olmak üzere, TKB’nin tüm
kurucularına, katılımcılarına ve emektarlarına bu ülkenin tüm fertleri ve
ülkesini seven herkes şükran borçlu değil midir?