"Tarihi Gerekçe Göstermek Yanlış!"



Dünyanın en prestijli eğitim kurumlarından Harvard Üniversitesi’nde görev yapan Lübnan asıllı Şehircilik ve Mimarlık profesörü Hashim Sarkis, uzun yıllardan beri Türkiye’yi çok yakından takip eden ve İstanbul ve Türkiye üzerine araştırmaları olan bir isim.. New York Times gazetesinin de konuyla ilgili kısa görüşlerine yer verdiği Sarkis, Gezi Parkı olaylarını değerlendirdi.

Vatan Gazetesi'nin haberine göre, İşte Harvard’lı profesörün Taksim olayları konusundaki değerlendirmeleri:

- İstanbul’u çok yakından bilen ve tanıyan bir isimsiniz. Ne diyorsunuz yaşananlar için?

İstanbullular Taksim olaylarıyla, şehrin kendisi ve şehir kültürünün çeşitliliği konusunda ne kadar gururlu olduklarını bir kez daha ortaya koydu. Olaylar Taksim’in saygı duyulan ancak bir o kadar da tartışmalı statüsünü de yeniden gösterdi. Taksim Meydanı’nın coğrafi konumu ve tarihi, insanların daha geniş ve ‘bir kimliğe bürünmemiş’ alanlara ihtiyacını simgeliyor. Tarihi olarak bu meydan anma törenlerinden sosyal ve ticari faaliyetlere, miting ve gösterilere kadar birçok ‘toplanma’ faaliyetine ev sahipliği yaptı. Her tür sevinç ve öfkeye mekan olan Taksim; ‘meydan’ kelimesinin anlamını en iyi bulduğu yerlerden biri. Şimdi burayı sahiplenen o farklı grupları bir kenara koyup meydana çok belirli bir kimlik kazandırma çabası (Topçu Kışlası projesi) şu anda haklı bir tepkiye sebep oluyor.

- New York Times’a demecinizde Taksim’in yayalaşması projesini değerlendirirken 1960’larda yayalaşma denemelerinin başarısızlığının kanıtlandığını söylemiştiniz. Biraz açar mısınız?

ABD ve Avrupa’da yenilenen kentleşme sürecinde yerleşik bir inanış vardı. Yayaların araç trafiğinden ayrıştırılmasının daha iyi sosyal alanlar oluşturacağı ve burada da vatandaşlar arasında daha iyi bir sosyal etkileşim kurulacağı düşünülüyordu. Ancak fark edildi ki, otomobiller olmadığında iş dünyasıyla ticaret arasındaki bağlantı istenildiği gibi gerçekleşmedi. Sonradan belirli noktalarda trafiği de içine alan daha dengeli bir yayalaştırma arayışına girildi. Kısacası yayalaştırma otomatik olarak ‘iyidir’ diyemeyiz.

- Topçu Kışlası projesinde ısrar edilmesi için ne diyorsunuz?

Tarihi bir binanın yeniden inşa edilmesi daha önce örneği görülmemiş bir durum değil. Birçok siyasi figür ve grup, tarihe kendi görüşlerine uygun bir bakış açısıyla yaklaşarak uluslarının ya da şehirlerinin geçmişinde yer tutan yapıları yeniden inşa etmişlerdir. Berlin’deki Prusya Kralı’nın sarayı, Irak’ta Babil bunlara örnektir. Ancak asıl bakılması gereken bu çabaların sonucudur, ki genel anlamda başarısız olmuşlardır. Kentleşme hususunda ‘seçilmiş’ bir projenin hayata geçirilmesi ‘baskıcı’ bir anlayıştır. Çünkü tarihin bir yüzünü aydınlatırken diğerlerini gölgede bırakır. Aynı zamanda şehirlerin zaman içinde geçirdikleri evrimi de görmezden gelmektir. Taksim’e şu içinde bulunduğumuz zamanda tek bir bakış açısıyla bakmayı protesto etmek vatandaşların çoğulcu ve tarihe yönelik eleştirel bakışının da göstergesidir.

- Modern bir İstanbul için Taksim’de neye ihtiyaç var?

İstanbul 21. yüzyıl altyapısı ile tarihi statüsünü koruyan bir şehir olması itibariyle tüm dünyanın yakından izlediği bir şehir. 70 ve 80’lerde Paris ve Londra tarihi merkezlerin canlandırılması için küçük çapta çalışmalar yaptı ama onların aksine, İstanbul, Marmaray gibi çok büyük çaplı değişimler geçiriyor bu da şehrin tarihi kimliğini ortadan kaldırıyor. Bu tür çalışmalar şehir için gerekli olabilir. Ama İstanbul hem mimari tarihçiler, hem şehir planlayıcıları hem de mimarlar açısından çok önemli isimlere sahip. Han Tümertekin, Nevzat Sayın, Can Çinici, Melkan Gürcel, Murat Tabanlıoğlu, Emre Erolat, Mehmet Kütükçüoğlu, Süha Özkan, Murat Güvenç, İhsan Bilgin, Sibel Bozdoğan, İlhan Tekeli, Zeynep Çelik, Doğan Küban, Hüseyin Kaptan, Gülru Necipoğlu ve Cemal Kafadar bunlardan bazıları. Kendi uzmanlarınızı dinleyin. İstanbul bunu kendine borçlu. Dünyaya da bunu borçlusunuz.