Eski ve tarihi değeri olan eserlerin, yeni şehir planları içinde aynen korunmasına bütün dünyada büyük önem verilmektedir. Bu nedenle, 1975 yılı, Avrupa Konseyi tarafından mimari mirasın korunması yılı olarak ilan edilmiş ve konunun önemini belirtmek için çeşitli etkinlikler yapılmıştır. Öncelikle belediyelerin ve çevre halkının, konunun önemine inandırılması gereklidir. Bu çalışma büyük bir masraf gerektirmez. Çevrenin temiz tutulmasının, doğanın korunmasının, tarihi eserlerin korunmasının önemine herkesin inanması, inandırılması için çaba gösterilmesi zorunludur. Turist, doğa güzellikleri, tarihi yapıtları, temiz havası olan yerleri arar.
Yeni yeşil alanlar, park ve bahçeler kazanılması da, turistik potansiyel yönünden önemlidir. Park, bahçe ve yeşil alanların, nehir, göl ve denizlerin temiz tutulması, kirli maddelerin buralara atılmaması konusunda inanç birliği sağlanmalıdır. Vatandaşlar arasında ülke severlik, dayanışma, yaşadığı beldeye ve ülkesine yararlı olma duygularının geliştirilmesi sayesinde bu konuda başarı sağlanabilir. Şehirlerin güzelliği ile ilgili, birçok görevin belediyelere verilmiş olduğu görülmektedir. Genel temizlikle ilgili bütün hizmetler kentsel altyapı hizmetlerini yapmak, imar, su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar yapmak, katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmak gibi görevler belediyelere verilmiştir.
Bu görevlerden, belediyelerin özellikle eski eserler ve çevre korumasında en büyük sorumluluk taşıyan kamu tüzelkişisi olduğu sonucunu ortaya çıkarabiliriz. Bu görevi başarı ile yürütmelerinde, imar planlarını yapma ve uygulama yetkileri önemli bir araç ve etkendir. 1930 tarihli, 1593 sayılı Genel Hıfzıssıhha Kanunu ile, belediyelere halkın sağlığı ve çevre sorunları ile ilgili birçok önemli görevler verilmiştir. Sözü geçen kanunun 20. maddesine göre belediyeler yenilecek içilecek şeyleri kontrol etme, temiz su getirme, genel yerlerde halkın sağlığına zarar veren nedenleri ortadan kaldırma, bulaşıcı hastalıklarla savaş vb. gibi görevleri yapmakla yükümlüdür. 237. maddeye göre, belediyelerin içme sularının içilmeye elverişli hale getirilmesi, 239. maddeye göre kuyu ve sarnıçların kullanılmaya elverişli hale getirilmesi, 241. maddeye göre içilmesi zararlı olan suların bulundukları yerlere “içilmesinin zararlı olduğunu” gösteren levhalar asılması, 242. maddeye göre dere, nehir, çay ve çeşmelerin kirlenmesine sebep olacak çalışmalara engel olunması, fabrika sularının zararları giderilmeden nehir ve derelere akıtılmasına engel olunması gibi görevler belediyelere verilmiştir.
Yine Hıfzıssıhha Kanunu’nun 244. maddesine göre lağım ve kirli suların dere, çay ve nehirlere, fenni sakıncası olmadığı saptanmadıkça akıtılması yasaktır. Şehre giriş yerlerinde özellikle turistik mevsimlerde danışma büroları bulunmalıdır. Belediyeler beldelerinin sokak isimlerini içeren birer şehir planının hazırlanmasını sağlamalıdır. Maalesef Türkiye’de bu büyük bir noksanlıktır. Büyük şehirlerimizde de sokak cadde bulma, hatta bileni bulmak zordur. Taksiler bile bilmiyor. Batı şehirlerinde her taksi şoförünün elinde çalıştığı şehrin planı vardır. Sizi boş yere dolaştırmadan aradığınız adrese götürür.
Uluslararası turizm hareketlerinin yoğunlaştığı ve turistlerin en çok rağbet ettikleri ülke olma izlenimi görülen ülkemizde, turistik yörelerin altyapı sorunları büyük önem arz etmektedir. Ayrıca zararlı böceklerle mücadele, arazöz, vidanjör ve çöp kamyonu temini gibi konularda da yeterli destek gerekir. Yeterli ve nitelikli içme ve kullanma suyu sağlanması önemli bir konudur. 24 saat suyu sürekli akmayan bir turistik tesis düşünülemez. Su sorunu bazı belediye, kasaba ve köylerin tek başına çözümleyebilecekleri bir sorun olmaktan çıkmıştır.