Marmaray Projesi ile birlikte yapılan kazılarda insanlık tarihine ışık tutan bulguların ardından, Boğaz’ın altından otomobillerin geçişini sağlayacak Avrasya Tüp Geçiş Tüneli Projesi için de kazılar başlıyor. Hürriyet'ten Çilem Kaya Açık'ın haberine göre, tarihi yarımadanın içinde Bizans dönemine ait Bukaleon Sarayı’nın hemen yakınında başlayacak kazılar için tarihçiler uyarıda bulunarak, “Çalışmaların titizlikle yapılması gerekiyor. Kazılarda neler çıkacağını tahmin edemeyiz. Ancak Marmaray’da olduğu gibi birçok sürprizle karşılaşabiliriz” uyarısında bulunuyor.
Arkeologlar devrede
Proje kapsamında Avrupa Yakası’nda Kazlıçeşme-Çatladıkapı arasında yollar genişletilecek kavşak ve yol bağlantıları gerçekleştirilecek. Deniz altında çalıştırılan tünel kazma makinesi Çatladıkapı’da, tarihi Bukoleon Sarayı’nın yaklaşık 70 metre yakınından çıkarılacak. İşte bu noktada devreye arkeologlar giriyor ve kazı başlıyor.
Çatladıkapı'da kazı
Marmaray Projesi’nde olduğu gibi Avrasya Tüneli Projesi’de de kazılar İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nün gözetiminde yapılıyor. Marmaray Projesi’nde projenin yaklaşık dört yılını oluşturan kazıların yeni projede nasıl bir etki göstereceği ise toprağın altında “gizli”. Deniz altında günde ortalama 8-10 metre hız ile ilerleyen köstebeğin Avrupa yakasındaki çıkış noktası için Çatladıkapı’da yapılacak kazıların önümüzdeki günlerde başlayacağı öğrenildi. Bu kazılar sırasında gözler, günümüzde önünden Kennedy Caddesi geçen ancak Bizans döneminde deniz kenarında olduğu için sahil sarayı olarak kullanılan Bukoleon Sarayı’nın çevresinde olacak.
Önemli bir sorumluluk
Proje kapsamında yapılacak kazılar için görüşlerine başvurduğumuz, Arkeolog-Editör Nezih Başgelen, tarihi yarımadanın değerini hatırlatarak, büyük projelerin ciddi riskler taşıdığına dikkat çekti. Başgelen, “Lastik tekerlekli taşıtlar için tasarlanan bu tünel Göztepe’den dalmakta, Sur içinde Çatladıkapı’da, tarihi Bukoleon Sarayı’nın önünde yüzeye çıkmakta, 4 şerit gidiş, 4 şerit dönüş olmak üzere sahili izleyen bir otoyolla Sur dışına yönelmektedir. Bu otoyolun, tarihi İstanbul yarımadasının denizle olan ilişkisini tümüyle yok edeceği anlaşılmaktadır. Oysa tarihi yarımada bir Müze-Kent haline getirilerek korunması gereken, İstanbul için yadsınamaz bir övünç kaynağı olan değerlere sahiptir” değerlendirmesini yaptı.
Gelecek kuşaklara aktarılmalı
Bukoleon Sarayı’nın tarihine vurgu yapan Başgelen, şunları söyledi: “Tünelin çıktığı alandaki Bukoleon Sarayı’da bu değerlerden birisidir. Tünel çıkışının yer alacağı binlerce yılın birikiminden gelen dolguların olduğu Çatladıkapı kesimindeki arkeolojik kurtarma kazılarının da Yenikapı’da olduğu gibi bilimsel çerçevede titizlikle yapılması gerekir. Dünya Kültür Mirası’nın da bir parçası olan bu kesimde çıkacak arkeolojik değerlerin, Bukoleon Sarayı ve çevresindeki mevcut tarihi eserlerin akılcı artı değerler katılarak gelecek kuşaklara aktarılması üzerimizdeki önemli bir sorumluluktur.”Projenin özellikleri
Şehrin sahilsarayı
Bukoleon Sarayı, tarihi yarımadada Cankurtaran ile Kumpkapı arasında Çatladıkapı’da yer alıyor. Bugün sadece doğu yakasının kalıntılarıyla tarihi yarımadada yer alan Bukoleon Sarayı, şehrin sahil surları üzerine kurulmuş bir yapı. İmparatorun, Bukoleon Saray’ı ve aynı isimli sarayın limanını kullanarak Büyük Saray’a ulaştığı düşünülüyor. Bizans imparatorlarını ağırlayan saray, taripte sahilsarayı olarak biliniyor. Saray hakkında en eski bilgi orta Bizans döneminin ortalarına ait. Faros denilen fener burcu ile imparatorluk iskelesi olarak kullanılan burun arasında, surların üzerinde uzanan Bukoleon Sarayı’nın temelinde ilkçağdan kalma mermer bloklar kullanılmış. Sur duvarlarının arasında görülebilen yaklaşık 300 metre uzunluğundaki ön cephe, başlıca iki bölümden oluşuyor. Öndeki küçük limanla sarayı birbirine bağlayan ve güney-kuzey doğrultusundaki kısa bir duvarın içinden geçen anıtsal bir merdiven, bu iki parçayı birbirinden ayırmakta.