Taksim’deki ‘Cami Planı’ Geçersiz



İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Taksim Meydanı’na “dini tesis” öngören planla ilgili 21 Mayıs 2009 tarihli açıklaması, yasal süreci “eksik” yansıtıyor. Dahası, sadece “camiyi destekleyen yanlış bilgiler” veren ve aynı caminin “geçersiz”liğine dair mahkeme hükümlerini ve şehircilik kararlarını “yok sayan” içeriğiyle de İBB’nin kurumsal kişiliğine yakışmayan “çarpıtma”larla kaleme alınmış...

Alanın 1977 planlarında “cami, çarşı ve otopark”a ayrıldığı belirtilirken bu tanımın ilerleyen yıllarda “yargı kararıyla iptal edildiği”nden söz edilmeyen açıklamada, Anıtlar Kurulu’nun da aynı dönemdeki “olumsuz” görüşlerinden tek satır yok!..

Anımsanacağı gibi, 1997’de dönemin Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Semavi Eyice, dönemin RP’li Kültür Bakanı İsmail Kahraman tarafından “rencide” edici bir şekilde ve “Camiye imza atmadı, imzayı ben attım kapının önüne koydum..” denerek görevden alınmıştı. Aynı bakanın Eyice yerine kurula atadığı mimar Kadir Topbaş da hemen ilk demecinde “Taksim Camisi’ni destekliyorum, onun için kurul üyesi oldum” diyebilmişti...

Şimdi de Topbaş’ın yönetimindeki İBB açıklamasında, Taksim’deki “mevcut mescit”i yeniden düzenleme amacını taşıyan plan değişikliği için “Yeni bir dini tesis alanı kararı mevzu bahis değildir..” denilmesine rağmen aynı yerdeki otopark alanının “cami yeri” şeklinde tanımlanmaya devam edilmesi de “çelişkileri” doruğa çıkarıyor.

Çünkü, Koruma Kurulu’nca 7 Ocak 2009’da “uygun görüldüğü” belirtilen ve 15 Mayıs 2009’da da İstanbul Büyükşehir Meclisi’nde kabul edilen plandaki “dini tesis” alanı şimdiki otoparkı da içerirken bunun “teneke minareli” mescidin onarımıyla sınırlı olduğuna dair hiçbir not ya da koşul yer almıyor...

Kanlı 1 Mayıs’ın ardından

Taksim’de “meydana hâkim” bir caminin yapılması için ilk “resmi” girişimler 1977’deki “gerici saldırı”yla katliama dönüşen “kanlı 1 Mayıs”tan tam “12 gün” sonra başlatılmıştı. Bunun için de yine kanlı 1 Mayıs’ta işçilerin üzerine ateş açılan tarihi Su Maksemi ve Sarnıç kalıntıları yanındaki 2699 m2’lik otopark alanına göz konulmuştu.

Dönemin “Milliyetçi Cephe” hükümetinde Kültür Bakanlığı’ndan Anıtlar Kurulu’na gönderilen 13 Mayıs 1977 tarihli “talimat”la onaylanması istenen “Taksim Camisi projesi”, kurul bu talimata uysa bile “mülkiyet sorunu” yüzünden gerçekleşemedi. O yıllarda arsanın 1624 m2’lik bölümüne sahip olan Ziraat Bankası burada Taksim şube binasını inşa etmeyi amaçladığından, cami amaçlı ortaklık tekliflerini geri çevirdi.

Aynı arsada sadece cami değil, “meydandaki yoğunluk artışı” ve “tarihi yapılara komşuluk” nedeniyle banka şubesinin bile yapılamayacağına yönelik yargı kararının tarihi ise 07 Şubat 1983...

İBB açıklamasında “geçerli”(!) gibi gösterilen 1977 yılındaki “Bakanlık talimatlı Anıtlar Kurulu Kararı”nı ve buna koşut “çarşı (banka şubeli), cami ve otopark” planını “iptal” eden Danıştay 6. Dairesi’nin 1983/556 sayılı kararında, aynı yapılaşmanın “şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olmadığı” açıkça vurgulanıyor.

Şehircilik skandalı

Türk şehirciliğinin büyük isimleri ve her biri o yıllarda bile “hocaların hocası” olarak saygınlıklarıyla ün yapan Prof. Kemal Ahmet Aru, Prof. Hande Suher ve Prof. Dr. Ayten Çetiner’den oluşan bilirkişilerin kapsamlı raporlarına belediyenin itirazlarını “yetersiz” bulan Danıştay kararında, özellikle otopark alanının kesinlikle yapılaşmaya açılamayacağı da yine açıkça belirtiliyor.

İBB’nin şimdiki açıklamasında ise ne o saygın bilirkişilerin raporlarından, ne yargı hükümlerinden ne de Koruma Kurulu’nun 1990’lı yıllardaki benzer “ret” kararlarından söz ediliyor. Bu nedenle Koruma Kurulu’nun, Taksim Camisi için “başkanın olmadığı toplantıda(!) belirlediği uygun görüş” ile İBB Meclisi’nin “onay” kararı, her yönüyle “şehircilik skandalı” olduğu gibi, “hukuk” karşısında da geçerlilik taşımıyor...