Jale Özgentürk'ün Radikal'de yayınlanan "Taksim Meydanı için Gündemde 3 proje var" başlıklı yazısı....
Taksim Meydanı için gündemde 3 proje var
İstanbul, 15 milyona koşan nüfusu ile birçok Avrupa ülkesini geride bırakan bir dev kent. The Economist dergisinin istikrar, sağlık hizmetleri, kültürel hizmetler/çevre, eğitim ve altyapıdan oluşan 5 kategoriye göre yaptığı araştırmada 140 kent arasında 110’uncu sırada yer aldı.
İstanbul’un yıllarca bir planı bile yoktu. Kentin 1/100 binlik genel planı daha yeni hazırlandı. Bu planın ayrıntılarını ise kamuoyu ne yazık ki hâlâ bilmiyor.
Önceki gün İstanbul Sanayi Odası Meclis Toplantısı’na İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş katıldı. Çünkü İstanbul’un gelecek stratejileri moda, finans ve lojistik üzerine inşa edilmek isteniyor. Bu da sanayinin kent içinden tamamen taşınması anlamına geliyor.
İstanbul, Türkiye sanayiinin bel kemiğini oluşturan fabrikaların bulunduğu bir kent. Vergilerin yüzde 60’ını bu kent sanayicisi ödüyor. O nedenle kalabalık bir sanayici kitlesi toplantıdaydı. Topbaş’a ulaşmak kolay değil. İstanbul üzerine herkes konuşuyor ama onun sesi çıkmıyor.
Bu nedenle Topbaş’la toplantı sonrası ayaküstü bir sohbet yaptım. İstanbul’un gündemindeki bazı sorulara yanıt aradım.
Tabii en önemli gündem maddelerinden biri; şu anda her geçişimde yüreğimi acıtan Taksim Meydanı’nın halinin ne olacağıydı? Topbaş, Taksim Meydanı’nın peyzajı için üç proje üzerinde çalıştıklarını söyledi. Bu projelerden birinin yoğun ağaçlandırmayı içerdiğini, diğerlerinin ise modern çizgiler taşıdığını anlattı. Meydanın kısa zamanda düzenleneceğini ve seçimlerden önceye yetişeceğini açıkladı.
“Peki 5 genç insanın hayatına mal olan, onlarca gencin sakat kalmasına yol açan Gezi Parkı’nın akıbeti ne olacak, Taksim Kışlası’nın yapılma ihtimali nedir” soruma ise şu yanıtı verdi: “Altı dava var. Onlar bitmeden bir şey söyleyemem!”
Topbaş’a son günlerde bilim adamlarının sık sık tehlikelerini anlatarak gündeme getirdiği Kanal İstanbul projesinde ısrarlı olup olmadıklarını, bilimsel çalışmaların yapılıp yapılmadığını da sordum. Yanıtı şöyle oldu:
“Kanal İstanbul projesi yapılacak. Hatta etrafına Türkiye’nin en büyük fuar alanı projesini de hazırladık. Burada hiçbir tehlike söz konusu değil. Bilimsel olarak araştırmalar yapıyor, üzerinde çalışıyoruz. İddialar doğru değil. Bölgenin doğal hayatı, hayvanların yerinin değişmemesi için bile araştırmalar yapıyoruz. Kanal İstanbul çok büyük bir proje olacak.”
Sanayinin kentten taşınmasına gelince.. Bu konuda 2009’da da dinlediğim Topbaş aynı sözleri söylemekle yetindi. Sanayinin taşınması gerektiğini, kentin yeniden yapılanmasının şart olduğunu anlattı, ancak bunun nasıl olacağını yine açıklamadı. Bu konuda yine sanayicilerin, Tarım Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su Bakanlığı ile bir araya gelerek ortak bir komisyon kurmalarını önerdi. Komisyona önerilen bakanlıkların sayısına bakınca, İstanbul’daki imar kargaşasının nedeni daha iyi anlaşılıyor sanırım.
Fırınlar kapanmasa da dönüşmek zorunda İstanbul’da deprem riski nedeniyle uzun zamandır apartman altlarındaki fırınların kapatılması konusu gündemde. Yeni açılacak fırınlara ruhsat verilmiyor. İSO toplantısında bu konu da gündeme getirildi. Topbaş fırınların kapatılmayacağını ancak yeniden yapılandırılmalarının şart olduğunu söyledi. Önerisi ise şöyleydi:
“Artık kent merkezlerinde normal ekmek fırını olması doğru değil. Ürettiği ısı nedeniyle apartmanlarda deprem riskini arttırıyor. Kapatılsın demiyoruz ama dönüşüm şart. Bütün bu fırınlar ön pişirimli ekmeğe geçmeli. Fırınlar ortak şirketler kurarak, kentin iki yakasında hamuru üretecek fabrikalar kurmalı. Kent içindeki fırınlar da sattığı ekmek sayısı kadar, pişirmeye hazır bu ekmekleri almalı. Bugün bütün restoranlar bunu yapıyor. Eczane, laboratuvar gibi fırınlar olmalı. Hem israf önlenir hem de halk sağlığı için önemli. Halk Ekmek olarak bu konuda her türlü desteği vermeye hazırız.”
Bu arada İsmail Gülle’nin “Avcılar’da 12 alışveriş merkezi yan yana açıldı. Hâlâ izin verilecek mi” sorusuna Topbaş’ın yanıtı biraz şaşırtıcı oldu. “AVM’ler merasimlerle açılıyor. Ama enflasyona doğru gidiyoruz. Şehir merkezinde artık asla alışveriş merkezi istemiyoruz. Kısıtlar getirmeye, engellemeye çalışıyoruz. Çünkü haddinden fazla noktaya geldi. Kent esnafını yok ediyor.”
"Taksim Çölden de Kötü, Şu An Olmayan Mekan"