İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu 8 Temmuz’da ‘Gezi Parkı’nı törenle açmış, iki buçuk saat sonra da kapatmıştı. Açılıştan sonra parka girenler polislerce çıkarılırken, İstiklal Caddesi’ne de müdahale edilmişti. Olaylarda Taksim Dayanışması’ndan mimar Mücella Yapıcı, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin’in de aralarında olduğu 50 kişi gözaltına alınmıştı. Üç gün gözaltında tutulan 50 kişi Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık sorgusunun ardından 38 kişi serbest bırakılırken, Yapıcı, ve Çerkezoğlu’nun da aralarında olduğu 12 kişi tutuklanmaları talebiyle mahkemeye gönderildi.
Radikal Gazetesi'nin haberine göre Taksim’de pazartesi günü gözaltına alınan ‘Taksim Dayanışması’ndan aralarında mimar Mücella Yapıcı ve Dr. Ali Çerkezoğlu’nun da bulunduğu 12 kişi serbest bırakıldı. Yapıcı ve Çerkezoğlu’yla beraber beş kişinin ‘suç örgütü oluşturmak’la suçlanıyordu. Mahkeme, tutuklanması istenen 12 kişiyi serbest bıraktı ve davanın tutuksuz görülmesine karar verdi. Serbest bırakılanların isimleri şöyle: Mücella Yapıcı, Ali Çerkezoğlu, Akif Burak Atlar, Ahmet Kamil Tekerek, Beyza Metin, Ender İmrek, Mehmet Sabri Orcan, Süleyman Solmaz, Haluk Ağabeyoğlu, Arda Mustafa Aykaç, Aral Demircan ve Erdem Ateş.
Edinilen bilgilere göre Çerkezoğlu, Yapıcı, Beyza Metin, Ender İrmek, Haluk Ağabeyoğlu, ‘Twitter ve sosyal paylaşım ağları ile çeşitli sosyal, görsel ve yazılı basın aracılığıyla halkı Taksim Meydanı’nda toplanmaya ve yasadışı gösterilere katılmaya teşvik etmek ve bu gösterileri yönlendirmek’’le suçlandı. Bu beş kişinin TCK’nın 220. maddesi kapsamında suç örgütü oluşturdukları iddia edildi. Diğer yedi kişinin de gaz maskeleri, deniz gözlükleri, baretleri ile bir sapan ve bilyelerlerle izinsiz gösterilere katıldıkları veya polise direndikleri öne sürüldü. Savcılığın sevk yazısında ayrıca Gezi Parkı olaylarının kamu düzenini ve barışını bozan nitelikte boyutlara ulaşması ve süreğenlik göstermesi nedeniyle zanlıların tutuklanması talebi yer aldı.
Mücella Yapıcı, mahkemedeki savunmasında şunları söyledi: "Hakkımdaki suçlamayı ilk defa sizden duyuyorum. Ne emniyette ne de savcılıkta bana bu konuda tek bir soru sorulmadı. Benim işim kentte yapılan hukuksuzlukları tespit edip bu konuda kurumuma rapor vermek. Ekmek paramı burdan kazanıyorum. 62 yaşındayım, çalışmak zorundayım, hiç özel mülkiyetim yok. İsteseydim olurdu, istemedim, boğazımdan helal olmayan tek lokma geçmedi.
Ben 62 yaşında, sağlık sorunları olan ama çalışmak zorunda olan sıfır mülkiyeti olan bir kadınım. İsteseydim çok farklı konumda olurdum ama hayatımı ben böyle seçtim. Hayatımda tek çizgiyi tek bir kuruşu dahi usulsüz arsız hayasız şerefsiz kazanmadım. Burada bir fezleke var Taksim olaylarını anlatan, bu külliyen hatalı, daha yargıladığı şeyin ismini bilmiyor. Olabilir. Burada verilen hiçbir belge suç unsuru içermemekle birlikte Taksim Dayanışması'na ait değil. Başbakan Gezi Parkı'yla AKM'yle birlikte anılan bu yer, 98'den beri koruma altına alınmış cumhuriyetin ilk kamusal planlamasıdır bu nedenle bölünmezdir. Maalesef hiçbir karar alınırken sayın başbakanımız bir çılgın proje hazırladı, Taksim'i yayalaştırma projesi ilan etti. Orada üç kez yıkılan mimarlık açısından Türkiye tarihinde de güçlendirilmesi, koruma kurullarına aykırı olarak bir kışla ihya edeceğini söyledi.
“Bu kentin ölümü demektir”
Biz Mimarlar Odası olarak bir plan yokken ortada bekledik bir plan çıksın diye. Sonuçta bir plan yapıldı. Taksim kamusal alan ve ciddi simgesel önemi var, o kadar tuhaf kararlar var ki onun için basına ve tüm örgütlere haber verdik. Bu benim görevim. Parkın park olmaktan daha kritik olanı deprem anında çadır kurulabilecek başka alan yoktur. Bu kentin ölümü demektir. O toplantıda kurumlar olarak Taksim Dayanışması adını almaya karar verdik. Sonra biz dava açtık. Dava beklenmeden kazılara girildi ve ne yazık ki dava iptalle sonuçlandı ve biz o kararı 3 Temmuz'da tebliğ aldık.
Ben dedim ya size görevimi, yönetim kurulu toplantısından dönüyordum 27 Mayıs, bir telefon geldi hepimize mahalledeki arkadaşlara, bir buldozer girdi Divan otelin oraya girdi yıkım yapıyor diye. Divan otel tarafındaki inşaat kısmı son derece hukuksuz projeye dayanmayan bir kazıdır. Biz gece yarısı operasyon, gece yarısı kanunlara, gece yarısı ruhsatlara alıştık şantiye şefiniz burada mı diye sormak zorundayım. Nasıl gecenin 11'inde siz bunu yapıyorsunuz? Hangi izniniz var? Yok dediler. O zaman bunu yapamazsınız dedik. Peki dediler. Biz o gün 3,5'a kadar 30 arkadaş durduk. 28 Mayıs'ta bu duyuldu saat 11'e doğru makineler geldi ve girmeye başladılar. Makineler geldikten sonra bir takım 30-40 sivil geldi, kaçak inşaat yapılan yere sırtlarını döndüler. Kaçak inşaatı korumak üzere geldiler. Açıkça gaz sıkmaya başladılar ve kırmızılı kadın resmi vardı hatırlarsınız. O insanlara zabıta gömleği giydirildi. Şantiyeye gittim tekrar şantiye şeflerini sordum bana kepçeci cevap verdi.
Anıtlar Kurulu'ndan biz hiçbir iznin olmadığını öğrendik, suç duyurularını öğrendik. Parkın borularını ve enerji hattını patlattılar. Enerji hattıyla su bir araya geldi. O anda inanın ağaç bile umrumda değildi. Kepçe oraya kepçesini atsaydı kepçeci ölecekti. O arada milletvekillerimizi çağırdık. Hissiyati olarak gidip orada çitlembik ağacına sarıldım tek başına. Sonra birkaç arkadaş geldi polis beni çembere aldı. Benim yüzüme bir tüp gaz sıktı. Bunların tüm kayıtları El Cezire televizyonunda, Hürriyet'te kayıtlı istenirse bunu verir. Sonunda ben hastanelik oldum. Ertesi gün milletvekilleriyle buluştuk, çevik kuvvet geldi ve Mete caddesinde kavuniçi gaz atıldı ve ben orada öleceğimi sandım.
O güne kadar ne olduysa 6 Haziran'da böyle bir dosyayla teslim ettik bize teşekkür ettiler o belgeler üzerine soruşturmalar başladı. Şimdi park açıldı dendi, Taksim Dayanışması'nın tüm bildirileri açıktır, burada twitlerdan bahsediyor, 62 yaşında kadın olarak ne Twitter anlarım ne Facebook. 40 yıldır mimarım benim evimde ne notlar var, bir kağıt bulunmuş velev ki benim bir takım sendika.org'tan notlar var. Ankara mimarlar odasında konuşarak aldığım notlar bunlar.
“Salınmak istemiyorum, mahkeme görülsün”
Ben oraya gittim polis müdürü mü amiri mi bilmem ben ilk kez gözaltına aldım. Bu ayıp mı ayıp. Kızımla beraber parkın açıldığını duyunca odadaki arkadaşlarımla parka gidelim dedik, peyzajını merak ediyordum. Biz gittik birden tomayla karşılaştık. Nereye gidiyorsunuz dediler. Niye? Kanunsuz. Parka gitmenin neresi usulsüz? Bizi itmeye başladılar. Arkadaşlarım benim sağlığımı düşündükleri için beni korudular. Sırf benim yüzümden gözaltına alındılar. Ben polise yalnızca arkamı döndüm. Direndiysem arka tarafımla direnmişimdir. Bizi çeke çeke ite ite bir çembere alarak bir yere sıkıştırarak kızımı saçlarından tutup almaya götürdüler. Ben çocuğumu vermem. Vermedim. Ben de onlarla gözaltına alındım. Bu yaşta gözaltına alındım, Çamaşırım çıkartılarak yere çömelerek öksürtüldüm, ilaçlarım zamanında verilmedi, kapalı bir odaya kondum iki gün daha buradasın dendi. 220'ye açıp baktığınızda işlenen suçlara, yasalara aykırı yapılan her işe karşı çıkmak için buradayım. Salıverilmeyi de istemiyorum. Bu mahkeme görülsün. Çok özür dilerim."
Fezlekede neler var?
Bu arada İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün hazırladığı fezlekede ‘Taksim Dayanışması’na yönelik suçlamalar sıralandı. Fezlekede, Gezi Parkı olayları hakkında ‘Gezi Parkı’ndaki bazı ağaçların sökülmesi üzerine söz konusu yerde AVM inşa edileceği düşüncesiyle başta Taksim Dayanışma Platformu, bölücü ve sol yapılar olmak üzere bazı STK’lar ve siyasi partiler tarafından yapılan eylemler’ denildi. Taksim Dayanışması’nın yazılı, görsel ve sosyal medya üzerinden halkı Gezi Parkı’na çağırarak olayların büyümesinde aktif rol oynadığı iddia edildi. Fezlekede Taksim Dayanışması’nın olayların başladığı 27 Mayıs’tan 22 Haziran’a kadarki Twitter çağrıları alt alta konduktan sonra gruba özetle şu suçlamalar yöneltildi: “Başta Twitter olmak üzere Facebook ve çeşitli sosyal ve yazılı basın aracılığıyla İstanbul halkını Taksim Meydanı’na çağırıp kamu düzeni ve güvenliğine ciddi şekilde zarar verdi. Yapılan açıklamalar ve tweet’lerle devletin polisi sanki düşman gibi lanse edilip (TOMA’ları kovaladık) vatandaş bu yönde yönlendirildi. Binlerce insanın Taksim Meydanı başta olmak üzere çeşitli meydanlara çıkmasına çalışıp, marjinal grupların provokasyonuna zemin hazırladı. Yaşanan müdahalelerde yüzlerce polis ve vatandaşın yaralanmasına neden olundu. Bu yaralamalara karşın çağrılar devam etti. Gezi Parkı ve çevresi işgal edilerek kamusal alan olarak kullanılmasının önüne geçildi. Beyoğlu, Şişli ve Beşiktaş ’ta trafiğin günlerce kapalı olmasına neden olundu. Bölge esnafının büyük ekonomik zarar görmesine neden oldu. Mimar Mücella Yapıcı’nın evinde yapılan aramada bulunduğu iddia edilen bir A4 kâğıdına göre; ‘sendika.org’, ‘video occupy’, ‘hemzemin’, ‘dayanisma.org’, ‘gezi postası’ ve ‘gezi hukuku’ gibi internet sitelerinden yapılan çağrılarla ‘halk arasında kargaşa ortamı oluşturulduğuda ileri sürüldü. Ayrıca yine evde çıktığı iddia edilen kimi notlara dayanılarak Taksim Dayanışması’nın tüm Türkiyedeki eylemleri yönlendirdiği savunuldu.
Şüphelilerden elde edilen deliller arasında baret, eldiven, gaz maskesi, güneş gözlüğü, deniz gözlüğü, makas, kırmızı bez, üzerinde ‘kudurmuş’ yazılı afiş ve Taksim Dayanışması yazılı önlük, motosiklet kaskı yer aldı. Bir kişide bilye ve sapan bulundu. Fezlekeye göre 31 Mayıs’tan beri 714 kişi gözaltına alındı.