AB uyum yasaları çerçevesinde biyoçeşitliliği koruma iddiasıyla gündeme gelen ‘Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nın meclise getirilmesi pek çok çevrede tartışmaya neden oldu.
Çevre ve Orman Bakanlığının 29 Ekim 2010 tarihinde yaptığı basın açıklamasına
göre; Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına dair ilk
çalışmalar 2002 senesinde başladı. Çalışmalar neticesinde 6 Ekim 2010 tarihinde
Başbakanlıkta nihai hali verilen tasarı, 25 Ekim 2010 tarihinde TBMM’ne sevk
edildi.
Çevre ve Orman Bakanlığı, tasarı kapsamında ‘Ulusal Biyolojik
Çeşitlilik Kurulu’, ‘Mahalli Biyolojik Çeşitlilik Kurulları’ ve ‘Tabiatı Koruma
Bilim Heyeti’ oluşturulmasının öngörüldüğünü ifade etti. Bu anlamda da,
tasarıyla birlikte bilimsel esaslara dayanan ve korunan alanlarda yaşayan
vatandaşların da sürece dâhil edildiği bir model oluşturulacağını savundu.
Ancak konu ile ilgili çalışan dernekler, TMMOB’a bağlı odalar ve sivil toplum kuruluşları, söz konusu yasa ile birlikte ‘koruma’ yerine ‘kullanma’ kavramının ön plana çıkacağını ve doğal sit alanlarının tahrip edileceğini belirtiyorlar.
TMMOB Mimarlar Odası, söz konusu yasa taslağının hazırlanması sürecinde ilgili hiçbir kurum ve kuruluşun görüşünün değerlendirilmediğine dikkat çekerek, Kültür ve Turizm Bakanının bile taslağın "yeterince tartışılmadığını ve olgunlaşmamış olduğunu" ifade ettiğini belirtiyor.
Mimarlar Odası’nın dikkat çektiği bir diğer konu ise, hâlihazırda koruma
konusunda bilimsel esaslara dayalı kararlar veren Kültür ve Turizm Bakanlığı'na
bağlı kurulların sahip olduğu karar yetkisinin, yasa tasarısı kapsamında Çevre
ve Orman Bakanlığı bünyesinde çoğunluğu bürokratlardan oluşan kurullara
devredilecek olması…