Suyu için Direnen Köy



Köyceğiz’in Sandras dağlarındaki Pınarköy’ün bağrından çıkıyor Yuvarlakçay. Küçük vadinin 7-8 ayrı noktasından sular günışığıyla buluşuyor. Topgöz deniyor buraya. Nedenini Şengül Nine anlatıyor: “Oğul, burada zamanın birinde top patlamış. O, patlamayla yerden aha bu su çıkmaya başlamış.”

Topgöz’den çıkan bu su, sallana sallana, bir o yana bir bu yana çam ağaçlarının arasından akıyor. Beş köye içme suyu sağlıyor. Yuvarlak çay üzerinde birkaç küçük işletme doğaseverlere düş dünyalarının gerçek sahnelerini sunarken çevre köylülere de iş olanağı sağlıyor. Burası Özel Çevre Koruma kapsamında bir bölge. Turistler için en gözde yerlerden biri üstelik. Yuvarlakçay’ın suları Köyceğiz Gölü’ne dökülüyor. Oysa bir adımlık ötede Akköprü Barajı da var. Binlerce turistin ziyaret ettiği Yuvarlakçay, ekosistemin, biyolojik çeşitliliğin, endemik türlerin yoğunluğuyla dikkat çekiyor ve özel olarak korunması gereken bir dünya mirası olarak tanımlanıyor.

Gelelim asıl konuya...

Geçen yıl bir işadamı Yuvarlakçay suyunu şişeleyip satmak amacıyla ÖÇKK’ye başvurur. Üstelik tek ağaç bile kesmeden doğal dengeye uygun çalışacağını belirtir. ÖÇKK bu girişimciye “suyun 500’er metre çevresinde hiçbir işin yapılamayacağını, bölgenin koruma alanı içerisinde olduğunu” beyan ederek izin vermez haklı olarak. Ancak denizle sınırları yılda 40 milyon turistin geldiği İspanya’dan daha fazla olan Muğla ilimizin bu saklı bahçesini kıskananlar, yok etmek isteyenlerin ardı arkası kesilmez.

Çevre ve Orman Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Muğla Valiliği, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurumu, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Akfen Enerji Yatırımları AŞ., Beyobası Elektrik Üretim AŞ., Enerji Piyasası Denetleme Kurulu, Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Muğla Tarım İl Müdürlüğü ve Muğla İli Çevre Orman Müdürlüğü arasında tarihte eşine az rastlanır bir süratle kapalı kapılar ardında “oldu da bitti maşallah” yeni bir proje devreye sokulur.

Akfen’e bağlı Beyobası Enerji Üretimi AŞ.’nin Yuvarlakçay üzerinde kuracağı HES (Hidro Elektrik Santralı) için, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’ndan (EPDK) 5 Temmuz 2007’de 48 yıl 2 ay süreyle üretim faaliyeti göstermek üzere lisansı alınır. Üstüne üstelik bir de EPDK 5 Şubat’ta HES üretimi ve yardımcı tesislerin kurulmasına da izin verir. (Bunların ne anlama geldiğini betimlemek bile olanaksız.)

Santral için ağaçlar kesildi

Yöre halkı konuyla 3-4 ay önce tanışır. Habersizce hazırlanan kamulaştırma işlemlerinin vatandaşa tebliğiyle birlikte nasıl bir tuzak ve felaketle karşılaştıklarını öğrenir. Topgöz’den santralın kurulacağı yere kadar 60 metre eninde 2.5 kilometrelik yolda 450’si işaretli irili ufaklı bine yakın çam ağacı ve 10 anıt ağaç kesilir. 1600 ağaç daha açılan davalara rağmen katledilmeyi beklemektedir.

Afken, HES elektrik üretimi için Yuvarlakçay’ın saniyede 3 bin 100 litre akan suyunu alıp, geriye saniyede 400 litre bırakacak. Bu kadarcık su 5 köyün, hem içme hem de tarım sulaması için yeterli olacak!.. Oysa su yaz döneminde zaten yetersizken, yapılacak santral nedeniyle tarlalar kuruyacak. Üstelik şirket kuraklığı öne sürüp, su veremiyoruz derse ne olacak? Suyu parasız kullanan köylüler, suyu tutan şirkete ücret ödemek zorunda kalacak. Üstelik şirket istediği fiyatı da dayatabilecek.

Yuvarlakçayı Koruma Platformu’nun itirazları şöyle: “Normalde kamulaştırma yapılırken vatandaş çağrılıp, heyetin önünde, teklif sunulması gerekiyor ancak bu teklifler sunulmamış. Hiçbir şekilde bilgi verilmeden, mahkemeden gelinip tespitler yapılmış. Bir günde değer tespiti yapılarak vatandaşa yerinizi kamulaştırdık denmiş. Konuyu araştırdığımızda projede Pınarköy’e ayrılan suyun ancak 4-5 ay yetebileceği görülüyor. Diğer aylarda ise yapacakları kanallar sayesinde bu suyu kendi kontrollerine almış olacaklar. İşte bizim ayrıldığımız nokta da burası. Yöre halkını yok sayarak yapılan bu projenin yanında değiliz. Biz de Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun aldığı bu karara karşı Danıştay’da dava açtık.”

Köyceğiz Belediye Başkanı Salih Erbay’ ın açıklaması asıl niyeti ve oyunun sahne arkasını ortaya çıkartıyor: “Burada yapılmak istenenin baraj olduğunu sanmıyorum. Bu bölgeyi birilerine rant sağlamak için çalışıyorlar. Yapılacak baraj yüzünden çıkan suyun geri tepmesi söz konusu. Bu büyük tehlikeler doğurabilir. Geriye tepen suyun nereden patlak vereceği belli değil. Burada yapılan resmen doğa katliamıdır. Birilerinin buna dur demesi gerekiyor. Kesilen çınar ağaçları yaklaşık 300 yaşında. Bu ağaçların kesilmesi bir katliamdır. Asıl amaç santral kurmak değil, içmeye son derece elverişli olan suyu İsrail’e pazarlamak. Bu santralı kurdurmayacağız. Ama şimdi ÖÇKK tam tersi yönde karar aldı. Yani içmeye son derece elverişli suyun santral için heba edilmesine onay verdi. Bütün bunlar yukarıdan kumandayla yapılıyor.”



Yaşatmak istiyoruz

Birkaç saatte topladıkları iki bine yakın imzayı yetkililere sunan köylüler ve çevreciler yetkilileri uyarıyorlar: “Anıtlar Kurulu’nu, verdiği izni iptal ederek, yasal olarak kendisine verilen görevleri yerine getirmeye davet ediyoruz. Muğla Valisi’ni ilinin doğal ve tarihi güzelliklerine sahip çıkmasını bekliyoruz. Asıl görevi çevreyi korumak olan Çevre ve Orman Bakanı’nı ormanı korumaya, çevreye, ekosisteme, biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmasını bekliyoruz. Enerji Bakanı’nı dışa bağımlı, fosil yakıtlardan, nükleer santralların yapımından vazgeçmeye çağırıyor, ulusal ve doğal kaynaklarımızla enerji çeşitliliğimizi arttırmasını istiyoruz. Hükümet ve Başbakan’dan görevlerini ve yetkilerini halktan yana kullanmalarını yüksek sesle talep ediyoruz. Özel Çevre Koruma Kurumu’nu göreve davet ediyor ve korumak zorunda olduğu bölgeye sahip çıkarak verdiği izni iptal etmesini istiyoruz. Anıtlar Kurulu’nu göreve davet ediyor, verdiği izni iptal ederek, yasal olarak kendisine verilen görevleri yerine getirmeye çağırıyoruz.

Enerji Bakanı’nı sadece üç rüzgâr santralı değerinde elektrik üretebilecek bu doğa katliamına dur demeye çağırıyoruz.”

Dört gün beraber olduğum, Pınarköylü kadınların öncülüğünde gelişen, karşı oluşun öyküsü işte. Onlarla yeni yılın ilk saniyelerinde kayan büyük bir yıldızı da izledik. Babası ve kardeşiyle Yuvarlakçay’ın yok edilmesini protesto etmek için yeni yılın ilk günü buz gibi suda yüzen 14 yaşındaki Alara Vural’ın yakarışı hepimizin dileği, amacı değil mi?

“Yaşantımdan hiçbir zaman eksik olma Yuvarlakçay. Seni özlemek değil, seni yaşatmak ve yaşamak istiyoruz.” l

http://kureseldenyerele.over-blog.de