Kral Faysal İslami Araştırmalar Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Joseph Kechichian, yaptığı açıklamada, uzun vadede çok sayıda nükleer enerji santrali inşa etmek isteyen Suudi Arabistan'ın, elektrik üretimi için atom enerjisine yöneldiğini ifade etti.
Riyad'ın şu anda nükleer tesislerin inşası için firma seçme aşamasında olduğunu dile getiren Kechichian, nükleer enerji sayesinde ülkenin elektrik üretimi için petrolü harcamak zorunda kalmayacağını söyledi.
Kechichian, böylece petrolün farklı ihtiyaçları karşılamakta kullanılabileceğini vurgulayarak, şöyle konuştu: "Nükleer tesislerin inşası, kimya endüstrisinden ulaşıma birçok sektörde Riyad'ın petrol kullanımını dengeleme hedefine hizmet edecek. Tarihte yaşanan Fukuşima, Çernobil ve Three Mile Island gibi kazalar nükleer enerjiye dair önyargılara sebep olsa da güçlü güvenlik geçmişi olan şirketleri seçmek ve santralleri izlemesi için yerel denetmen kadrosunu eğitmek, riskleri önemli ölçüde azaltacak." diye konuştu.
Suudi Arabistan'ın turizm, teknoloji ve eğlence gibi alanlara da yatırım yapmaya odaklandığını belirten Kechichian, bu noktada 2030 vizyonunun, yabancı yatırımcıları ülkeye çekmeyi ve vatandaşlar için iş imkanlarını artırmayı amaçladığını aktardı.
Rice Üniversitesi Baker Enstitüsü Enerji Analisti Jim Krane de ülkenin, Suudi Arabistan'ın rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektriğinin yüzde 1'inden daha azını ürettiğini belirterek, şunları kaydetti: "Suudi Arabistan, elektrik üretiminde büyük ölçüde ham petrol ve dizel yakıt gibi değerli kaynaklar dahil olmak üzere, yerli doğal gaz ve petrol ürünlerine bağımlı. Elektrik santrallerinde petrolü kullanmak demek, bu enerji kaynağının gerçekten de en düşük değerde kullanımı demektir. Dolayısıyla Saudi Aramco yerel enerji santrallerine petrolü maliyetinin altında sağlamak yerine ihraç ederek daha yüksek getiri elde etmeyi tercih edecektir. Yenilenebilir enerji kaynakları gibi nükleer enerji de bu soruna yardımcı olabilir. Aynı zamanda her ikisi de Suudi Arabistan'ın elektrik üretim karmasında petrolün yerini alabilecek sıfır karbon kaynaklardır."
Krane, ülkenin enerji sektörünü çeşitlendirme kararına rağmen bu hedeflerinin hızlı şekilde gerçekleşemeyeceğine dikkati çekerek, nükleer santrallerde planlama ve inşa etme süreçlerinin en az 10 yıl aldığını söyledi.
Riyad'ın enerji hedefleri
Geçen yıl elektriğinin yaklaşık yüzde 40'ını petrolden, yüzde 60'ını da doğal gazdan sağlayan ülke, elektrik üretiminde fosil yakıt kullanımını azaltarak nükleer enerji ve güneş enerjisi başta olmak üzere alternatif enerji kaynaklarının payını artırmak istiyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın öncülük ettiği 2030 vizyonu kapsamında ülke ekonomisi ve enerjisini hidrokarbonlardan bağımsızlaştırmayı hedefleyen Riyad yönetimi, Abu Dabi'den sonra nükleer enerjiye yatırım yapan ikinci Körfez ülkesi oldu.
Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle ilk defa 2006'da nükleer enerjinin barışçıl kullanımı için çalışma başlatan Suudi Arabistan, 2010'da yayımladığı kararnameyle artan enerji gereksinimini karşılamak, suyu tuzdan arıtmak ve hidrokarbon kaynaklarına bağımlılığı azaltmak için nükleer enerjinin geliştirilmesinin önemli olduğunu ifade etmişti.
Bu hedef doğrultusunda, aynı yıl Riyad'da nükleer ve yenilenebilir enerjiden sorumlu kuruluş olarak Kral Abdullah Atom ve Yenilenebilir Enerji Şehri'ni (KA-CARE) kuran ülke, 2012'de 2032 yılına kadar 17 gigavat kapasiteli 16 reaktör inşa etmeyi planladığını ve yenilenebilir enerjide 54 gigavat kapasite kurulumunu hedeflediğini duyurmuştu.
Hedeflerini 2040'a erteleyen ülke, yenilenebilir enerji hedefini 2030'a kadar 9,5 gigavat kapasite kurulumu olarak revize etmişti.
ABD, Çin, Fransa, Güney Kore ve Rusya'dan beş şirketle görüşmelerine devam eden Suudi Arabistan'ın, 2020'de ilk nükleer enerji santrali için ihaleye çıkması bekleniyor.