İstanbul 1910 - 2010 Kent, Yapılı
Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkentliği süreci, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının yapmış olduğu açıklamalara göre toplam 588 proje, 9500’ü aşan etkinlik, 35 yarışma, 52 festival, 84 restorasyon, 183 tanıtım etkinliği, 595 eğitim, 727 atölye çalışması, konserler ve sahne performanslarına ev sahipliği yaptı. Kültür ve kültür politikası kavramları ve bu kavramların kentle olan etkileşimi bu süreçte pek çok kez tartışıldı, belediyeler ve sivil toplum arasında ortaklık mekanizmaları kuruldu/kurulmaya çalışıldı. Söz konusu süreçte ‘kent merkezi-çeper arasındaki ilişkiyi kurmak ve kentlilik bilinci oluşturmak’ vizyonu zamanla önemini yitirse bile tam olarak kaybolmadı, en azından hedefler arasında yer aldı ve başvuru projeleri bu gözle süzüldü. Ancak İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkentliği süreci bütün güçlü yönlerine rağmen soru işaretleri, tanıtım kampanyalarının belli başlıklar altında sıkışması ve bir dolu istifa ve yolsuzluk süreçleri ile kol kola yürüdü. Konuyla ilgili pek çok kişinin yorumu ise benzer bir cümleyle tamamlanıyor: “Süreç başarılı yönetilemedi”.
Ceren Çıplak’ın 20 Ocak 2011 tarihinde kaleme aldığı ve Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan haberinde yer verdiği Avrupa kültür başkentlerini seçen ve gözetimciliğini yapan Avrupa Jürisi’nin başkanı Robert Scott’un sözleri ise dikkat çekici:
“Robert Scott’un gazetemize verdiği röportajda İstanbul için şöyle bir benzetme yapmıştı: ‘İstanbul 150 kiloluk bir ağırsıklet boksörüyken 60 kiloluk bir adam gibi yumruk atıyor’. Scott, projedeki en önemli noktanın ise uygulamaların sadece bir yıllık bir yatırım değil sonraki yıllarda da sürdürülebilir olmasını sağlamak olduğunu vurgulamıştı! İşte tam bu noktada, Scott’un bu vurgusunun gerçekleşememesinin, pek çok kişinin sürece ilişkin ortak eleştirisi olduğu söylenebilir”.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti sürecinde bütünleşik bir vizyona sahip olamaması birbiri ile ilişkilendirilemeyen projelere neden olurken 3 ana hedeften ‘Turizm ve Tanıtım’ başlığı en fazla ön plana çıkan unsur oldu. Buna bağlı olarak Fonların yüzde 75’ine sahip olan İstanbul kültür mirasının yenilenmesi, restorasyon projeleri ise geri planda kaldı.
Tematik Birimlerin kendi alanlarına odaklanmaları ve bu anlamda çok disiplinli bir yapının bu sürecin beraberinde gelmemesi ayrı bir sorun olarak görüldü. Bu süreci koordine etmesi planlanan Danışma Kurulu ise bu bağlamda ilkesel kararları tartışan bir mekanizma olarak Tematik Birimleri ve ilgili projeleri değerlendirmek için fazlasıyla üst ölçekli kaldı.
Bütün hassasiyetlere rağmen gerçekleştirilen etkinliklerin büyük bir çoğunluğu merkezde gerçekleştirildi. Çeper noktaları, proje seçiminde alternatif mekanların kullanımı, merkezin dışında mahallelerin öne çıkması önemsendi ve proje seçiminde bu bir öncelik olarak ele alındı. Ancak, özellikle çeper noktalarının ön plana çıkmasına yönelik proje çağrısı ya da tematik hibe programlarının oluşturulmaması büyük bir eksiklik yarattı.