Bu sene 5.'si düzenlenen PMSummit, ‘Project Management For Urban Development / Kentsel Gelişim için Proje Yönetimi’ teması ile 27-28 Eylül 2013 tarihlerinde Istanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Alanında uzman katılımcıların konuyla ilgili deneyimlerini paylaştığı zirvede; konuşma, panel ve çalıştayların yer aldığı yoğun bir program vardı. Zirve’nin birinci gününde EMBARQ Türkiye işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘Sustainable Cities and Sustainable Transportation / Sürdürülebilir Kentler Sürdürülebilir Ulaşım’ başlıklı çalıştay, katılımcıların büyük ilgisini çekti. Tematik sunum ve atölye çalışma şeklinde iki aşamalı olarak kurgulanan çalıştayı, Gehl Architects’in ortak ve direktörlerinden David Sim yürüttü.
EMBARQ Türkiye – Sürdürülebilir Ulaşım Derneği (SUD) tarafından hazırlanan TheCityFix Türkiye platformunda Merve Akı imzasıyla yer alan habere göre sunumuna İsveç’te çekilmiş bir fotoğraf ile başlayan David Sim, resimde yer alan insanların tango yapmakta olduklarına dikkat çekerek, insanların ve fikirlerinin değişebileceğini söyledi. Salonda bulunan dinleyicilere “nasıl bir kentte yaşamak istiyorsunuz?” sorusunu yönelten Sim, ‘yeşil’ ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramlarına değinerek yürümenin sürdürülebilir kentin ilk adımı olduğunu söyledi.
‘İnsan boyutu’nun önemini vurgulayan David Sim; kültürlerin ve iklimlerin birbirinden farklı olabildiğini, ancak mekan kullanımlarının benzer olduğunu ifade etti. Tüm insanların farklı duyulara sahip olduğunu belirten Sim, “Mimarlıkta bu duyuları unutuyoruz ve kentin ya da bir yapının sadece nasıl göründüğüne odaklanıyoruz; oysa diğer duyularımız da görme duyumuz kadar önemli” dedi.
Bir sokakta yer alan binaların vitrine sahip olmasının önemli olduğunu anlatan Sim, söz konusu vitrinlerin bize görüntü sunduğunu ve bu şekilde sokakların çekici hale geldiğini vurguladı. Bununla birlikte sağır cephelerin hakim olduğu bir sokakta cephelerin mermerden yapılmış olmasının bile sokağı çekici kılamayacağını anlatarak; “Çünkü bu sokakta köpek, kapı, çanta; kısacası ilgimizi çekecek detaylar yoktur” dedi. “İnsanlar sosyal canlılardır, sosyal hayvanlardır. Yüzyıllarca kabilelerde, klanlarda, köylerde ve büyük ailelerde yaşadık; çünkü sosyalleşmeyi seviyoruz” diyen ve yakınlaştıkça duyguların analiz edilebileceğini ve detayların görülebileceğini ifade eden Sim, insanları izlemekten daha eğlenceli ve öğretici bir şey olmadığını sözlerine ekledi.
Sim, konuşması kapsamında doğanın önemine de vurgu yaptı ve, “Çünkü doğa evdir; hareket eden su öğesi ‘hayatta kalmak’ anlamına gelir; su, ağaçlar, kuşları duymak önemlidir” dedi. Kamu sağlığı konusuna da değinen David Sim, yürümenin ve bisiklete binmenin hayat kalitesini artırdığını; temiz hava, egzersiz ve insanlarla tanışmak gibi fırsatlar sunduğunu anlattı.
Sim, Kopenhag’ın bundan 50 yıl önce otomobil tekelinde kötü bir kent olduğunu anlattı. Kopenhag’da yer alan bir caddenin 50 yıl önceki ve bugünkü halini gösteren Sim, söz konusu caddenin nasıl değiştiği gösterdi. “Biz kendi yaz mevsimimizi uzun yaşamayı ve uzatmayı öğrendik. Soğuk havada bile dışarda oturmayı ve dışarda vakit geçirmeyi öğrendik” diyen David Sim, su kenarında yer alan park alanının yayalara ayrıldığını; limanın düzenlendiğini ve insanların zaman zaman denize girebileceği bir alan haline getirildiğini anlattı.
Daha sonra Kopenhag 'bisiklet haritası'nı dinleyicilerle paylaşan Sim, en basit haliyle bisiklet yolunun nasıl konumlanması gerektiğini aktararak, trafik ışıklarında bisikletliler için minik işaretler olabileceğini, bisiklet yolu üzerinde bisikletlilerin destek alabilecekleri alanlar yaratılabileceğini ve esnek park alanları oluşturulabileceğini söyledi. Düzenlemeler kapsamında taksilerde bisiklet taşıma alanı bulunduğunu beirten David Sim, gaz istasyonunda bile bisiklet bakım yerleri olduğunu ve yoğun saatler dışında bisikletin metroya bile alınabildiğini belirtti. Bileşenleri ‘hardware’ ve ‘software’ olmak üzere ikiye ayoran Sim; hardware kapsamına etkili ve çekici bisiklet yollarının, bisiklet köprülerinin ve kestirme yolların girebileceğini; software kapsamına ise değişen kültürün, değişen fikirlerin ve paylaşımın girebileceğini anlattı.
Kopenhaglıların bisiklete binme nedenlerini de paylaşan Sim; yüzde 1’inin çevresel faktörler, yüzde 6’sının ekonomik nedenler, yüzde 19’unun egzersiz ve yüzde 61’inin uygun, hızlı ve kolay olması nedeniyle bisikleti tercih ettiklerini aktardı.
Sim dünya genelindeki uygulamalardan da kısaca bahsetti. Melbourne Avustralya’da gerçekleştirilen değişiklikleri ve NewYork Times Square’de Gehl Architects işbirliği ile gerçekleştirilen çalışmayı anlattı. David Sim, konuşmasını “Bir şeyi bir yerde yapabildiyseniz her yerde yapabilirsiniz; size bağlı…” sözleriyle tamamladı.