Sur UNESCO'nun Gündemine Gelmedi



Türkiye'nin kurucu 20 devletten biri olduğu Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dünya Miras Komitesi 40. Toplantısı sona erdi. 10 Temmuz’da başlayan toplantının dönem başkanlığını ilk kez Türkiye üstlendi. Toplantı boyunca dünya genelinde listeye kayıtlı bulunan 1031 alandan 156’sının koruma durumu raporları incelendi. Ayrıca toplantı gündemi çerçevesinde ‘Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ndeki alanların mevcut durumları ele alındı.

Komite üyeleri Sur’u konuşmadı

Deutsche Welle'den Aram Ekin Duran'ın haberine göre, toplantı kapsamında geçen yıl Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleştirilen 39. Komite Toplantısı’nda ‘Dünya Mirası Listesi’ne alınan Diyarbakır’ın Sur ilçesinde son bir yıldır yaşanan yıkım ve tahribatın da ele alınması bekleniyordu. Bu nedenle Sur’daki tarihi ve kültürel alanlara ilişkin son durumu aktarmak üzere Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak ve Kültürel Miras Daire Başkanı Nevin Soyukaya da İstanbul’a gelmişti. Ancak Dünya Miras Komitesi’nin hiçbir üyesi Sur’a ilişkin söz almayınca komitenin 27 Haziran’da sunulan ve “Türkiye’nin kayırıldığı” eleştirilerine yol açan karar taslağı gündeme alınmadan kabul edildi.

Öte yandan Türkiye’nin 11 Mayıs’ta sunduğu rapor da UNESCO kamuoyuna açıklanmadı. Komite Türkiye’den Şubat 2017’ye kadar yeni bir rapor hazırlamasını talep etti.

“UNESCO’nun güvenilirliği zedelendi”

Kültürel Mirası Koruma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Yard. Doç. Dr. Banu Pekol da UNESCO’nun Sur konusunda takındığı tavrın hayalkırıklığı yarattığı görüşünde. UNESCO’nun siyasi irade uygulayamasa da yıkım ve yıkım sonrası için BM Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunabilecek güce sahip olduğunu hatırlatan Pekol, “UNESCO’nun Kültürel Alanların Silahlı Çatışma Durumunda Korunması Gerekliliği hakkındaki 1954 Lahey Sözleşmesi’ni ve iki protokolünü yerel otoritelere hatırlatma gücü var. Bu sözleşmede 4. maddede kültürel alanların zarar veya yıkımının önüne geçilmesi yazar. UNESCO bu şekilde bir çağrıyı daha önce Mali’deki kültürel miras alanlarındaki yıkımda yapmıştı. Sur ise gündeme gelmesi meşru bir alan, ancak toplantıda maalesef hiçbir komite üyesi bu konuda söz almak istemedi” şeklinde konuştu.

“Ani için Ermenistan ile ortak grup kurulmalı”

Sur hakkında çeşitli yerel ve uluslararası STK’ların komite üyelerini bu konu ile ilgili söz alması konusunda teşviklerin ‘ret' ile karşılandığına işaret eden Pekol, “Sur’un durumunun bu toplantıda ele alınmaması hem komitenin hem de imzaladıkları sözleşmelerin güvenirliğini ciddi şekilde sorgulatıyor” dedi. Öte yandan Ani Harabeleri’nin listeye alınmasının politik bir anlam taşıdığını vurgulayan Pekol’a göre, “Ani’nin Ermeni kimliği sebebiyle hem Türkiye’den hem de Ermenistan’dan uzmanların bir arada çalışacağı bir uzman grubu olmalı. Yani Ani’nin listeye alması ile Türkiye’deki mimari koruma disiplini bir sınav verecek diyebiliriz” değerlendirmesinde bulunuyor.

Ani’de şu noktadan sonra yapılacak mimari koruma faaliyetlerinde nasıl bir yöntem izleneceğinin çok önemli olduğunun altını çizen Pekol, şunları söylüyor: “Eğer koruma planlaması ve süreci yapının uzmanlık gerektiren özelliklerini göz ardına almayan tipik ihale süreci ile yapılacaksa sonucun hüsran olması yüksek bir ihtimal. Ani’deki yapılara benzer mimari yapılar ve benzer yerleşimler üzerine çalışmış uzmanların bu işi yapmaları gerekiyor.