Sulukule'nin Sesi Gür Çıkıyor ama hala Uyanamayan Komşular Var



Yıldırım Türker'in 06 Eylül tarihli Radikal İki 'deki yazısı 'siyasetin yaraladığı dil' başlığını taşıyordu. Johann Hari'nin bir makalesine gönderme yaparak "dil siyasetin çöplüğü haline geldi" vurgusunun altını çizen Türker, yine Hari'nin George Orwell’den yaptığı “kelimenin anlamı değil, anlamın kelimeyi seçmesine izin vermemiz gerek” anımsatmasıyla devam ediyordu yazısına ve "Farklı bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorsak, dilimizi siyasetin öfke salyalarından, sahtekâr çapaklarından arındırmak zorundayız" cümlesiyle noktayı koyuyordu.

Belleğimizi birazcık yoklarsak, siyasetin çöplüğü haline gelen bu 'dil'in hem bireysel hem de kollektif varoluşumuza ne gibi travma, kıyım, utanç, pişmanlık kamburları yüklediğini görmek hiç de zor değil. Sulukule bunun örneklerinden biri. Eylül 2002'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2002 - 2003 Kentsel Tasarım Programı'na dahil edilen Sulukule, gittikçe daha da katmerlenen bir acıyla yaşamayı öğrenmeye zorlanıyor. Herkesin aşağı yukarı 1000 yıldır aynı yerde yaşadığını kabul ettiği Sulukule Romanları, sürekli kendini yeniden üreten, zenginleştiren, saldırganlaşan bu 'dilin' yaftalarına karşı kendini savunmaya çalışırken 'komşular' ne yazık ki uyanmıyor. İstediğinde çok yıkıcı olabilen bu dille yalnız bırakılıyorlar.

Sulukule'de pekçok ev Nazi Almanyası'ndaki gibi 'çarpı' işaretleriyle işaretlenmişti

Ama, aralarında profesyonellerin de olduğu bir gönüllü grubu, bu dili kırmak için yoğun bir mücadele veriyor. Ağustos 2008'de STOP (Sınır Tanımayan Otonom Plancılar) adıyla başlatılan çaba, bugün Sulukule Atölyesi adıyla daha da geniş bir katılımla sürdürülüyor. Alternatif Proje, Sulukulelilerin, sivil insiyatiflerin, meslek örgütlerinin, akademisyenlerin önerileriyle şekillendiriliyor.